H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HİL'AT-İ FÂHİRE

    Çok kıymetli ve değerli olan kaftan.
  • HİL'AT-İ HASS-ÜL HAS

    Tar: En değerli kumaştan yapılan hil'atler için kullanılan bir tâbirdir. Bu türlü kaftanlar şeyh-ül İslâm, sadrazam ve Mekke şerifi gibi en yüksek derecedeki devlet memurlarına giydirilirdi.
  • HİLB

    Asma yaprağı. * Ciğer. * Tırnak. * Tarp bitkisi * Zampara genç.
  • HİLBACE

    Ahmak.
  • HİLBİLAB

    Sarmaşık.
  • HİLBİSE

    Şey.
  • HİLBUS

    Ahmak.
  • HİLCAB

    Büyük çömlek.
  • HİLE

    Sed. Hâil. * Çare. * Maslahat ve hayırlı işlerde tedbirli ve tecrübeli olmak. * Aldatacak tarz ve tedbir. Fend. Mekir. Dabara. * Zeval ve intikal. * Sahtekârlık, yalancılık, düzenbazlık.
  • HİLEBAZ

    f. Hileci, yalancı, düzenbaz, oyuncu.
  • HİLE-İ ŞER'İYE

    Müşkül bir mes'eleyi, şer'i esaslar üzeri, hazakatla hall ve izah etmek ve şer'an muahaze ve mes'uliyeti mucib olmayacak surette te'vilini bulmaktır. Bu tabir kanuna, yani şeriata karşı irtikâb edilen, hile, oyun, aldatma veya şer'î bir hükmü bertaraf etmek mânasına olmayıp, ancak karışık bir durumun ve mes'elenin kanuni ve şer'i hal çaresini bulmak demektir. Buna, mahlâs-ı şer'i (Şer'i kurtuluş) da denir. (O.S.)
  • HİLEKÂR

    f. Hileci, hilebâz.
  • HİLEKÂRANE

    f. Hilekârcasına, hile yapanlar gibi.
  • HİLEKÂRÎ

    f. Hilekârlık.
  • HİLEPERDAZ

    f. Hile yapan, hileci.
  • HİLESAZ

    f. Oyuncu, düzenbaz, hileci.
  • HİLF

    (C.: Ahlâf) Sözleşme, söz verme. * Yardımlaşma, dayanışma. Birlik maksadıyla ittifak.
  • HİLHAL

    (C.: Helâhil) Hallacın bezi iyi dokuması. * Seyrek kalbur.
  • HİLÎTEC

    Hindistan eriği.
  • HİLKAM

    Arslan, esed. *İri yapılı, cüsseli, şişman.
  • HİLKAT

    Doğuştan gelen vasıf. Yaratma. Yaratılış.
  • HİLKATEN

    Yaratılıştan. Doğuştan.
  • HİLKIYYAT

    Yaratılışla alâkalı, hilkatte olan evsaf.
  • HİLKIYYET

    Yaratılışta olma, hilkî olma.
  • HİLKÎ

    Hilkate âit, yaratılıştan. Yaratılışa dâir. Yaratılışta. * Zâti.
  • HİLL

    Helâl. Yapılması günah olmayan. * Harem-i Kâbe ile mikat arası, hac zamanında Mekke-i Mükerreme dışında ihrama girilen yerin haricinde bulunan saha.
  • HİLLE

    İstasyon, durak.
  • HİLLET

    (C.: Hillel - Hilâl) Samimi ve cân-ı gönülden olan dostluk. En güzel takdir edici ve samimi arkadaşlık. * Kılınç gediği. * Nakışlı deri. * Ağızda bâki kalan dişler. * Dişler arasında kalan yemek artığı.
  • HİLLET

    Bir yere konup istirahat eden cemaat. * Yorgunluk. Kırgınlık. * Boşanmış kadının iddet müddetinin sona ermesi.
  • HİLLEVF

    Kocamış, ihtiyarlamış. * Yalancı, hilekâr.
  • HİLM

    Doğuştan olan huy yumuşaklığı. Şiddete tahammül. Nefsini heyecandan korumak. * Vakar. Sükûn.
  • HİLMAN

    Çok, kesir.
  • HİLMÎ

    Hilm'e ait ve hilm'e bağlı.
  • HİLM-İ HİMARÎ

    İfrat derecede yavaşlık, yumuşak huyluluk.
  • HİLMİYYET

    Yumuşaklık, yavaşlık, yumuşak huyluluk.
  • HİLV

    Boş oluş. Boşluk. (Bak: Hulüv)
  • HİLYA'

    Yırtıcı hayvanların küçüğü.
  • HİLYE

    Güzel sıfatlar. Süs. Zinet. Cevher. Güzel yüz. * Kılıcın sapındaki veya kınındaki zinet. * Suret. Hey'et. Görünüş.
  • HİLYE-İ ŞERİF

    Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) mübarek vasıflarını anlatan manzum veya nesir halindeki yazı.
  • HİLYUN

    Marçopa denilen ot.
  • HİM

    Deveye ârız olan susuzluk hastalığı. * Kürtçede: Temel, esas.
  • HİM

    Huy, mizac, tabiat.
  • HİMAL

    Yük getirmek, yük taşımak.
  • HİMALE

    (C.: Hamayil). Kılıç kayışı.
  • HİMAN

    Susuz, susamış.
  • HİMAR

    Merkep. Eşek.
  • HİMARÎ

    Himarla alâkalı. * Eşek gibi.
  • HİMAYE

    Koruma. Korunma. Muzır şeylerden muhafaza etme.
  • HİMAYE-İ ETFAL CEMİYETİ

    Çocuk Esirgeme Kurumu.
  • HİMAZE

    Katılık, şiddet.