Irak etmek, uzaklaştırmak. * Ayırmak. * İzhar etmek, göstermek.
İBAR
Eritilmiş kurşun. * (İbre. C.) İğneler, ibreler.
İBARAT
(İbare. C.) İbareler. Bir ifadeyi meydana getiren kelime ve cümleler.
İBARATÜNA ŞETTÂ
Bizim ibarelerimiz çeşit çeşittir, muhteliftir, dağınıktır.
İBARE
Helâk etmek.
İBARE
Bir fikri anlatan bir veya birkaç cümlelik yazı. Parağraf. * İbretli ders veren söz. (Bak: İbaret)
İBARE-SENC
f. Düzgün konuşan, akıcı söz söyleyen.
İBARET
Meydana gelmiş, toplanmış. Bir şeyden teşekkül etmiş. Bir şeyin aynı. Bir şeyin içindekini ve aslını beyan. Bir halden bir hale tecavüz eylemek. * Rüya tabir etmek.
İBAS
Kurutmak.
İB'AS
Yeniden yaratmak, göndermek. Hayat vermek.
İBASE
Tedkik ve teftiş etme.
İBAT
(İbt. den) Bohça, koltuğun altına alınan şey. Paket.
İBATE
Bir yerde barındırma. Gece yatırma.
İBATE VE İAŞE
Barındırma ve besleme.
İBAVET
Yabancı bir adamın bir çocuğa baba gibi olması, babalık yapması.
İBB
Zâyi ve telef etmek.
İBBÂN
Uygun zaman, vakit. Her şeyin mevsimi.
İBBÂN-ÜL FÂKİHE
Meyva mevsimi.
İBCAL
Büyük saygı, tâzim ve tekrim. (Bu mânâlarda kullanılırsa da tebcil şeklinde kullanılması doğrudur.)
İBCAM
Huzur ve rahatını bozma. Rahatsız etme.
İBDA'
(İbzâ') Parça parça etmek. * Sorulan şeye güzel cevab vermek. * Kandırmak. * Birisine, kâr tamamen kendine âit olmak üzere sermaye vermek.
İBDA'
Cenab-ı Hakkın âletsiz, maddesiz, zamansız, mekânsız yaratması ve icâdı. * Misli gelmemiş bir eser meydana koymak, icâd, ("İbda', ihdâs, ihtirâ, icâd, sun', halk, tekvin" kelimeleri birbirine yakın mânâdadırlar.) * Edb: Geçmişte benzeri olmayan şiiri söylemek.
İBDA'
İzhar etmek. Bir yerden diğer bir yere çıkmak. * Yaratmak. Nümunesiz şey yapmak.
İBDAD
Uzaklaştırma, teb'id. * Bir şeyi uzatma.
İBDA-I SAN'AT
Benzeri olmayan mükemmellikte san'at eseri. İbda' yapabilene mübdi', eserlerine bedi'a denir.
İBDAL
Değiştirmek. Tebdil ve tahvil eylemek. Birinin yerine diğerini getirmek.
Mübhem, kapalı bırakmak. Belirsiz olmak. Muayyen olmayan. * Edb: Sözün kolayca anlaşılmayacak şekilde kapalı olması, vâzıh olmayışı. * Baş parmak.
İBHAMAT
(İbham. C.) Mübhem şeyler, açıklanmayan mes'eleler, üstü kapalı sözler.
İBHAMVARÎ
f. Belli etmeyerek, âşikâr surette tanıtmıyarak, gizli bir şekilde, mübhem olarak.
İBHAR
(Bahr. dan) Deniz yolculuğu.
İBHİRAR
Gece yarısı olma.
İBİBİK
Çavuşkuşu, hüdhüd.
İBİK
Horozun başındaki kırmızımsı bir renkte uzanmış et parçası.
İBİL
(Bak: İbl)
İBİŞ
Hımbıl, salak. * Orta oyunu ve kukladaki şahıslardan biri.
İBKA
Bâkileştirmek. Devamlı etmek. Azletmeyip yerinde bırakmak. Yerinde devamlı etmek. * Tayinleri her sene, bir sene müddetle yapılan memurlardan bu müddet bitmeden evvel hizmetleri beğenilenlerin yeniden bir sene için yerlerinde kalmalarına müsaade edilmesi. * Mc: Sınıfta bırakmak.(... Madem her şey elimizden çıkacak, fâni olup kaybolacak. Acaba bâkiye tebdil edip ibka etmek çaresi yok mu? deyip, düşünürken birden semavî sadâ-yı Kur'an işitiliyor... S.)
İBKA
Ağlatmak.
İBKA FERMANI
Tâyinleri bir sene müddetle yapılan memurların vazifelerinde devam edeceklerine dâir gönderilen ferman.
İBKAEN
İbka suretiyle.
İBKAEN TA'YİN
İşinden ayrılan bir memuru tekrar eski işine getirme.