H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HOŞREFTAR

    f. Gidişi, yürüyüşü güzel. Güzel gidişli.
  • HOŞRU(Y)

    f. Tatlı yüzlü, sevimli.
  • HOŞSOHBET

    f. Konuşması tatlı, sohbeti güzel.
  • HOŞTER

    f. Daha lâtif, daha hoş.
  • HOTOZ

    Eski zamanda kadınların başlarına giydikleri süslü serpuş. * Hayvan, kuş ve tavuk tepesi. * Yapıların ve eşyaların üzerine konulan tepelik.
  • HOV

    Av kuşuyla yapılan av. * Av kuşunu, yanına celbetmeye mahsus bir kelime-i beynelmileldir.
  • HOVARDA

    Sefih, çapkın. Malını mülkünü zevk u safa yolunda harcayan, sefâhette sarfeden.
  • HÖDÜK

    Kaba, nezaketsiz. Gabi, acemi, vurdumduymaz.
  • HÖL

    Yaşlık, nem, rutubet.
  • HÖRGÜÇ

    Devenin sırtındaki tümsek.
  • HÖYÜK

    Kazıldığında içinden eski eserler çıkan alçakça toprak tepe.
  • HU

    O mânasına zamir olup, Kur'an-ı Kerim'de, bir Allah'tan başka ilâh olmadığını ifade eden ve kelime-i tevhid olan bu lâfzında şeklinde 26 defa zikredilmiştir. Müstakil olarak hüve diye okunur. (Bak: Hüve)
  • HUB

    f. Hoş, güzel, iyi.
  • HUB

    (Hâbb) Günah.
  • HUBAB

    Muhabbet. * Mahbub, sevgili olan. * Su üzerinde olan kabarcık ki, habab-ül mâ' derler.
  • HUBAHİB

    Yıldız böceği. * Bahil bir kimsenin adı.
  • HUBAK

    (C.: Hubek) Suya ve kuma rüzgârın etkisiyle yol yol görünen yerler.
  • HUBAN

    f. Güzeller, iyiler.
  • HUBANNAME

    Edb: Güzel ve yakışıklı gençler hakkında yazılan kitap. (Güzel kadınlar hakkında yazılanlara ise "zenanname" denilir.)
  • HUBAR

    Taşlı, yumuşak yer.
  • HUBARA

    (C.: Hubârât) Toy kuşu.
  • HUBAS

    Değirmen unluğu.
  • HUBASE

    Selin derede kazıp yıktığı yerler.
  • HUBASE

    Ganimet malı.
  • HUBA'SEN

    (C.: Huba'senât) Yoğun ve katı nesne.
  • HUBAT

    Cinnete benzer bir sefahet.
  • HUB-AVAZ

    f. Güzel sesli, sesi güzel olan.
  • HUBB

    (Hibâb - Hibb - Mehabbet) Sevgi, muhabbet, bağlılık, dostluk. Bir şeyi birisine sevdirmek. * Hulus, lüzum ve sübut. * Muhafaza ve imsâk.
  • HUBB

    Hilekâr, dolandırıcı, aldatıcı, kurnaz.
  • HUBBAN

    Habbeler, tâneler, tohumlar. (Hibeb de aynı meâldedir).
  • HUBBAZÎ

    Ebegümeci.
  • HUBBE

    Dostluk.
  • HUBB-U CAH

    f. Şöhret düşkünlüğü, makam sevgisi. Rütbe hırsı.(İnsanda, ekseriyet itibariyle hubb-u câh denilen hırs-ı şöhret ve hodfüruşluk ve şan ü şeref denilen riyakârâne halklara görünmek ve nazar-ı âmmede mevki sahibi olmağa, ehl-i dünyanın her ferdinde cüz'î küllî arzu vardır. Hattâ o arzu için, hayatını feda eder derecesinde şöhretperestlik hissi onu sevkeder. Ehl-i âhiret için bu his gayet tehlikelidir. Ehl-i dünya içinde gayet dağdağalıdır; çok ahlak-ı seyyienin de menşeidir; ve insanların da en zaif damarıdır. Yâni: Bir insanı yakalamak ve kendine çekmek, onun o hissini okşamakla kendine bağlar; hem onun ile onu mağlub eder. M.)
  • HUBB-U CAH

    Makam ve mansıb sevgisi.
  • HUBB-U EHL-İ BEYT

    f. Ehl-i Beyt'e olan sevgi ve bağlılık. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) neslinden gelenleri, onun izinden gidenleri ve onun yolunda sâdık olup sebat edenleri sevmek.
  • HUBB-UL VATAN

    Vatan sevgisi.
  • HUBEB

    (Habbe. C.) Buğday, mısır, arpa gibi ufak ve yuvarlak nebatatın taneleri.
  • HUBESA

    (Habis. C.) Habisler, pis şeyler. * Abdestsiz, gusülsüz gezen pis kâfirler.
  • HUBEYB

    (Hubeybe) (C.: Hubeybât) Küçük tane, ufak tane, tanecik.
  • HUBEYBAT

    (Hubeybe. C.) Küçük tanecikler.
  • HUBÎ

    f. Güzellik.
  • HUBLA

    Gebe, hâmile.
  • HUBLE

    Boyuna takılan süs eşyası.
  • HUBNE

    Koltuk altına koyup getirilen şey. * Kaftan eteği. * Don.
  • HUBR

    Bilme, ilim. * Sınamak, tecrübe.
  • HUBRE

    Etten ve balıktan aldıkları hisse.
  • HUBRU(Y)

    (C.: Hubruyân) Yüzü güzel olan. Güzel yüz.
  • HUBS

    Vakfolan nesne.
  • HUBS

    Kötülük, fenalık, yaramazlık.
  • HUBSE

    Tutuk mânâsına bir isim.