Parlaklık ve tazeliğini dâima muhafaza eden. * Mc: Daima genç görülen, gençliğe heveskâr.
HER'A
Küçük bir canavar. * Erkeğiyle muhalata ettiğinde şevkinin şiddetinden hemen inzal eden kadın.
HERAB
Kaçmak, firar etmek.
HERAS
Dikenli ağaç.
HERAVE (HİRAVE)
Ağır, yoğun asâ (baston).
HER-AYİNE
f. Mutlaka, elbette. Behemehal, zaruri, herhalde.
HER-BAR
f. Her defa, her kere.
HERC
İnsanların arasında meydana gelen fitne, fesad. * Söze dalıp çoğaltmak. Haltetmek. Sözü karıştırmak. * Kapıyı açık bırakmak. * İnsanların işlerinin karışması. * Seğirtmek. * Katletmek.
HERC
f. Karışıklık.
HERC Ü MERC
f. Darmadağınık. Karmakarışık. Allak bullak.
HER-CA
f. Her yer.
HERCAÎ
(Hercâyî) Her yerde bulunur, kendine mahsus belirli bir yeri bulunmayan. Serseri, derbeder. * Kararsız, sebatsız, vefasız, dönek, mütelevvin.
HERCAN
Uzun ve kalın olan şey. * Hayvanın yab yab yürümesi.
HERCÂYÎ MENEKŞE
Bir cins menekşe.
HERCELE
Karışık yürümek.
HERÇ
Karışıklık, gürültü. Nizamsızlık.
HER-ÇEND
f. Her ne kadar. Her ne zaman.
HERÇİ BAD ABAD
f. Her ne olursa olsun. İster istemez.
HERD
Deve kuşunun dişisi. * Yarmak. * Kat'etmek, kesmek.
Binilmek ve yük taşımak için alıştırılmamış at, kısrak, beygir veya merkep sürüsü. * Böyle bir sürüye dahil olan hayvan. * Mc: Terbiye ve görgüden büsbütün mahrum adam. * Bir işe yaramaz işçi kalabalığı.
HERGİZ
f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
HERHERE
Su çağıltısı. * Koyunu çağırmak. * Aktığında sesi ve çağıltısı işitilecek kadar çok olan su.
yun. Cesaretiyle meşhur olup, efsaneleşmiş bir Yunanlının adı. (Onlarda kuvvet sembolüdür)
HERKÜL BURCU
Gök küresi kuzey cihetinde isim verilen bir takım yıldız kümesi. (Bak: Büruc)(...Hem şemse kendi mihveri üstünde cazibe denilen manevî ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadir-i Zülcelal'in emriyle döndürüp, o seyyaratı o manevî iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratıyla saniyede beş saatlik bir mesafeyi kestirecek kadar bir sür'atle, bir tahmine göre Herkül Burcu tarafına veya Şems-üş Şümus cânibine sevk etmek, elbette ezel ve ebed sultanı olan Zât-ı Zülcelal'in kudretiyle ve emriyledir. S.)