Eski zamanda kadınların başlarına giydikleri süslü serpuş. * Hayvan, kuş ve tavuk tepesi. * Yapıların ve eşyaların üzerine konulan tepelik.
HOV
Av kuşuyla yapılan av. * Av kuşunu, yanına celbetmeye mahsus bir kelime-i beynelmileldir.
HOVARDA
Sefih, çapkın. Malını mülkünü zevk u safa yolunda harcayan, sefâhette sarfeden.
HÖDÜK
Kaba, nezaketsiz. Gabi, acemi, vurdumduymaz.
HÖL
Yaşlık, nem, rutubet.
HÖRGÜÇ
Devenin sırtındaki tümsek.
HÖYÜK
Kazıldığında içinden eski eserler çıkan alçakça toprak tepe.
HU
O mânasına zamir olup, Kur'an-ı Kerim'de, bir Allah'tan başka ilâh olmadığını ifade eden ve kelime-i tevhid olan bu lâfzında şeklinde 26 defa zikredilmiştir. Müstakil olarak hüve diye okunur. (Bak: Hüve)
HUB
f. Hoş, güzel, iyi.
HUB
(Hâbb) Günah.
HUBAB
Muhabbet. * Mahbub, sevgili olan. * Su üzerinde olan kabarcık ki, habab-ül mâ' derler.
HUBAHİB
Yıldız böceği. * Bahil bir kimsenin adı.
HUBAK
(C.: Hubek) Suya ve kuma rüzgârın etkisiyle yol yol görünen yerler.
HUBAN
f. Güzeller, iyiler.
HUBANNAME
Edb: Güzel ve yakışıklı gençler hakkında yazılan kitap. (Güzel kadınlar hakkında yazılanlara ise "zenanname" denilir.)
HUBAR
Taşlı, yumuşak yer.
HUBARA
(C.: Hubârât) Toy kuşu.
HUBAS
Değirmen unluğu.
HUBASE
Selin derede kazıp yıktığı yerler.
HUBASE
Ganimet malı.
HUBA'SEN
(C.: Huba'senât) Yoğun ve katı nesne.
HUBAT
Cinnete benzer bir sefahet.
HUB-AVAZ
f. Güzel sesli, sesi güzel olan.
HUBB
(Hibâb - Hibb - Mehabbet) Sevgi, muhabbet, bağlılık, dostluk. Bir şeyi birisine sevdirmek. * Hulus, lüzum ve sübut. * Muhafaza ve imsâk.
HUBB
Hilekâr, dolandırıcı, aldatıcı, kurnaz.
HUBBAN
Habbeler, tâneler, tohumlar. (Hibeb de aynı meâldedir).
HUBBAZÎ
Ebegümeci.
HUBBE
Dostluk.
HUBB-U CAH
f. Şöhret düşkünlüğü, makam sevgisi. Rütbe hırsı.(İnsanda, ekseriyet itibariyle hubb-u câh denilen hırs-ı şöhret ve hodfüruşluk ve şan ü şeref denilen riyakârâne halklara görünmek ve nazar-ı âmmede mevki sahibi olmağa, ehl-i dünyanın her ferdinde cüz'î küllî arzu vardır. Hattâ o arzu için, hayatını feda eder derecesinde şöhretperestlik hissi onu sevkeder. Ehl-i âhiret için bu his gayet tehlikelidir. Ehl-i dünya içinde gayet dağdağalıdır; çok ahlak-ı seyyienin de menşeidir; ve insanların da en zaif damarıdır. Yâni: Bir insanı yakalamak ve kendine çekmek, onun o hissini okşamakla kendine bağlar; hem onun ile onu mağlub eder. M.)
HUBB-U CAH
Makam ve mansıb sevgisi.
HUBB-U EHL-İ BEYT
f. Ehl-i Beyt'e olan sevgi ve bağlılık. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) neslinden gelenleri, onun izinden gidenleri ve onun yolunda sâdık olup sebat edenleri sevmek.
HUBB-UL VATAN
Vatan sevgisi.
HUBEB
(Habbe. C.) Buğday, mısır, arpa gibi ufak ve yuvarlak nebatatın taneleri.
HUBESA
(Habis. C.) Habisler, pis şeyler. * Abdestsiz, gusülsüz gezen pis kâfirler.
HUBEYB
(Hubeybe) (C.: Hubeybât) Küçük tane, ufak tane, tanecik.
HUBEYBAT
(Hubeybe. C.) Küçük tanecikler.
HUBÎ
f. Güzellik.
HUBLA
Gebe, hâmile.
HUBLE
Boyuna takılan süs eşyası.
HUBNE
Koltuk altına koyup getirilen şey. * Kaftan eteği. * Don.