H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HAZIR U NAZIR

    Her yerde hazır olup, bilen ve gören, yardım eden veya herkese lâyık cezasını veren Allah (C.C.)
  • HAZIRA

    şehirli, medeni. * Bir yerde mukim olmuş, bir yere yerleşmiş.
  • HAZIRBAHŞ

    f. Hazırlanmış, hazır olmuş. * Hazır ol! emri.
  • HAZIRCEVAP

    Her söze derhal ve düşünmeden münasib cevap veren kimse.
  • HAZIRLÖP

    Kabuğu içinde suda pişip katılaşmış yumurta. * Mc: Emek sarfetmeden elde edilen kazanç.
  • HAZIRÛN

    Meydanda olanlar, gözönünde olanlar. Mevcut ve hazır olanlar.
  • HAZÎ

    Ateş yakmak.
  • HAZÎ

    Sarkıklık.
  • HAZÎ

    Kâhin, keşiş, papaz.
  • HAZÎK

    Kesilmiş olan.
  • HAZİL

    Yüzsüz, alçak, âdi, dönek, kalleş.
  • HAZİLE

    Kenarlarında kirpik bulunmayan kırmızımsı gözkapağı.
  • HAZİM

    Basiretli, tedbirli.* Göğüs. Göğüs ortası.
  • HAZİM

    Sür'atle kesen. * Çok çabuk yeyip bitiren. * Düşmanı hezimete uğratan.
  • HAZÎM

    Sarhoş. İçki içip akli müvazenesini kaybetmiş olan.
  • HAZÎM

    Keskin kılıç.
  • HAZİMANE

    f. Tedbirli ve basiretli hareket eden.
  • HAZİN

    (Hızane. den) Hazine nâzırı. Bekçi.
  • HAZÎN

    Hüzünlü. Keder meydana getiren. Acı uyandıran.
  • HAZİNE

    Define. * Kıymetli şeyleri saklayacak sağlam yer.
  • HAZİNE KETHUDASI

    Tar: Yavuz Sultan Selim Han zamanında kurulan hazine kethudâlığı, saraya girip çıkan demirbaş eşyanın korunup saklanmasıyla mes'ul idi. Bu müessesenin başında bulunan memura da hazine kethudâsı denilirdi.
  • HAZİNEDAR

    f. Malı muhafazaya me'mur olan.
  • HAZİNEDARÎ

    f. Hazinedarlık.
  • HAZİNE-İ ÂMİRE

    Tar: Para işlerini yönetmek üzere kurulmuş olan müesseselerden birinin adı. Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrelerinde para işleri "Beytülmal" denilen ve "Defterdar" adı verilen bir memurun idaresinde iken, sonraları teşkil olunan yeni idarelere göre çeşitli adlar verilmiştir. Hazine-i âmire, devlet kasası yerinde de kullanılırdı.
  • HAZİNE-İ DEVLET

    Devlet hazinesi. Maliye idaresi.
  • HAZİNE-İ EMİRİYE

    Maliye dairesi.
  • HAZİNE-İ EVRAK

    Evrak hazinesi. Arşiv.
  • HAZİNE-İ HÂSSA

    Osmanlı İmparatorluğu zamanında devlet bütçesinden padişaha maaş sağlayan ve saraya ait gelirlerin toplandığı malî bir müessese.
  • HAZİNE-İ HÜMAYUN

    Hazine-i Hümayun'da bulunan savaş eşyasından bir kısmının manevî değeri büyüktü. Diğer kısmının ise maddî değeri fazla idi. (Savaşlarda ele geçirilen kıymetli ganimet, padişahlardan kalmış olan değerli eşyalar gibi.) (O.T.D.S.)
  • HAZİNE-İ MİLLET

    Millet hazinesi. * Maliye idaresi.
  • HAZİNE-İ TECEDDÜD

    Yenilik hazinesi. Çok yeniliklere sebeb olan.
  • HAZİNE-MÂNDE

    f. Şahıs üzerinden kaydı silinerek devlet hazinesine kalan mal veya para.
  • HAZİR

    Takdir eden. * Ekşimiş süt.
  • HAZİR

    Korkan, korkak,
  • HAZÎR

    Su sesi, su şırıltısı.
  • HAZÎRE

    Etrafında duvar veya çit bulunan ağıl, bahçe. * Mezarlık.
  • HAZÎRE

    Eti ufak ufak doğrayıp, çok su ile çömlek içinde pişirip erimeye yakın olduğu anda üzerine un koyup karıştırarak yapılan yemek. (İçinde et olmayınca "aside" derler.)
  • HAZÎRE

    Az cemaat. * Asker bölüğü. * Yara içinde toplanan kan ve irin.
  • HAZÎRET-ÜL KUDS

    Cennet bahçesi. Peygamber ve evliyanın ruhlarının toplandığı yer.
  • HAZİRÎN

    (Hâzır. C.) Meydanda, gözönünde olanlar, huzurda bulunanlar.
  • HAZİYY

    Mertebeli, değerli kişi. * Yarış atlarının sekizincisi.
  • HAZİZ

    (Bak: Hadıyd)
  • HAZÎZ

    Bahtiyar. Mes'ud. Saâdetli. Nasibi olan.
  • HAZK

    Bağlamak.
  • HAZK

    Nişan vurmak. * Kuşun terslemesi.
  • HAZK

    Hapsetme. * Darlık. * Men'etme.
  • HAZKA

    Mahâret, ustalık, mâhirlik.
  • HAZL

    Terk etmek. * Rezil, rüsvay etmek.
  • HAZL

    Kat'etmek, kesmek.
  • HAZL

    Badruç adı verilen ot.