İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İRHAB

    Bollanma, bol olma. Genişleme.
  • İRHAF

    Hamuru gevşek ve sulu tutma.
  • İRHAF

    Bileme. Keskinleştirme.
  • İRHA-İ İMAME

    Sarığı gevşetme Kaygısız, endişesiz olma.
  • İRHA-İ İNAN

    Dizginleri salıverme. * İşine devam etme.
  • İRHA-İ LİSAN

    Ağzına geleni söyleme.
  • İRHAK

    Sıkıntı ve eziyet etme. * Zorlama, sıkma.
  • İRHAN

    Rehin koyma veya konulma.
  • İRHAS

    Hayırlı işler yapmak. * Israr etmek. * Duvar yapmak. * Sağlam şey.
  • İRHAS

    Fiat indirmek, ucuzlatmak.
  • İRHASAT

    Hayırlı işlerle uğraşmak. * Sağlam şey. * Ist: Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) nübüvvetinden evvel zuhur eden hârikulâde haller ki, bunlar peygamberliğine delil teşkil eden hâdiselerdendir.
  • İRHEM YAREB

    Tıb: Bağırsak tıkanması veya dolanması.
  • İRİN

    (Bak: Cerahat)
  • İRİS

    yun. Gözümüzün saydam tabakasının arkasında olup, deliği, ışığın az veya çok miktarda olmasına göre genişleyip büzülen tabaka. Kuzahiye.İRKÂ' : Geciktirme. * İftira etme.
  • İRKA'

    Akan kan veya göz yaşını silme, dindirme.
  • İRKAB

    Huk: Öldükten sonra kanunî mirasçılarından başka bir kimseye de miras bırakma.
  • İRKÂB

    (Rükûb. dan) Bindirme. * Binilecek hayvan verme. * Araba veya gemi gibi bir vasıtaya bindirme.
  • İRKÂBEN

    Bindirerek, irkâb suretiyle.
  • İRKAD

    Uyutma veya uyutulma.
  • İRKÂH

    İnanma, itimad etme, güvenme. * Sığındırma, dayandırma.
  • İRKAK

    Köle edinme. Cariye veya köle satın alma. * İnciltme.
  • İRKAL

    Hızlı yürüme.
  • İRKAN

    Kına yakma, kına sürme. * Safran ağacı, kızılağaç. * Tıb: Sarılık hastalığı.
  • İRKAS

    Oynatma, raksettirmek.
  • İRMA'

    Atma, fırlatma.
  • İRMAD

    Fakir düşme. Sefil olma. * Göz ağartma.
  • İRMAN

    f. Arzu, taleb, istek. * Dalkavuk. * Nedâmet, pişmanlık. * Dâvet edilmeden bir yere giden kimse.
  • İRMEGAN

    f. Saadet. İkbal, mutluluk, uğurluluk. * Terbiye eden, mürebbi.
  • İRMİK

    Buğday gibi hububatdan elde edilen ve helva, çorba yapımında kullanılan iri taneli un.
  • İRS

    Vefat eden kimsenin vâsi olup malını almak. * Ölen yakın akrabadan kalan mal, miras, mülk. * Bir şeyin artığı. Fâsıla nişanları.
  • İRS

    Karı ile kocadan her biri. (Bak: Irs)
  • İRSA'

    Yerinden ayrılmama. Mukim olma.
  • İRSA'

    Sağlamlaştırma, sâbit kılma. * Geminin demir atması. * Pâyidar olmak.
  • İRSA'

    Mızrak gibi sivri bir şeyle dürtme.
  • İRSAD

    Gözetlemek. * Hâzır ve âmâde eylemek. * Mükâfat vermek. * Edb: Secili ve kâfiyeli bir cümlede ses uyumundaki ana sesi önce tanıtıp, ondan sonra gelecek kelimeyi tanıtma sanatıdır. Meselâ:Elemin Kays'a kıyas etme din-i mahzunun, Yok idi aklı ne derdi var idi Mecnunun.(Baki)Birinci mısrada "Kays" isminin geçmesi, ikinci mısrada ise "Yok idi aklı, ne derdi var idi." denmesi sözün sonunun "Mecnun" olacağını hemen akla getirmektedir.
  • İRSAH

    Yerinde tutma, durdurma. Bir şeyi sağlamlaştırma.
  • İRSAL

    (Resul. den) Göndermek, gönderilmek, yollamak. * Havale kılma. * Salıvermek. Kendi haline koymak. * Sürü sahibi olmak. * Elçi gönderme.
  • İRSALAT

    (İrsal. C.) Göndermeler. Gönderilen şeyler.
  • İRSAL-İ LİHYE

    Salak bırakma.
  • İRSAL-İ MESEL

    Konuşurken meşhur hikmetli sözleri kullanmak."Hakir olduysa millet, şanına noksan gelir sanmaYere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten.""Muini zâlimin dünyada erbab-ı denâettir.Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insâfa hizmetten."(Namık Kemal)
  • İRSAL-İ RÜSÜL

    Cenab-ı Hakk'ın insanlara her hususta ve hususen Allah'a itaatte rehber olacak peygamberler göndermesi.
  • İRSALİYE

    Makbuz. * Her hangi bir yere gönderilen eşya veya malların listesi.
  • İRSAN

    Muhkem ve sağlam kılma, rasanet verme.
  • İRSAS

    Eskitme, yıpratma. Eskitilme, yıpratılma.
  • İRSAS-I LİBAS

    Elbisenin yıpranması, eskitilmesi.
  • İRSEN

    Miras olarak, anadan, babadan geçmek yolu ile.
  • İRSÎ

    Miras ile alâkalı, irse âit ve müteallik.
  • İRSİYET

    Verâset. Aile ve soydan geçen benzerlik.
  • İRŞA'

    Rüşvet verme.
  • İRŞAD

    Doğru yolu göstermek. Akli ve kalbi, mukni ve te'sirli eserler veya sözlerle gafletten uyandırıp hidâyet yolunu göstermek. Cadde-i kürba-yı Kur'aniye yolunda selâmetle devam ettirmek. Allah'a ibadet ve itaata kavuşturmak. Veli bir zâtın, bir kimsenin hidâyete ermesine vesile olması. * Ist: Hak ve hakikatı arayan kimselere bir mürşid-i ekmelin Kur'ânî ve İslâmî eserleriyle veya sözüyle Sırat-ı Müstakim olan İslâmiyet yolunu tanıtması ve tarif etmesi. İmanı kuvvetlendiren ve inkişaf ettiren tahkikî ve yakînî delillerle hak ve hakikatı talim ve tedris etmesi. (Bak: Mürşid)