İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları.
HEVA
(C.: Ehviye) İki şeyin arasının uzaklığı. * Yer ile gök arası. * Yukarıdan aşağıya inmek. * Her bir boş, ıssız yer.
HEVA
(Bak: Hava)
HEVA VÜ HEVES
Zevk ve şehvetler. Boş ve geçici şeyler.
HEVACİ'
Geyik.
HEVACİR
(Hâcire. C.) Günlerin en sıcak olan anları. * Göçenler, göç yapanlar, hicret edenler. * (Hücr. C.) Hezeler, hezeyanlar, boş ve mânasız sözler.
HEVACİS
(Hâcise. C.) Vesveseler, kuruntular. Akla gelen kötü düşünceler.
HEVADAR
f. Hevalı. Nefsine uymuş. Küstah. * Etrafı açık, havalı yer.
HEVADE
Yavaşlık. * Yumuşaklık. * Kavmin içinde salah ve muvâfakata sebep olması mümkün olan kimse.
HEVADÎ
(Hâdî. C.) Rehberler, deliller, kılavuzlar. * Hidayet edenler, istikametli ve selâmetli yolu gösterenler.
HEVADİC
(Hevdec. C.) Kadınların binip oturmaları için devenin üzerine konulan küçük mahfeler.
HEVAHAH
f. Sevilen, muhib, dost.
HEVAHAT
Ahmak adam.
HEVAHÎ
Bâtıl nesne.
HEVAÎ
f. Ciddi şeylerle alâkasız. Nefsine düşkün. Nefsine ve şehvetine mağlub. Hevâ ve hevese âit ve müteallik.
HEVA-İ NESİM
f. Güzel, lâtif, hoş hava. Lâtif mânevi gıda. * Hava (Atmosfer.)
HEVAİYE
Hava gibi hafif ve lâtif karakterde olan şeyler.
HEVAKÂR
f. Günahlı işlere hevesli. Hevâ ve hevesine bağlı.
HEVAMM
Böcekler, haşereler. Pire, tahta kurusu, bit, örümcek, yılan gibi, kışın gizlenip yazın meydana çıkan, insan ve hayvanın vücudundan beslenerek yaşayan, insana zararı dokunan (parazit yaşayan) küçük canlılır.
f. Sadece gayr-ı meşru lezzet ve hevesinin peşinde. Cenab-ı Hakk'ı, dinin emirlerini unutmuş, nefsine şiddetle muhabbet eden. Nefsine tapınır derecede Haktan gafil.
HEVAS
Çok yiyen kişi.
HEVATİF
(Hâtif. C.) Hâtifler. Gayıptan işitilen sesler. * Nidâ eden melekler.
HEVAYA
Zayıflık.
HEVB
Yol, tarik. * Ateş alevi. * Karışık sözlü kimse.
HEVBER
Kırmızı gül.
HEVC
(C.: Hüvüc) Uzun boylu ve akılsız olmak. * Rüzgârın sert esmesi.
HEVCELE
Hiçbir işaret ve alâmet olmayan ev veya sahrâ. * Yürügen deve. * Uzun boylu, ahmak erkek.