H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HAYAT-I HUSUSİYYE

    Hususi hayat, özel hayat. Şahsa ait hayat.
  • HAYAT-I İNSANÎ

    İnsana ait hayat.
  • HAYAT-I TAKDİRİYYE

    Huk: Ana rahminde bulunan çocuğun hayatı.
  • HAYATÎ

    Hayata ve yaşamağa ait. Hayatla alâkalı. Hayat için mecburi olan. * Mc: Çok önemli bir şeyin bağlı bulunduğu başka bir şey. Temel.
  • HAYATİYET

    Canlılık. Hayat işaretinin, alâmetinin görünür olması.
  • HAYATİYYUN

    Biyoloji âlimleri.
  • HAYAVİYE

    Hayatla alâkalı âza. (Hayeviye diye de okunur)
  • HAYBER

    Arap Yarımadasında Hicaz bölgesinin doğu sınırında ve Medine-i Münevvere'nin 170 km. kuzeyinde bir kasabadır. Evleri, yüksek bir kayanın üzerinde kurulmuş olan bir kalenin etrafında bulunur. Hicretin yedinci senesinde vuku bulan Hayber Gazası ile meşhur olmuştur. Aynı sene içinde Hz. Resulullah Efendimiz, Hudeybiyeden döndükten sonra binikiyüz piyâde ve ikiyüz süvari ile Hayberin fethine gitmiştir.Hayberin eski ahalisi yahudi olup, fetihten sonra haraca bağlanarak vatanlarında bırakılmışlar ise de, Hz. Ömer (R.A.) Peygamberimizin son hastalıklarında "Arap Yarımadasında iki din birleşemez." dediğini işittiğinden, daha sonra halifeliği zamanında bu hadise istinaden bütün yahudileri çıkarıp Şam'a naklettirmiştir.
  • HAYBET

    Mahrumiyyet. İsteğine erememek. Me'yus ve mahrum olmak.
  • HAYBET-ZEDE

    f. Sıkıntıya uğrayan, kedere düşen, kederli olan.
  • HAYD

    (C.: Hayud-Ahyâd) Uzanmış büyük dağ burnu.
  • HAYDA'

    Sıcak günlerde uzaktan görenin su sandığı serap.
  • HAYDAR

    Yiğit, cesur, kahraman. * Hz. Ali'nin (R.A.) bir nâmı, * Arslan, gazanfer.
  • HAYDARANE

    f. Hz. Ali gibi. Kahramanca, yiğitçe, cesurca.
  • HAYDAR-I KERRÂR

    Hz. Ali. * Kahramanca döne döne düşmana saldıran.
  • HAYDARÎ

    Kahramanlık, cesurluk, yiğitlik. Arslanlık. * Eskiden bazı esnaf ve köylülerin giydikleri kolsuz aba, hırka.
  • HAYDARİYYE

    Hırkanın altına giyilen kısa ve kolsuz elbise.
  • HAYDE

    Meyletmek, yönelmek, eğilmek. * Hakdan ve doğru yoldan ayrılmak.
  • HAYDEB

    Ulu ve yüce yol.
  • HAYDO

    (Kürdçede ism-i tasgirdir) Haydar demektir. (Ali'ye Alo denmesi gibi)
  • HAYDUD

    (Haydut) Yol kesici. Dağ hırsızı. Eşkiya.
  • HAYE

    f. Yumurta. * Haya, husye.
  • HAYED

    Gölgesinden ürken eşek.
  • HAYENDE

    f. Ağızda çiğneyen.
  • HAYESAN

    Doğru yoldan dönmek, udul etmek. * Nefret etmek.
  • HAYEVAN

    (Bak: Hayvan)
  • HAYEVÎ

    Canlı. (Bak: Hayaviye)
  • HAYF

    Gözün birisi birine muhalif olmak.
  • HAYF

    (Hayfâ) Emansızlık. Haksızlık. Zulüm. Cevr. (Vah vah, yazık, eyvah, yazıklar olsun meâlinde söylenir.)
  • HAYFANE

    (C: Hayfân) Alacalı çekirge. * Ayakları uzun olan at.
  • HAYFES

    Kısa adam.
  • HAYHAY

    t. Baş üstüne, seve seve yaparım, öyle ya!, şüphesiz, elbette (gibi mânâlara gelir.)
  • HAYIFLANMAK

    Acınmak, üzülmek. Esef etmek.
  • HAYIR

    Hayrette kalan, mütehayyir. Şaşıran. * Birikmiş su.
  • HAYIRSEVER

    İyilik ve yardım etmesini seven.
  • HAYİA

    Şiddetli ses.
  • HAYİC

    Âşık, hayran. * Mest olmuş deve.
  • HAYİDE

    f. Çiğnenmiş. * Ağızdan ağıza dolaşmış, bayat söz.
  • HAYİDE-GÛ

    f. Değersiz sözler söyleyen kimse. * Değersiz şiirler yazan kimse.
  • HAYİH

    Lâzım olduğu halde mevcud olmayan nesne.
  • HAYİL

    Kısır olan hayvan. * Engel, mâni. * Hicâb.
  • HAYİM

    Suyu, tahmin ettiği yerlerde arayıp bulamamak. * Susuz, atşân.
  • HAYİR

    Mütehayyir kimse. * Toplanmış su.
  • HAYİŞ

    Sık bitmiş olan hurma ağaçları.
  • HAYİZE

    Aybaşısı olan kadın. (Bak: Hayz)
  • HAYK

    Sallanmak. * Dokumak. * Tesir etmek, etkilemek.
  • HAYK

    Kaplamak.
  • HAYKAN

    Büyük ve kalın olan. * Kısa boylu bir kimsenin yürümesi. * Omuzunu oynatmak.
  • HAYKATAN

    Türraç kuşunun erkeği.
  • HAYL

    Kuvvet. Havl.