Tokmak ile dövmek. * Mersin ağacı. * Arslan. * Kedi.
HERSEME
Arslan, gazanfer, esed, haydar. * Burun.
HERŞ (HERÂŞ)
Yırtmak. * Çekişmek.
HERŞEBE
Yaşlı kuru kadın.
HERŞEFE
Bez veya aba parçası. (Su az olduğu zamanda yerden onunla yağmur suyunu alıp bir kabın içine sıkarlar.) * Çok yaşamış, ihtiyar, kuru kadın. * Çok eski olan kova.
HERT
Dokunaklı söyleme, iğneleyici bir şekilde konuşma. * Yırtma. * Dürtme.
HERUS
Eski elbise.
HERV
Dövme, sopalama. * Pişirme. * Afganistan'da bir şehrin adı.
HERVELE
Yürüyüş. * Koşma.
HERYA'
Ağaç hışırtısı.
HERZ
Yırtmak.
HERZE
f. Boş söz. Saçmasapan söz. Boş lâkırdı.
HERZEDERAY
f. Mânâsız ve saçmasapan sözler konuşan.
HERZEGÛ
f. Saçma sapan konuşan. Lüzumsuz ve mânasız söz söyleyen.
HERZEHAYÎ
f. Mânâsız konuşma, saçmasapan söyleme.
HERZEKA
Çirkin gülmek.
HERZEKÂR
f. Saçma sapan konuşan, mânasız sözler söyleyen.
HERZEKÂRANE
f. Saçma sapan konuşarak. Boş ve lüzumsuzca uydurmalarla, abuk sabukça.
HERZE-LAY
Herze söyleyen, saçmalayan.
HERZEVAT
(Herze. C.) Herzeler, mânâsız ve boş sözler.
HERZEVEKİL
f. Kendine vazife olmayan şeylere karışan. Fodul, boşboğaz. Her şeye burnunu sokan.
HESAR (HESUR)
Arslan.
HESB
şeref. * Kifayet.
HESHESE
Karışıp görüşme.
HESİS
Gizli ses, gizli kelâm. * Ezilmiş, ufalanmış nesne.
HESM
Kırmak. * Kesmek.
HESM
Kaba yemek. Bütün bütün yutmak. * Kesmek. * Toplamak, cem'etmek.
HESMELE
Gizli söz.
HESR
İki kat edip eğmek. * Kırmak.
HESS
Sıkmak.
HESS
Öldürmek, katl.
HESS
Dövmek. * Kırmak, ufalamak.
HESTÎ
f. Varlık. Var olma. Mevcudiyet.
HEŞAŞ (HEŞUŞ)
Açık yüzlü şen yeynicek kişi. * Sağan kimseye sevip sütünü veren koyun.
HEŞAŞE(T)
Şâdlık, hafiflik, irtiyah. * Gevreklik.
HEŞEME
(C.: Heşemât) Dağ keçisinin oğlağı.
HEŞHEŞE
Şâdlık etmek, neşeli olmak.
HEŞÎLE
Sahibinin izni olmayarak bir adamın bindiği deve.
HEŞÎM
Ufalanmak. Kırılmış, ufalanmış olmak. * Kırılmış, ufalanmış kuru ot.