Doğum anında ölen annenin karnı yarılarak çıkarılan çocuk.
HIŞAŞ
Başı küçük adam. * Küçük başlı yılan. * Devenin burnuna geçirdikleri burunduruk. * Kuşlardan, dimağı olmayan. * Çuval. * Cânip, taraf. * Sinir.
HIŞF
Geyik yavrusu.
HIŞIR
Kavun ve karpuzun kabuk kısmı. * Olgunlaşmamış kavun. * Kötü bir tabaklama neticesinde, bazı kısımları sert kalan deri. * Mc: Kaba, görgüsüz ve salak kimse.
HIŞM
f. Öfke, hiddet, gazap, kızgınlık.
HIŞM-ÂLUD
(Hışm-gîn, Hışmîn, Hışm-nâk) Kızgın, öfkeli.
HIŞM-GÎN
f. Dargın, öfkeli, kızgın, darılmış, gücenmiş.
HIŞM-NÂK
f. Kızgın, öfkeli, hiddetli, hışımlı.
HIŞT
Küçük mızrak şeklinde, ortasında ipten örtülü bir halka olan ve orta parmağa geçirilerek atılan eski bir savaş âleti. * Kerpiç. * Tuğla.
HIŞTEK
f. Küçük kerpiç.
HIŞT-I HAM
Ham kerpiç. Tam pişmemiş kerpiç. Güneşte kurutulan kerpiç.
HIŞT-I PUHTE
Fırında pişirilmiş tuğla.
HIŞT-TABE
f. Tuğla ocağı.
HIŞT-ZEN
f. Kerpiç veya tuğla yapan kimse.
HIŞV
Geyik buzağısı.
HIT'
Suç, günah. Günah işlemek.
HITAB
Sözü âşikâre ve yüzüne söylemek. * Seninle gayrin arasında olan kelâm.
HITABET
Hatiplik etmek.
HITABİYYE
Rafizî taifesinden bir bölük cemaat.
HITAM
(C.: Hutum) Dizgin, yular.
HITAN(E)
Sünnet etmek.
HITAR
Misli, benzer, denk, eş. * Bir çevreyi ihâta edip çevresini dolaşan nesne.
HITAR
(Hatar. C.) Tehlikeler, hatalar.
HITAT
(Hıtta. C.) Ülkeler, memleketler, diyarlar.
HITBAN
Ebucehil karpuzu.
HITBE
Huk: Bir kadının nikâhına talib olmaktır. Evlenmeyi taleb eden erkeğe: "hâtıb", evlenmesi taleb edilen kadına da "mahtube" denir.
HITR
(C.: Ahtâr) Boya otu. * Çok miktar deve. * Suyu çok olan süt.
(C.: Ahviye) Suya yakın toplanmış evler. * Kaplayıp, toplayıcı olan.
HIVAN
(C.: Huvn) Sofra.
HIVAR
Cevap vermek.
HIVEL
Zeval. * Bir yerden başka yere intikal, tahavvül etmek.
HIVKAL
Zayıf olmak, zayıflamak.
HIYABAN
f. Cadde. İki tarafı ağaç dikili yol. Bahçe yolu. İki tarafı ağaçlı muntazam yol. * Ortasından su akan ağaçlık yer. * Tahrân'da büyük bir caddenin adı.
Hâinlik. Vefasızlık. İtimadı kötüye kullanmak. Sözünde durmayıp oyun etmek.
HIYANETEN
Kötülükte bulunarak, hıyanet ederek.
HIYANET-İ VATAN
Vatan hainliği. Vatana hıyanet etme.
HIYANETKÂR
Hıyanet eden. Hâin.
HIYAR
Hayırlılar. * (C.: Hıyârât) Huk: Bir işi yapıp yapmamada serbestlik. Genel olarak bir anlaşmadan vaz geçme. Hususi bir sözleşmenin fesh veya tasdiki. Muhayyerlik. Kendisinde böyle muhayyerlik bulunan kimse, yaptığı bir akdi diğer tarafın rızasına hâcet kalmaksızın bozabilir.
HIYARAT
(Hıyâr. C.) İslâm hukukunda alışveriş meselelerine ait muhayyerlik hususları.
HIYARE
Otsuz, otu olmayan yer.
HIYAR-I AYB
Bir şeyde mevcud olan bir kusurun akitten sonra meydana çıkmasından dolayı âkitlerden biri için sabit olan muhayyerliktir.