H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HELEZONÎ

    Helezon şeklinde olan. Sümüklü böcek kabuğu şeklinde olan, gittikçe darlaşır daire biçiminde olan.
  • HELHEL

    Seyrek, ince, dakik şey. * Öldürücü zehir.
  • HELHELE

    Okuyucunun tesirli nağmeyi tekrar etmesi. * Unu seyrek elekten elemek. * Teenni ile encamını beklemek. * Bir şeye pek yaklaşıp çatmak.
  • HELÎCE

    Saçaklı seccade.
  • HELİKOPTER

    Fr. Pervanesi tepesinde bulunan ve olduğu yerde durabilen, dikine kalkış ve iniş yapabilen bir uçak.
  • HELÎLE

    Tıb: Tohumları tıbda müshil olarak kullanılan bir bitki.
  • HELÎME

    Buğday ve pirinç gibi bazı hububatın kaynamasıyla hâsıl olan koyu ve yapışkanlı su.
  • HELKAM

    Yaşlı kadın, acuze.
  • HELKES

    Alçak adam.
  • HELLAB (HELLÂBE)

    Yağmurlu soğuk rüzgâr.
  • HELLE

    (C.: Hilâl) Azıcık sesi yükseltmek.
  • HELLÜM

    Beri gel (mânasına gelir.)
  • HELS

    Çok hayır. * Gizlemek, saklamak.
  • HELS

    Cemaat, topluluk.
  • HELSAS

    Cemaat, topluluk.
  • HELTAT

    Cemaat, topluluk.
  • HELTÎ

    Bir ot cinsi.
  • HELU'

    Sabrı az, hırsı çok olan. Sabırsız olup her halini halka şikâyet eden insan.
  • HELUK

    Helâk olucu, helâk olan. * Fâcire kadın. Kötü hayata alışmış kadın.
  • HELÜMM

    Tez getir mânasına gelir.
  • HELÜMME CERRA

    (Helümme cerren) "Var kıyas eyle... Çek beri getir." gibi kinâye için söylenen bir tabirdir.
  • HELVA'

    Hızlı yürüyüşlü davar.
  • HELVA SOHBETLERİ

    Eskiden kış mevsiminin başlıca eğlencelerinden biriydi. Bu eğlenceler, her sınıf halk arasında rağbetteydi. Devlet erkânı, vükelâ, zengin konak sahibleri ve orta halli halk kendi imkânları ölçüsünde helva sohbetleri düzenler, eş ve ahbabına ziyafetler verirdi. Vükelânın düzenlediği sohbetler tantanalı ve hayli masraflı olurdu. Bu sohbetlere zamanın şairleri, edebiyatçıları, nükte ve sohbetleriyle meşhur olmuş kişiler, sazende ve hanendeler davet edilirdi. Kışın en soğuk kırk günü olan erbain'i sağ ve sağlıklı olarak geçirenler kurbanlar keser ve helva sohbetleri bundan sonra düzenlenirdi. Sohbetin en renkli eğlencesi keten helvası yapımıydı. (O.T.D.S.)
  • HELVA-GER

    f. Helvacı.
  • HELVA-HANE

    f. İçinde helva pişirilen genişçe ve derinliği az tencere. * Tar: Saray için her türlü tatlı yiyeceklerin yapılmasına yarayan saray mutfağının bir bölümü.
  • HELVAYÎ

    Helva satan. Helvacı.
  • HELYOSTAT

    Yansıyan güneş ışınlarını, belli bir doğrultuya yöneltmeğe ve bu doğrultuda tutmaya yarayan bir ayna ile bir ayar sisteminden meydana gelen tertibat.
  • HELYOTERAPİ

    Fr. Güneşle tedavi.
  • HEM

    f. Birlikte, beraber olmak mânasını ifade eder.
  • HEM (HEMM)

    Gaile, müşkül iş. * Tasa, gam, keder, hüzün.
  • HEM SUÇLU HEM GÜÇLÜ

    Suçlu olduğu hâlde suçunu bilmez ve suçsuz olduğunu iddia eder kimse hakkında kullanılan bir tâbirdir.
  • HEM-AHENG

    f. Uygun, münasib, denk.
  • HEMAHİM

    (Hemheme. C.) Üzüntüler, kederler, dertler, tasalar.
  • HEMAL

    f. şerik, ortak, eş, benzer, nazir.
  • HEMALUŞ

    Kara balçık.
  • HEMAN

    f. Derhâl, hemen, acele olarak, çarçabuk, o anda.
  • HEMAN (HUMÂN)

    İnce zayıf süngü. * Huysuz ve kötü insan.
  • HEMANA

    f. Sanki, güya. * Aynen, tıpkı, tamamen.
  • HEM-AN-DEM

    f. Hemen, derakab, derhal, o anda, çarçabuk.
  • HEMANEND

    f. Benzer, gibi.
  • HEM-AN-GÂH

    f. Hemen, o anda.
  • HEM-ARAMİŞ

    f. Birlikte dinlenen, beraber istirahat eden.
  • HEMARE

    Her zaman, her an, dâima.
  • HEM-ASIL

    f. Aynı asıldan.
  • HEM-ASIR

    Aynı asırda olan. Bir asırda beraber olanlar.
  • HEM-AŞİYAN

    f. Bir yerde beraber bulunan, bir yuvada birlikte olan.
  • HEM-AVER

    f. Efendileri aynı olan köleler. * Arkadaş, refik.
  • HEM-AVERD

    f. Savaşan iki kişiden herbiri.
  • HEM-AVİZ

    f. Harpte karşılaşan iki kişiden biri.
  • HEM-AYAR

    f. Eşit, denk, müsavi.