H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HAZM

    Midedeki yenen şeyleri eritmek, sindirmek. Vücuda yarayacak hale getirmek. * Birisine ansızın hücum etmek. * Ansızın bir şey üzerine inmek. * Birisinin hakkını, malını gasb ile alıp zulmeylemek. * Münasebetsiz bir hale, güce gidecek bir vaziyete düşenin kendi nefsini zaptedip tahammül etmesi ve sabreylemesi.* Taze olmak. * Kırmak.(İslâm hükemasının Eflâtun'u ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı, dâhi-i meşhur Ebu Ali İbn-i Sina, yalnız Tıp noktasında, âyetini şöyle tefsir etmiş. Demiş: Yâni "İlm-i Tıbbı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yâni, kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir." L.)
  • HAZM

    Kat etmek, kesmek. * Yab yab yürümek. * Hızlandırmak.
  • HAZM

    Cem'etmek, toplamak. * Zaptetmek. * Kast etmek. * Bağlamak. * Yumuşak yüksek yer. * Sağlam re'y. Doğru ve kat'i karar. * Basiretle hareket etmek.
  • HAZM-I NEFS

    f. Tahammül etmek. Nefsini kırmak. Meydana gelen kendi ile alâkalı gördüğü bir kusuru kendi üzerine almak. Sabreylemek. Sindirmek.
  • HAZN

    Sağlam yer. * Kabile ismi. * Arap beldeleri.
  • HAZNE

    Hazine. * Depo.
  • HAZR

    Bir şeyi takdir ve tahmin etmek, nazar ile tahmin etmek. * Çehresini ekşitip çirkin olmak.
  • HAZRA'

    Küçük ve dar gözlü kadın. (Müz: Ahzer)
  • HAZREC

    Sert rüzgâr. * Güney rüzgârı.
  • HAZREKA

    Darlık.
  • HAZRET

    (Huzur. dan) Ön. Kurb. Pişgâh. * Hürmet maksadı ile büyüklere verilen ünvan; "Hazret-i Kur'an, Hazret-i Peygamber, Hazret-i Üstad, Paşa Hazretleri" gibi.
  • HAZRET-İ RİSALET

    Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir ismi.
  • HAZREVAT

    (Hadravat, Hadrâ) Yeşillik. * Gökyüzü, felek. Asuman.
  • HAZUF

    Sür'atle yürüdüğünden ayağı altından taşlar atılan eşek.
  • HAZUL

    Kimsesiz. Yardımsız olarak her şeyden mahrum sürünmek.
  • HAZUME

    Sığır, bakar.
  • HAZUN

    Yaramaz huylu kimse.
  • HAZUR

    (Hazer. den) Çok dikkatli, çok çekingen.
  • HAZV

    Kat'etmek, kesmek. * Takdir etmek.
  • HAZV

    Sarkık olmak.
  • HAZVA'

    Sarkık kulaklı eşek.
  • HAZVE

    (C: Hazavât-Hızâ) Küçük ok.
  • HAZY

    Birbiri üzerine yığılıp toplanmak.
  • HAZY

    Kat'etmek, kesmek.
  • HAZZ

    Yün.
  • HAZZ

    Kandırmak.
  • HAZZ

    (C.: Huzuz) Deniz koyunu. (denizde olur) * "Vurmak" mânâsına masdar. * Duvar üstüne direk koymak.
  • HAZZ

    Hafif gövdeli. * Bir cins ot.
  • HAZZ

    Kesme. Kısaltma. * Kazmak. * Yırtmak. * Silmek.
  • HAZZ

    Sevinç duyma. Hoşlanma. Zevklenme. Saadet. Tali'. Nasib. Nimet ve süruru mucib şey.
  • HAZZA'

    Nâlin yapıcı, nalcı.
  • HAZZAF

    Çanak çömlek yapan veya satan.
  • HAZZAL

    Ehline ve ailesine sarfedecek birşey bulamayan fakir.
  • HAZZETMEK

    Hoşlanmak, zevk ve lezzet almak.
  • HEB

    (Vehb. den) Bağışla, lutfet (mânasına emir, duâ)
  • HEBA

    İnce toz. * Boş. Beyhude. Nâfile. Faydasız. İsraf. Ziyan. * Aklı az olan.
  • HEBAEN MENSURA

    Boşuna olarak. Faydasız yere dağılmış.
  • HEBAL

    Avcı, sayyad.
  • HEBB

    Uykudan uyanmak. * Gâib olmak.
  • HEBBAR

    Çok fazla kılı olan sırtlan veya maymun.
  • HEBBE

    Vak'a. * Zamandan bir asır.
  • HEBBİHÎ

    Sallana sallana yürüyen kişi.
  • HEBBUR

    Ufak inci.
  • HEBC

    Vurmak. * Ağırlık.
  • HEBEC

    Devenin memesinde olan verem.
  • HEBENKA

    Ayak parmaklarını dikip ökçesi üzerine oturmak.
  • HEBENNEKA

    Ahmaklığı darb-ı mesel olmuş bir kimsedir. * Mc: Zeki ve becerikli olmadığı halde kendini öyle sanan.
  • HEBETA

    Çukur yer.
  • HEBH

    Sallanmak.
  • HEBHAB

    Serap.