t. Mart, nisan ve mayıs aylarını içine alan mevsim.
İLKE
(Bak: Unsur - Umde - Mebde')
İLKEL
(Bak: İbtidâi)
İLKTEŞRİN
Ekim ayı. Teşrin-i evvel.
İLL
Keskinlik veya parlaklık mânasından alınmış olup; feryat, yemin, ahid ve karâbet mânalarına gelir. İbrânice "il", ilâh demek olduğu da söylenmiştir. (E.T.)
İLLÂ
(İstisnâ edatıdır) Maadâ, olmadığı suretle, alel-husus, mutlaka, illâ, meğer, aksi hâlde, ne olursa olsun, bâhusus, ancak (gibi mânalara gelir).
İLLÂHU
Ancak O. Allah (C.C.)
İLLE
(İllet) Esas sebeb. Vesile. * Hastalık, maraz, dert, sakatlık. Mûcib, maksad, gaye.(...Göz ile görünmeyen bir mikrob, bir hayvancık, küçüklüğüyle beraber pek ince ve garib bir makine-i İlâhiyeyi hâvidir. O makina mümkinattan olduğundan vücud ve ademi mütesavidir. İlletsiz vücuda gelmesi muhaldir. O makinenin bir illetten vücuda geldiği zaruridir. İ.İ.)
İLLE-İ GAİYE
Elde edilmesi için çalışılan gaye, maksad ve netice. Vazifeye terettüb eden maslahat, fayda, semere, iş.
İLLE-İ IZTIRARÎ
Kabul edilmesi mecburi görülen sebeb.
İLLET-İ TÂMME
Herhangi bir şeyin var olması için lâzım gelen sebeblerin tamamı. Bu sebebler var olunca neticesinin vücuda gelmesi bizzarure ve bilvücub iktiza eder.
İLLÎ
Sebebe ait. Neden ve sebeple alâkalı.
İLLİYET
Sebeb ile alâkalı. Esas sebeble alâkadarlık. Sebeb arayış.
İLLİYYE
(Ulliyye) En şerefli, yüksek.
İLLİYYUN
(İlliyyîn) (Aliyyu. C.) Cennetin en yüksek tabakası. Ahirete giden tam kâmil mü'minlerin yeri. Hafaza meleklerinin divanları ismidir ki, salihlerin amelleri oraya yükseltilir. Ahirette yüksek dereceye, dergâh-ı rızâya en yakın olan derecedir.
İLLİZYON
Lât. Cisimleri yanlış idrak etme. Meselâ su borusunu yılan gibi görme.
İLM
(İlim) Okumakla veya görmek ve dinlemekle veya ihsan-ı Hak'la elde edilen malumat. Bilmek. İdrak etmek.(İlim, hakikatı bilmekten ibarettir. İlim, marifetten daha umumidir. Marifet, tefekkürle bilmek mânasına olmakla beraber, Cenab-ı Hakk'a nisbeti câiz olmaz. Gerek huzurî olsun (ilm-i İlâhî gibi) ve gerek husulî olsun (ilm-i ibad gibi) ve vech-i dikkat üzere bilmeye de denir. Şuur, fıtnat gibi. İlmin zıddı "cehil"dir. Marifetin zıddı ise "inkâr"dır.) * İlm-i Kelâm'da: İlim; bilmek, idrak etmek sıfatıdır. Cenab-ı Hak ilim sıfatı ile de muttasıftır. O'nun ilmi, mahlukatın ilmi gibi basit ve mahdut olmayıp, bütün kâinatı muhittir. Hiç bir şey onun ilminden gizlenemez ve haricinde kalamaz. Allah'ın ilmi mutlaktır. Allah, Alîm-i Mutlak'tır.İlim mâluma tâbidir. Yani: İlim sıfatı varlıkları icad etmez ve hâdiseleri meydana getirmez. Belki, varlıkları ve hâdiseleri bilmekle ilim olur.Cenab-ı Hak ilmi ile, olmuş ve olacak herşeyi ezelî ve ebedî olarak bilir. Böylece o eşya, ilm-i İlâhîde bilinmesiyle vücud-u ilmîye mazhardır. Fakat maddî vücutlarının icadı, kudret-i İlâhiyeye istinad eder. Yani mahlukatın maddî vücudunu ilim icad etmez, kudret icad eder. Bu itibarla malumun yani mahlukun icadı, ilme değil, kudrete tâbidir. (Bak: İrfan, Ulum)
İLMA
Çalma, hırsızlama, sirkat.
İLMA'
Parlatma. * İşaret etme.
İLMAH
Hemen gösterip çabucak yok etme. * Bir şeyi parlatma. * Güzel simalı bir kadın veya kız, yüzünü gösterip hemen çekilme.
İLMAM
İki şey birbirine yaklaşma. * Küçük günah işleme.
İLMÎ
İlimle, bilgi ile alâkalı. İlme ait ve müteallik. Câhilce ve tetkiksizce olmayan.
İLM-İ ÂDÂB
Yemek, içmek, yatıp kalkmak, giyinmek, sefer gibi hâllere dair hadisler için, ilm-i hadis istılâhında kullanılan tâbirdir.
İLM-İ AHBÂR
(Bak: İlm-i hadis)
İLM-İ AHLÂK
Ahlâk bilgisi.
İLM-İ AHVÂL-İ CEVV
Meteoroloji.
İLM-İ ARZ
(İlm-ül arz) Yer bilimi. Jeoloji.
İLM-İ ÂSÂR
(Bak: İlm-i hadis)
İLM-İ BEDEN
(İlm-ül ebdân) Hekimlik bilgisi, tabâbet.
İLM-İ BEDİ'
İlm-i beyânın üç bölümünden üçüncü bölümüdür ki, bediiyat da denir. Muktezâ-yı hâle uygun bir kelâmın lâfız ve mânâ bakımından daha da güzelleştirilmesinin kaidelerinden bahseder. Bu kaidelere Edebî San'atlar da denir.Her şeyin güzellik cihetlerinden bilhassa Arabi terkiblerden bahseder, kelâmın güzelliğini ve muktezâ-yı hâle mutabakatını ve vuzuh-u delâletini işitmeğe ve ruha mülâyim ve hoş gelecek surette intisak, insicam, tertib ve intizamını bildiren usul ve kaidelerin ilmidir. Cemi olarak hepsine ulum-u bedi'a dendiği gibi, İlm-i bedi' diye de söylenir. İki kısma ayrılır.1- Muhassınât-ı mâneviye : Kelâmın mânâsına ait san'atlar. Tevriye, hüsn-ü ta'lil, üslub-u hakim..gibi.2- Muhassınât-ı lâfziyye : Kelâmın lâfzına ait san'atlar. Seci', cinas gibi. (Bak: Bedi')
İLM-İ BELÂGAT
Edb: Güzel söz söyleme veya yazmayı öğreten ilim. Edebiyatın bir şubesi.