H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HİDASE

    Pâk etmek, temizlemek. * Kahramanlık, yiğitlik. * Abdest bozmak.
  • HİDAŞ

    Tırmalama.
  • HİDAT

    (Hâdî. C.) Hidayeti ve doğru yolu gösterenler.
  • HİDAYE

    Çaylak kuşu.
  • HİDAYET

    Doğruluk. İslâmlık. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak.
  • HİDAYET-EDÂ

    f. Hidayete sebeb olan. Hidayet verici.
  • HİDB

    Arkası yumru kimse, kambur.
  • HİDBAR (HİDBÎR)

    (C.: Hadâbir) Zayıflığından arkasında eti kurumuş deve.
  • HİDC

    (C.: Ahdac-Huduc) Yük. * Deveye konulan mahfel.
  • HİDDET

    Öfke. Kızgınlık. Gadab. Dargınlık. Hışım. * Keskinlik.
  • HİDDET-İ BASAR

    Görüş keskinliği.
  • HİDDET-İ HAVÂS

    Duyguların keskinliği.
  • HİDDET-İ SEYF

    Kılıç keskinliği.
  • HİDDET-İ ZEKÂ

    Akıl üstünlüğü, zekâ keskinliği.
  • HİDDÎS

    Çok sözlü, çok konuşan.
  • HİDEMAT

    (Hizmet. C.) Hizmetler. Vazifeler. Hizmetliler.
  • HİDEMAT-I ÂMME

    Umuma ait vazifeler. Kamu görevleri. Millete fayda veren hizmetler.
  • HİDEMAT-I İMANİYE

    İmâni hizmetler. (Kur'an-ı Kerim'i ve mânâsını öğrenmeğe vesile olmak; imâni şüphelerin giderilmesine çalışmak; İslâmiyetin, hak din olduğunu isbat etmek veya isbâta vesile olmak gibi.) Görülen hizmetler. Eşyanın ve mahlukatın lisan-ı hâl ile esmâ-i İlâhiyeye ait yaptıkları tesbih ve ibadetleri.
  • HİDEMAT-I ŞAKKA

    Taş taşımak, toprak kazmak gibi, mahkûmlara yaptırılan ağır hizmetler.
  • HİDFE

    İnsan cemaati, insan topluluğu.
  • HİDMEL

    Eski kaftan, eski elbise.
  • HİDMET

    (Bak: Hizmet)
  • HİDROELEKTRİK

    Fr. Su gücünü kullanarak elde edilen elektrik.
  • HİDROELEKTRİK SANTRALI

    Su gücünü kullanarak elektrik üreten fabrika veya merkez.
  • HİDROFİL

    Fr. Suyu kolayca emen madde.
  • HİDROJEN

    Fr. (Bak: Müvellid-ül ma')
  • HİDSAN

    Sonradan olmuş nesne.
  • HİFAF

    Tavaf etmek. * Ziynet vermek. * Yan, taraf.
  • HİFF

    Yağmurunu döküp hafiflemiş bulut. * Biçilmediğinden tanesi dağılmış ekin. * Bir nevi balık.
  • HİFFET

    Hafiflik. * Mc: Onurlu ve vakarlı olmamak. Temkinsizlik. Akılsızlık. Hoppalık.
  • HİFFET-İ MİZAC

    Hafifmeşreblik. Hoppalık.
  • Hİ'HA'

    Bir sapı kara ot.
  • HÎK

    Tulum.HİK (Heykal-Heykam) : Devekuşunun erkeği. * İnce uzun.
  • HİKAL

    Zayıflık, süstlük.
  • HİKAYAT

    Hikâyeler.
  • HİKÂYE

    (Hikâyet) Bir hâdiseyi anlatmak. Anlatma. * Olmuş bir hâdise.
  • HİKÂYE-NÜVİS

    f. Hikâye ve roman yazarı. Hikâyeci, romancı.
  • HİKÂYE-PERDÂZ

    f. Hikâye anlatan, hikâye ve roman söyleyen.
  • HÎKÇE

    f. Küçük tulum.
  • HİKEM

    (Hikmet. C.) Hikmetler.
  • HİKEMÎ

    Hikmet ve düşünceye ait.
  • HİKEMİYYAT

    Hikmet ve felsefeye âit söz ve düşünceler. Yeni yeni bilgiler veren kıssalar, ibret verici hâdiseler bildiren yazılar, sözler.
  • HİKKA

    Dört yaşına basan dişi deve.
  • HİKKAB

    Uzun boylu, büyük karınlı kişi.
  • HİKKE

    (C.: Hikek) Kaşıntı.
  • HİKMET

    İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakîmlik. Eşyanın ahvâlinden, hârici ve bâtini keyfiyetlerinden bahseden ilim. (Buna İlm-i Hikmet deniyor) * Herkesin bilmediği gizli sebeb. Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye. * Ahlâka ve hakikata faydalı kısa söz. * Sır. * Bilinmeyen nokta. İlim, adâlet ve hilimin birleşmesinden doğan değerli sıfat. * Kuvve-i akliyenin vasat mertebesidir. Hakkı hak bilip imtisal etmek, batılı batıl bilip içtinab etmektir. * Allah'a itaat, fıkıh ve sâlih amel. * Akıl, söz ve hareketteki uygunluk. * Hak emre uymak. * Allah'ın yarattıklarında tefekkür. (Bak: Felsefe)
  • HİKMET-AMİZ

    f. Hikmetli, hikmetle karışık, hikmeti içine alan.
  • HİKMET-AMUZ

    f. Hikmetli. * Hikmet öğreten.
  • HİKMET-EDA

    f. Hikmetli.
  • HİKMET-ENDUZ

    Hikmet kazanan.