İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İLM-İ KELÂM

    Cenab-ı Hakk'ın zât ve sıfatlarından ve nübüvvet ve itikada ait mes'elelerinden İslâmî esaslar dairesinde bahseden ilim. Usul-üd din de denir. Bu hususlara çalışan İslâm allâmelerine "Mütekellimîn" denir.
  • İLM-İ KIRAAT

    Usul ve kaidesine uygun olarak Kur'an-ı Kerimin okunması ilmi. Bak: (Kıraat) ve (Kıraat-ı seb'a) ve (Fenn-i kıraat)
  • İLM-İ LEDÜN

    (Bak: Ledün)
  • İLM-İ MEVALİD

    Tabiat, eşya ilmi. Hayvanat, nebatât ve maddelerine ait ilim.
  • İLM-İ NÜCUM (İLM-İ TENCİM)

    İlm-i Ahkâm-ı Nücum da denir. Yıldızların ahvalinden, hareketlerinden mâna çıkarmağa çalışmak ve araştırmak ilmidir.
  • İLM-İ RİVAYET

    (Bak: İlm-i Hadis)
  • İLM-İ RUH

    Ruh ilmi. Psikoloji.
  • İLM-İ TABAKAT-ÜL ARZ

    Arzın tabakalarından bahseden ilim. Jeoloji.
  • İLM-İ TEVHİD

    Allah'ın varlığı ve birliğini isbat ve izah etme ilmi. * Akaide müteallik hadis-i şeriflere ehl-i hadis ıstılahında İlm-i Tevhid tabir edilir.
  • İLM-İ USUL

    Delillerden hüküm nasıl çıkarıldığını öğreten ilim. (Usul-ü fıkıh, Usul-ü şeri'at veya hikmet-i teşriiye de denir.)
  • İLM-İ USUL-ÜD DİN

    (Bak: İlm-i Kelâm)
  • İLMİYE

    Fıkıh ve şeriat ilimleri, iman ve Kur'an hakikatları ve tahkiki iman dersleri ile iştigal eden zatların mensub oldukları yol. Alimlerin mesleği.
  • İLMİYE KIYAFETİ

    İlmiye mensublarının giyiniş tarzları. İlmiye kıyafeti; şalvar, cübbe ve sarıktı. Bununla birlikte ilmiye mensublarının kıyafetlerinde bazı değişiklikler de vardı. Orta derecedekiler cübbe ile sokağa çıktıkları halde üst tabakayı teşkil eden ricâl kısmı, lata yahut biniş giyerlerdi. Ayrıca ilmiyenin, "İlmiye" maddesinde yazılı, resmi günlere mahsus kıyafetleri de vardı. (O.T.D.S.)
  • İLMİYE RİCALİ

    İlmiye tarikinin yüksek tabakasına verilen addır. Bunun yerine "ricâl-i ilmiye" tabiri de kullanılırdı. İlmiye mensubları cübbe ile sokağa çıktıkları halde ilmiye ricali lata yahut biniş giyerlerdi.
  • İLMİYE RÜTBELERİ

    İlmiye denilen ulema sınıfına mahsus rütbeler. Rütbeler, aşağıdan üste doğru şöyle idi: Müderrislik, kibar-ı müderrisîn, mahreç mevleviyeti, bilâd-ı hamse mevleviyeti, Haremeyn-iş şerifeyn mevleviyeti, İstanbul kadılığı, Anadolu ve Rumeli kazaskerliği.
  • İLMÜHABER

    (İlm-i haber) Resmi bir daireye verilmek üzere hazırlanan ve bir adamın ahvâli hakkında bilgileri ihtiva eden kâğıt. Resmi vesika. * Para, evrak vs. teslim olunduğunu gösteren ve bunları getiren adamın eline verilen pusula.
  • İLSAK

    Yapışmak. Bitişmek. Ulaşmak. Yapıştırılma. Kavuşturulmak.
  • İLTİAB

    Oynama. Oyun oynama.
  • İLTİAK

    Rengi bozulma, rengi değişme.
  • İLTİAN

    (Bak: Lian)
  • İLTİBAS

    Birbirine benzeyen şeyleri şaşırıp birbirine karıştırmak. Yanlışlık. Karışıklık. * Tereddüt. Şüphe.
  • İLTİCA

    Sığınmak. Melce' ve penaha varmak. Birinden himâye istemek.
  • İLTİCAC

    Karışık olma, karışma. * Sığınma. İltica etme.
  • İLTİCAGÂH

    f. Sığınılacak yer. Sığınacak şey. Sığınak.
  • İLTİDA'

    Yalvarma.
  • İLTİFAF

    Örtünme, sarınma. * Çiçeklerin katmerleşmesi.
  • İLTİFAT

    Güzel sözle samimi olarak okşamak. Yüz göstermek. Teveccüh etmek. İyilik etmek. Lütfetmek. * Dikkat, itina. * Edb: Bir mevzu anlatılırken, o anda kalbe doğan bir ilham coşkunluğu ile -mevzu dışına çıkmadan- sözün ve hitabın yönünü değiştirme san'atıdır. Meselâ: (Asım'ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecekŞüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar.O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar.Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor! Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer.Mehmed Akif Ersoy)
  • İLTİFATAT

    İltifatlar.
  • İLTİFATKÂR

    İltifat eden, mültefit. Hal hatır sorup gönül alan.
  • İLTİFATKÂRANE

    f. İltifat edene yakışır şekilde.
  • İLTİFATPERVER

    f. İltifat eden, iltifatkâr, mültefit.
  • İLTİHA'

    (Lihye. den) Sakal bırakma. * Kabuk soyma.
  • İLTİHA'

    Oynama, eğlenme.
  • İLTİHAB

    Alevlenmek. Yanmak. * Tıb: Bir uzuvda olan hararet, yanma. Cerahat toplanıp yaranın hararetlenmesi.
  • İLTİHAB

    Caddede gitmek. Geniş yolda yürümek.
  • İLTİHABAT

    (İltihab. C.) İltihablar, alevlenmeler.
  • İLTİHAB-I A'VER

    Tıb: Körbağırsağın iltihabı.
  • İLTİHAB-I EDEME

    Tıb: Cildin iltihablanarak katılaşması.
  • İLTİHAB-I KEBED

    Tıb: Karaciğer iltihabı.
  • İLTİHABÎ

    İltihabla alâkalı.
  • İLTİHAF

    Parlama, yanma.
  • İLTİHAF

    (Lihaf. dan) Sarılıp bürünme. Örtünme.
  • İLTİHAK

    Karışmak. Katılmak. Yetişmek. Bitişmek.
  • İLTİHAM

    Yaranın iyi olup ağzının kapanması, etlenerek iyileşmesi. * Muharebenin kızışması.
  • İLTİHAP

    (Bak: İltihab)
  • İLTİHAS

    Açlık veya susuzluktan dolayı soluma.
  • İLTİHAT

    Öfkelenme, kızma, gazaba gelme, hiddet etme.
  • İLTİKA

    Rast gelmek. Buluşmak. Kavuşmak. * Kavuşturulmak.
  • İLTİKA'

    İnsanın rengi değişmek. Benzi sararmak.
  • İLTİKAM

    (Lokma. dan) Lokma etme, yutma.