Soyulma. Derisi yüzülme. Sıyrılıp çıkma. * Ayın sonu gelme.
İNSİLAH
Silâhlanma. Silâh ile techiz olma.
İNSİLAK
(Silk. den) Yola girme, süluk etme, yol tutma.
İNSİLAL
Gizlice savuma, sıvışma, sıyrılma.
İNSİLAL
Bir yere toplanma, üşüşme, hücum etme.
İNSİMAG
Yere düşüp ezilme, yaralanıp berelenme.
İNSİNA
Bükülme, burkulma, burulma.
İNSİNA-YI KADEM
Ayağın burkulması.
İNSİRAM
Dişin kırılması.
İNSİTAH
Yayılıp arka üstü yatma. * Satıhlı olma.
İNSİYAB
Süzülüp akma. Çabuk akıp gitme.
İNSİYAG
Kalıba dökülüp düzelme.
İNSİYAK
Mânen sevk olunma. İlâhi ve mânevi sevk. Gönderilmek, bir kuvvetin te'siriyle çekilip gitmek. Ardı sıra gitmek.
İNSİYAKÎ
İnsiyak ile alâkalı. İnsiyak, İlâhî sevk ve his ile alâkadar.
İNŞA
Yapma. Vücuda getirme. Terkib etme. Bir şey peyda etmek. * Yaratma. * Edb: Yazı dersi. Nesir yazmak. * Güzel nesir halinde yazı yazmak veya güzel yazılmış nesir halindeki yazı.Çeşitli mektuplaşma ve güzel yazma için mektup, tezkere, istida (dilekçe), tebrik, tâziyenâme, sened v.s. örneklerini içinde toplayan kitaba da inşâ veya inşâ rehberi denir.("İnşâ ve terkib" tabir edilen mevcud olan anasır ve eşyadan toplamak suretiyle ona vücud vermektir. Eğer cilve-i ferdiyete ve Sırr-ı ehadiyete göre olsa, hadsiz derece bir sühulet belki vücub derecesinde bir kolaylık olur. Eğer ferdiyete verilmezse, hadsiz derece müşkül ve gayr-ı mâkul, belki imtinâ derecesinde bir suubet olacak. Halbuki; kâinattaki mevcudat nihâyet derecede külfetsiz olarak ve suhuletle ve kolaylıkla gayet mükemmel bir surette vücuda gelmeleri cilve-i ferdiyyeti bilbedahe gösteriyor ve her şey doğrudan doğruya Zât-ı Ferd-i Zülcelâlin sanatı olduğunu isbat ediyor. L.) (Bak: Halk)
İNŞAALLAH
Allah izin verirse. Allah nasibederse (meâlindedir). (Bak: Tabii)
İNŞAAT
Yapmak, inşa etmek. * Yapı. Bina ve gemi yapımıyla alâkalı işler.
İNŞAB
Tırnak batırma, tırnak bastırma.
İNŞAD
Edb: Şiir okuma. Şiiri kaidesine uygun ahenk ile okuma. Sesini yükseltme. * Arayıp soruşturma. * Birisini hicvetme. * Kayıp olan bir şeyi haber verme.
İN-ŞAE
Eğer isterse, istediği gibi...
İNŞAÎ
İnşaya, yapıya dâir ve müteallik. * Güzel yazmağa dâir.
İNŞAİYYAT
(İnşâi. C.) İşitilmemiş ve duyulmamış sözlerden yapılan cümleler.
İNŞAİYYE
İnşâât işleriyle uğraşanlar. Bina ve gemi yapma işleriyle meşgul olanlar.
İNŞAK
Koklatma. Buruna kokulu bir şey çektirme. * Tuzağa veya ağa iliştirme.
İNŞAR
Ölüyü diriltme. (Bu fiil, Allah'a mahsus olmak kaydiyle: İnşar-ı emvat denir.)
Ay'ın parçalanması. Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın mu'cizesi eseri olarak gökte ay'ın en parlak olduğu bir zamanda ikiye ayrılması. (...Hem Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) mütevatir ve kat'i bir mu'cize-i kübrası "Şakk-ı Kamer" dir. Evet, şu "İnşikak-ı Kamer" çok tariklerle mütevatir bir surette, İbn-i Mes'ud, İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, İmâm-ı Ali, Enes, Huzeyfe gibi pek çok eâzım-ı sahâbeden müteaddid tariklerle haber verilmekle beraber, Nass-ı Kur'an ile $ âyeti, o mu'cize-i kübrâyı âleme ilân etmiştir. O zamanın inatçı Kureyş müşrikleri, şu âyetin verdiği habere karşı inkâr ile mukabele etmemişler, belki yalnız "sihirdir" demişler. Demek kâfirlerce dahi Kamerin inşikakı kat'idir. M.)
İNŞİLAL
Şiddetle dökülerek akma. * (Su) uçurumdan dökülerek şelâle meydana getirme.