Aç gözlülük. Tamahkârlık. * Kızgınlık. * Şiddetli istek, arzu. * Azgınlık.(Hırs ile aculiyet sebeb-i haybettir. Zira, müretteb basamaklar gibi fıtrattaki tertibe, teselsüle tatbik-i hareket etmediğinden haris muvaffak olamaz... M.)(Arkadaş! Esbab ve vesaiti insan kucağına alıp yapışırsa, zillet ve hakarete sebep olur. Meselâ: Kelp, bütün hayvanlar içerisinde birkaç sıfat-ı hasene ile muttasıftır ve o sıfatlar ile iştihar etmiştir. Hattâ sadakat ve vefâdarlığı darb-ı mesel olmuştur. Bu güzel ahlâkına binaen, insanlar arasında kendisine mübarek bir hayvan nazarıyla bakılmağa lâyık iken, maalesef insanlar arasında mübarekiyet değil necis-ül-ayn addedilmiştir.Tavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlarda, insanların onlara yaptıkları ihsanlara karşı şükran hissi olmadığı halde, insanlarca aziz ve mübarek addedilmektedirler. Bunun esbabı ise, kelpte hırs marazı fazla olduğundan esbab-ı zâhiriyeye öyle bir derece ihtimam ile yapışır ki, Mün'im-i Hakiki'den bütün bütün gafletine sebep olur. Binaenaleyh, vasıtayı müessir bilerek Müessir-i Hakiki'den yaptığı gaflete ceza olarak necis hükmünü almıştır ki tâhir olsun. Çünki hükümler, hadler günahları affeder. Ve beyn-en-nâs tahkir darbesini, gaflete keffaret olarak yemiştir.Öteki hayvanlar ise, vesaiti bilmiyorlar ve esbaba o kadar kıymet vermiyorlar. Meselâ: Kedi seni sever, tazarru eder. Senden ihsanı alıncaya kadar. İhsanı aldıktan sonra öyle bir tavır alır ki, sanki aranızda muarefe yokmuş ve kendilerinde sana karşı şükran hissi de yoktur. Ancak Mün'im-i Hakiki'ye şükran hisleri vardır. Çünki, fıtratları Sânii bilir ve lisan-ı halleriyle ibadetini yaparlar. Şuur olsun olmasın...Evet kedinin "Mır-mır" ları "Yâ Rahim! Yâ Rahim! Yâ Rahim!" dir. M.N.)
HIRS
Saklamak.
HIRS
Ayı.
HIRS
(Hurs) Takdir, kıyas. * Altın veya gümüşten halka.
HIRS-BEÇE
Ayı yavrusu.
HIRSEK
f. Ayı yavrusu.
HIRSEME
Ayakkabının başı.
HIRS-I CAH
Makam ve rütbe hırsı.
HIRSİYE
Geceleyin çalınan koyun.
HIRŞA'
Yılan derisi. * Yumurtanın üst kabuğu.
HIRT
Erkek keklik. * Hastalıktan dolayı, kesilmiş gibi parça parça olan bulaşık süt.
HIRTİT
Kereviz.
HIRTOPOZ
(Argo) Anlayışsız, kaba, ahmak kimse.
HIRVANÎ
Tar: Düz yakalı önü ilikli bir çeşit elbisedir. Şehzade Abdülmecid'in okumağa başlamasından dolayı yapılan törende, yakınlarının bu elbiseyi giymeleri istenmiş ve bu husus, devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'de tebliğ edilmişti.
HIRVAT
Hırvatistan halkından veya bu halkın neslinden olan kişi.
Melce'. Sığınılacak yer. * Tılsım. Cenab-ı Hakk'ın muhafaza etmesine dair yazılı duâ. * Fık: Bir malın âdet üzere muhafazasına mahsus yer. * Muhafaza etmek.
HIRZ-I BİGAYRİHÎ
Aslında eşya saklamaya mahsus olmayan, izin almadan girilebilen ve konacak malların yanında muhafızı olan yer. (Yol, mescid, meydan gibi)
HIRZ-I BİNEFSİHÎ
İçerisinde mal ve eşya saklamak için yapılmış, hazırlanmış ve içine izinsiz girilemiyen ev, dükkân, çadır, depo vs. gibi mahaller. (Kasa, sandık, dolap, çuval da bu hükümdedir.)
HIRZ-I CAN
Bağrına basıp canı gibi korumak. Canı koruyan. Canını teslim ederek sığınmak.
Medhe ve övülmeğe lâyık güzel huylar, güzel hasletler.(...Dost ve düşmanın ittifakı ile ahlâk-ı hasenenin, şahsında en yüksek derecede; ve bütün muamelâtının şehadetiyle secâyâ-yı sâmiye, vazifesinde ve tebligatında en âlî bir derecede ve din-i İslâmdaki mehasin-i ahlâkın şehadetiyle, şeriatında en âlî hısal-i hamîde, en mükemmel derecede bulunduğuna ehl-i insaf ve dikkat tereddüd etmez. S.)
HISAM
Düşmanlık, çekişmek, kavga, mücâdele.
HISAN
Mümtaz kimseler, seçkin kişiler.
HISAN
(Hasna. C.) Güzel kadınlar veya kızlar.
HISAN
Aygır, at.
HISANE
Berklik, sağlamlık, sertlik, muhkemlik.
HISAS
Hisseler. Paylar. Nasipler. * Kıssadan alınan dersler.
HISASE (HISSE)
Kabahat. * Alçaklık, denâet.
HISB
Yay avazı. Ok atma sırasında yaydan çıkan ses.
HISB
Ucuzluk, bolluk.
HISIM
Soyca ve evlenme neticesinde aralarında bağ bulunanların beheri. Akraba.
HISN
Kale. Hisar. Sığınmağa, korunmağa mahsus sağlam yer.
HISN-I HASÎN
Çok kuvvetli, en sağlam korunma.
HISREM
Koruk. * Bahil kimse.
HISREME
Üst dudağın derisinin sarkık olması.
HISS
(C.: Hısas) Nasip, hisse.
HISS
Noksan, eksik.
HISSA
(Bak: Hisse)
HISSAN
Mümtaz ve belirli kimseler. Tanınmış iyi kimseler. Ekâbirler.