İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İLTİKAT

    Yere düşen şeyi almak. * Toplamak. Çeşitli kitaplardan bilgi toplamak. (Bak: Lükata)
  • İLTİMA

    Sararıp solmak. Renk değiştirmek.
  • İLTİMA'

    Parıldamak. Işıldamak. * Kapıp almak.
  • İLTİMAH

    (Lemh. den) Bir şeye şaşkın şaşkın bakınma.
  • İLTİMA-İ KEVAKİB

    Yıldızların parıldaması.
  • İLTİMAM

    Bir kimseyi ziyaret etme. * Konma, konup durma.
  • İLTİMAS

    Tavsiye. Rica. İstirham. * Kayırmak, tutmak, haksız olarak yardımda bulunmak. * Yapılmasını isteme.
  • İLTİMASAT

    (İltimas. C.) İltimaslar, tavsiyeler, ricalar. * Kayırmalar, tutmalar.
  • İLTİMASGERDE

    f. İltimas edilen, kayırılan.
  • İLTİMASNAME

    f. İltimas mektubu. Kayırma yapılması için yazılan mektub.
  • İLTİSAK

    İki uzvun birbirine yapışık olması. * Bitişmek. Yapışmak. Kavuşmak. Yapışık olmak.
  • İLTİSAK

    Rutubetlenmek, ıslanmak.
  • İLTİSAK-I ECFAN

    Tıb : Ağrı ve sızıdan dolayı gözkapaklarının birbirine bitişmesi.
  • İLTİSAKÎ

    İltisakla alâkalı. * Yapışan, birleşen. Kavuşan, bitişen.
  • İLTİSAM

    Örtünmek, yaşmaklanmak, ağzını örtmek. * Öpmek, takbil eylemek, öpülmek.
  • İLTİSAM-I NİSVAN

    Kadınların örtünmeleri.
  • İLTİTAM

    Dalgalanma, temevvüc.
  • İLTİVA

    Burulmak. * Kıvrılmak, bükülmek. * Sarılıp birbirine dolaşmak. * Dalgalanma. * Eğri durma. * Nehrin dolaşıklı bir yatağı olma.
  • İLTİVA-Yİ EM'Â

    Tıb: Bağırsağın kendi üzerine helezoni biçimde kıvrılması.
  • İLTİYA'

    Heyecanlanmak, iç alevlenmesi. * İç sıkıntısı çekme, dertlenme.
  • İLTİYAH

    Mayalanmak. * Karışmak.
  • İLTİYAH

    Vücudun güneşten yanması. * Susama. * Şimşek çakma. * Yıldızın parıltısı.
  • İLTİYAK

    Sıkı fıkı dost olma, candan arkadaş olma.
  • İLTİYAM

    Yaranın kapanıp iyi olması. * Cem' olmak. * Zemmolunmak.(Hayatın yarası iltiyam bulur. İzzet-i İslâmiyenin ve namusun ve izzet-i milliyenin yaraları pek derindir. M.)
  • İLTİYAM-NÂPEZİR

    f. İyi olmaz, kapanmaz yara.
  • İLTİYAM-PEZİR

    f. İyi olabilir, kapanabilir yara.
  • İLTİZAK

    Yapışma, birleşme.
  • İLTİZAK-I ESABİ'

    Parmakların yapışması.
  • İLTİZAM

    Kendine lâzım kılma. İcrasına cehdettiği şeyi kendi üzerine vâcib kılma. Mülâzemet etme. Gerekli bulma. * Tarafgirlik etme, birinin tarafını tutma. * Onyedinci y.y. dan itibâren devlete gelir getiren kaynaklar, yavaş yavaş belirli bedel karşılığında şahıslara verilmeğe başlandı. Bu usulün adı iltizamdı. İltizamı üzerine alan kimseler, yani mültezimler; geliri devlete peşin olarak öderler, sonra bunu halktan tahsil ederlerdi. (Bak: Mültezim)(Dimağda merâtib var, birbiriyle mültebis, ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir.Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor sonra iz'an oluyor.Sonra gelir iltizam, sonra i'tikad gelir.i'tikadın başkadır, iltizamın başkadır. Her birinden çıkar bir hâlet: Salâbet i'tikaddan.Taassub iltizamdan, imtisal iz'andan, tasdikten iltizam, taakkulde bitaraf, bibehre tasavvurda. Tahayyülde safsata hasıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir.Bâtıl şeyleri güzel tasvir etmek her demde.Sâfi olan zihinleri cerhdir, hem idlâli. S.)
  • İLTİZAMEN

    İltizam yoluyla, iltizam suretiyle.
  • İLTİZAMİYE

    Bilerek yapılmış olan ve iltizama müteallik.
  • İLTİZAZ

    (Lezzet. den) Lezzet duyma, hoş ve lâtif bulma.
  • İLTİZAZAT

    (İltizaz. C.) İltizazlar, lezzet duymalar.
  • İLVA

    Çevirmek. Baş eğmek. Başı eğilmek. * Başkasının sözünü maksadı olmayan başka tarafa çevirmek. * Birinin hakkını inkâr eylemek. * Bayrağı kaldırmak. Sancak dikmek.
  • İLVİNAN

    Renklenme, televvün.
  • İLYAS (ALEYHİSSELÂM)

    Benî İsrail peygamberlerinden olup, Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen ve Tevrat'ta "Ella" diye mezkûr olan bir Peygamberin ism-i mübarekidir. M.Ö. 9. asırda yaşamış olup ondan sonra Elyesa (A.S.) Peygamber olmuştur. İlyâs (A.S.), zamanının hükümdarıyla çok mücadele etmiş, çok zaman mağaralarda yaşamış, çok mu'cizeler göstermiştir. (Bak: Merâtib-i hayat)
  • İLYASÎN

    İlyas demektir. Bazı kıraetlerde "âl yasin" okunduğundan, her iki kıraete de mutabık olmak için imlâsı, "el yasin" suretinde yazılır.Yasin, İlyas Aleyhisselâm'ın babası olmakla Âl-i Yasin, yine İlyas demek olur. Yasin bir de Resul-i Ekrem'in isimlerinden olduğuna göre, bazıları Âl-i Yasin'den murad; ümmet-i Muhammed (A.S.M.) olduğunu söylemişlerdir. (E.T.)
  • İLYE

    Sağrı, but. Kalçanın üst kısmı.
  • İLYETEYN

    Kaba etler. Sağ ve sol butlar.
  • İLZAK

    (Lazk. dan) Yapıştırma.
  • İLZAM

    Muaraza veya muhakemede delil göstererek muhalifini susturmak, iskât etmek. Söz ve fikirde galibiyet. İltizam ettirmek. İsnad ve isbat etmek.
  • İLZAMİYAT

    Bir kimseyi ilzam edip susturmak için söylenen sözler.
  • İMA

    İşaret etmek. İşaretle anlatmak. İşaret.
  • İ'MA

    Kör etme, âmâ yapma.
  • İMA'

    (Emen. C.) Câriyeler, kadın esirler.
  • İMAAT

    (İmâ. C.) İşaretler. İmâlar.
  • İMAD

    Direk, kolon. * Temel, esas. * Kuvvet. * Bir kavmin reisi ve başta geleni. * Yüksek bina.
  • İ'MAD

    Direk dikme.
  • İMAD-ÜD DİN

    Dinin direği.
  • İMAEN

    İşaret vererek. İşaret ederek.