İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İBRAHİM HAKKI

    (K.S.) : Hi: 12. asırda yaşamış büyük âlim ve mutasavvıftır. Hasankale'li olup en son Tillo'da yaşamıştır. Marifetname isimli meşhur eseri vardır.
  • İBRAHİM-VARİ

    f. İbrâhim (A.S.) gibi. Fani, gelip geçici şeylere kalbini bağlamamak sureti ile.
  • İBRÂ-İ ÂMM

    Huk: Bir kimsenin zimmetini bütün haklardan, dâvâlardan temize çıkarmak.
  • İBRÂ-İ HÂS

    Huk: Bir kimsenin zimmetini belirli bir haktan, hususi bir dâvâdan veya bir kısım haklardan beri kılmaktır.
  • İBRÂ-İ ISKAT

    Huk: Bir kimsenin diğer bir kimsedeki hakkını, tamamen veya kısmen terketmesi.
  • İBRÂ-İ İSTİFA

    Bir kimsenin, başka birisindeki hakkını aldığına dair ikrar etmesi.
  • İBRAK

    Deveyi çökertmek.
  • İBRAK

    Av hayvanlarını ürkütüp korkutmak. * Koyun kurban etmek. * Şimşek çakmak.
  • İBRAM

    Israrla rica etmek. Usandırıncaya kadar üzerine düşmek. * Usandırmak, yıldırmak. * İpi sağlam bükmek. * Muhkem kılmak.
  • İBRAMAT

    (İbram. C.) Yalvarmalar, ısrar etmeler, rica etmeler, zorlamalar.
  • İBRANAME

    Alacaklı kimse tarafından alacak ve verecek kalmadığına dair verilen kâğıt. İbrâ senedi.
  • İBRANİ

    Eski Yahudi Sülâlesi veya o soydan olan.
  • İBRAR

    Yapılan yeminin doğru olduğu tasdik edilme.
  • İBRAZ

    Göstermek. Meydana koymak.
  • İBRAZ-I FAZL U HÜNER

    Hüner ve fazilet gösterme.
  • İBRE

    İnce iğne gibi âlet. * Saatlerde veya pusuladaki rakamlara işâret eden ince âlet. * Çam gibi ağaçların yaprağı.
  • İBRE-İ HAYYAT

    Kendi işlerini bırakıp başkasının işlerini halledip düzeltmeye çalışan adam. * Terzi iğnesi.
  • İBRET

    Uyanıklığa sebeb olan ders. * Çok çirkin ve düşündürücü. * Tuhaf, acâyip.
  • İBRETAMİZ

    (İbret-âmiz) f. İbret öğreten. Ders verici hâdise.
  • İBRETBAHŞ

    f. İbret veren, ibreti iktiza eden.
  • İBRETBİN

    f. İbret almış, ders almış.
  • İBRETEN

    İbret olmak üzere, intibah ve ibret vesilesi olmak için.
  • İBRETFEŞAN

    f. İbret dağıtan, çok mühim ders verici hâdise.
  • İBRET-İ ÂLEM İÇİN

    Bütün âleme ibret olsun diye. Herkese ibret olsun için.
  • İBRETNÜMA

    f. İbret gösteren. İbret veren.
  • İBRETNÜMUN

    f. İbret olan, ders olan.
  • İBRÎ

    Yahudi, İbrani.
  • İBRÎ

    (İbriyye) İğne yapan veya satan kimse. * İğne veya ibresi olan.
  • İBRİC

    Yoğurdu yayıp ayran yapmağa yarayan âlet. Yayık.
  • İBRİK

    (C.: Ebârik) Topraktan, tenekeden, hattâ bakırdan, gümüşten, altundan yapılan emzikli su kabı. * Abdest almağa, çay, kahve v.s. yapmağa yarayan ayrı ayrı ve türlü türlü kaplar. * İyi ve parlak kılıç.
  • İBRİKDAR

    Eskiden sarayda büyük devlet adamlarının konaklarında su döken ve leğen ibrik işlerine bakan kimse.
  • İBRİN

    Yüzü çok parlak ve güzel olan sevgili.
  • İBRİNŞAK

    Ağaçta çiçek açmak.
  • İBRİŞİM

    İpek ipliği, bükülmüş ipek. * İbrişimden yapılmış.
  • İBRİYE

    Baş konağı.
  • İBRİYY

    İğne yapıcı veya satıcı.
  • İBRİYYUN

    Yahudiler, İbraniler.
  • İBRİZ

    Halis altun, saf altun.
  • İBS

    Sevinmek, ferah.
  • İBSAL

    Bir şeyi sipariş etme. * Men etme.
  • İBSAN

    Bir kimsenin huyunun veya yüzünün güzel olması.
  • İBSAR

    Dikkatle bakmak, tetkik etmek.
  • İBSAS

    Sırrı açıklama. * Yayma, dağıtma.
  • İBSİ'RAR

    At yarışlarında koşuşma.
  • İBŞAR

    (Büşr. den) (C.: İbşarât) Müjdeleme, tebşir etme, sevinçli bir haber bildirme.
  • İBŞARAT

    (İbşâr. C.) Müjdelemeler, tebşir etmeler, sevinç verici haber bildirmeler.
  • İBŞAS

    Bazı bitkilerin veya çiçeklerin birbirine sarılıp karışması.
  • İBTA'

    Gecikme, geciktirme. * Ağır hareket.
  • İBTAL

    Battal etmek. Çürütmek. Hükümsüz bırakmak.
  • İBTALE

    Bâtıl ve boş şey.