H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HIRRÎC

    Bir kimsenin çıkardığı nesne.
  • HIRRÎF

    Acılığından dili acıtan nesne.
  • HIRRİK

    (C.: Ehrak - Hurrak - Huruk) Cömerd, kerim. Zarif.
  • HIRRİT

    (C.: Harârit) Delil. * Hâzık. * Mâhir, maharetli.
  • HIRS

    Aç gözlülük. Tamahkârlık. * Kızgınlık. * Şiddetli istek, arzu. * Azgınlık.(Hırs ile aculiyet sebeb-i haybettir. Zira, müretteb basamaklar gibi fıtrattaki tertibe, teselsüle tatbik-i hareket etmediğinden haris muvaffak olamaz... M.)(Arkadaş! Esbab ve vesaiti insan kucağına alıp yapışırsa, zillet ve hakarete sebep olur. Meselâ: Kelp, bütün hayvanlar içerisinde birkaç sıfat-ı hasene ile muttasıftır ve o sıfatlar ile iştihar etmiştir. Hattâ sadakat ve vefâdarlığı darb-ı mesel olmuştur. Bu güzel ahlâkına binaen, insanlar arasında kendisine mübarek bir hayvan nazarıyla bakılmağa lâyık iken, maalesef insanlar arasında mübarekiyet değil necis-ül-ayn addedilmiştir.Tavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlarda, insanların onlara yaptıkları ihsanlara karşı şükran hissi olmadığı halde, insanlarca aziz ve mübarek addedilmektedirler. Bunun esbabı ise, kelpte hırs marazı fazla olduğundan esbab-ı zâhiriyeye öyle bir derece ihtimam ile yapışır ki, Mün'im-i Hakiki'den bütün bütün gafletine sebep olur. Binaenaleyh, vasıtayı müessir bilerek Müessir-i Hakiki'den yaptığı gaflete ceza olarak necis hükmünü almıştır ki tâhir olsun. Çünki hükümler, hadler günahları affeder. Ve beyn-en-nâs tahkir darbesini, gaflete keffaret olarak yemiştir.Öteki hayvanlar ise, vesaiti bilmiyorlar ve esbaba o kadar kıymet vermiyorlar. Meselâ: Kedi seni sever, tazarru eder. Senden ihsanı alıncaya kadar. İhsanı aldıktan sonra öyle bir tavır alır ki, sanki aranızda muarefe yokmuş ve kendilerinde sana karşı şükran hissi de yoktur. Ancak Mün'im-i Hakiki'ye şükran hisleri vardır. Çünki, fıtratları Sânii bilir ve lisan-ı halleriyle ibadetini yaparlar. Şuur olsun olmasın...Evet kedinin "Mır-mır" ları "Yâ Rahim! Yâ Rahim! Yâ Rahim!" dir. M.N.)
  • HIRS

    Saklamak.
  • HIRS

    Ayı.
  • HIRS

    (Hurs) Takdir, kıyas. * Altın veya gümüşten halka.
  • HIRS-BEÇE

    Ayı yavrusu.
  • HIRSEK

    f. Ayı yavrusu.
  • HIRSEME

    Ayakkabının başı.
  • HIRS-I CAH

    Makam ve rütbe hırsı.
  • HIRSİYE

    Geceleyin çalınan koyun.
  • HIRŞA'

    Yılan derisi. * Yumurtanın üst kabuğu.
  • HIRT

    Erkek keklik. * Hastalıktan dolayı, kesilmiş gibi parça parça olan bulaşık süt.
  • HIRTİT

    Kereviz.
  • HIRTOPOZ

    (Argo) Anlayışsız, kaba, ahmak kimse.
  • HIRVANÎ

    Tar: Düz yakalı önü ilikli bir çeşit elbisedir. Şehzade Abdülmecid'in okumağa başlamasından dolayı yapılan törende, yakınlarının bu elbiseyi giymeleri istenmiş ve bu husus, devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'de tebliğ edilmişti.
  • HIRVAT

    Hırvatistan halkından veya bu halkın neslinden olan kişi.
  • HIRVATÎ

    Tar: Sipahilerin başlarına giydikleri külâh tarzındaki başlık.
  • HIRZ

    Melce'. Sığınılacak yer. * Tılsım. Cenab-ı Hakk'ın muhafaza etmesine dair yazılı duâ. * Fık: Bir malın âdet üzere muhafazasına mahsus yer. * Muhafaza etmek.
  • HIRZ-I BİGAYRİHÎ

    Aslında eşya saklamaya mahsus olmayan, izin almadan girilebilen ve konacak malların yanında muhafızı olan yer. (Yol, mescid, meydan gibi)
  • HIRZ-I BİNEFSİHÎ

    İçerisinde mal ve eşya saklamak için yapılmış, hazırlanmış ve içine izinsiz girilemiyen ev, dükkân, çadır, depo vs. gibi mahaller. (Kasa, sandık, dolap, çuval da bu hükümdedir.)
  • HIRZ-I CAN

    Bağrına basıp canı gibi korumak. Canı koruyan. Canını teslim ederek sığınmak.
  • HISA

    (C.: Ahsâ) Sığır tersi.
  • HISA'

    Hayvanın hayalarını çıkarma, eneme, burma. * İnsanı hadım etme.
  • HISAL

    (Haslet. C.) Hasletler, huylar, tabiatlar. Ahlâk.
  • HISAL-İ HAMÎDE

    Medhe ve övülmeğe lâyık güzel huylar, güzel hasletler.(...Dost ve düşmanın ittifakı ile ahlâk-ı hasenenin, şahsında en yüksek derecede; ve bütün muamelâtının şehadetiyle secâyâ-yı sâmiye, vazifesinde ve tebligatında en âlî bir derecede ve din-i İslâmdaki mehasin-i ahlâkın şehadetiyle, şeriatında en âlî hısal-i hamîde, en mükemmel derecede bulunduğuna ehl-i insaf ve dikkat tereddüd etmez. S.)
  • HISAM

    Düşmanlık, çekişmek, kavga, mücâdele.
  • HISAN

    Mümtaz kimseler, seçkin kişiler.
  • HISAN

    (Hasna. C.) Güzel kadınlar veya kızlar.
  • HISAN

    Aygır, at.
  • HISANE

    Berklik, sağlamlık, sertlik, muhkemlik.
  • HISAS

    Hisseler. Paylar. Nasipler. * Kıssadan alınan dersler.
  • HISASE (HISSE)

    Kabahat. * Alçaklık, denâet.
  • HISB

    Yay avazı. Ok atma sırasında yaydan çıkan ses.
  • HISB

    Ucuzluk, bolluk.
  • HISIM

    Soyca ve evlenme neticesinde aralarında bağ bulunanların beheri. Akraba.
  • HISN

    Kale. Hisar. Sığınmağa, korunmağa mahsus sağlam yer.
  • HISN-I HASÎN

    Çok kuvvetli, en sağlam korunma.
  • HISREM

    Koruk. * Bahil kimse.
  • HISREME

    Üst dudağın derisinin sarkık olması.
  • HISS

    (C.: Hısas) Nasip, hisse.
  • HISS

    Noksan, eksik.
  • HISSA

    (Bak: Hisse)
  • HISSAN

    Mümtaz ve belirli kimseler. Tanınmış iyi kimseler. Ekâbirler.
  • HISSET

    (Bak: Hisset)
  • HISSÎS

    Hâslık.
  • HISSÎSA

    Bir kimseye, bir şeye mahsus olan hâl.
  • HISVE (HISYE)

    (C.: Haseyât) İki avuç dolusu. * Azeryun otu.