(İrşad. C.) İrşadlar. Hak ve hakikatı ve doğru yolu bildirmeler. İkazlar. (Bak: İrşad)
İRŞAF
Suyu yavaş yavaş ve yudum yudum içme.
İRŞAK
Bir şeye dik bakma. Dosdoğru etme.
İRTA'
Otlatma veya otlatılma.
İRTA'
Zoraki ve istemeyerek gülme.
İRTAB
Dikme veya dikilme.
İRTAC
Bir kimsenin sözünü kesme, konuşturmama. * Devamlı yağmur ve kar yağma. * Kapıyı örtme, kapama. * Kıtlık her tarafa yayılma.
İRTAM
Hatırlamak için parmağa iplik bağlama.
İRTAT
Tenbellik etme. Yerinden kımıldamama.
İRTECEK
f. Şimşek, berk.
İRTİA'
Düşünmek, istikbali düşünme.
İRTİA'
(Ra'y. den) Otlatma.
İRTİAB
(Ru'b. dan) Ürkme, korkma.
İRTİAD
(Ra'd ve Ri'd. den) Iztırablı ve sıkıntılı olmak. * Deprenme. Titreme.
İRTİAF
İleri geçme, ilerleme.
İRTİAS
Silkinme, sıçrama, deprenme.
İRTİAS
Küpe takma.
İRTİAŞ
Ra'şeye tutulma, titreme, sarsılma.
İRTİAŞ-I MEST
Sarhoş ve baygın titreyiş.
İRTİBA'
Bahar mevsiminde güzel bir yerde oturma.
İRTİBAB
Kokulu şeyler yapma. * Bir çocuğu büluğ çağına varıncaya kadar besleme.
İRTİBAH
Yükselme, yükseğe çıkma.
İRTİBAK
Çamura batma. * Dolanbaçlı konuşma. * Karışma. * Bir işi aksi veya ters gitme.
İRTİBAK
Karışık ve çapraşık bir işe girişme. * Karaca, geyik gibi hayvanların tuzağa düşmeleri. * Bir kazâya uğrama.
İRTİBAL
Bir malı çoğaltma. Bereketlendirme.
İRTİBAS
Perişan ve zor durumda kalma. * Pek karışık ve sıkışık olma.
İRTİBAS
Dağılma.
İRTİBAT
Bağlanmak, raptedilmek. Muhabbet, dostluk ve alâkadarlık. * Düşmana karşı cenk için hudutta at sahibi olmak.
İRTİCA
Geri dönmek. Ric'at etmek. Eski hayat tarzına dönmek.(İşte Kur'an'ın bu gibi kudsi kanun-u esasisine irtica namını veren bedbahtlar, vahşet ve bedeviliğin dehşetli bir kanun-u esasisi olarak kabul ettikleri şimdiki öylelerinin siyasetinin bir nokta-i istinadı şudur ki: "Cemaatin selâmeti için fert feda edilir. Vatanın selâmeti için eşhasın hukuku nazara alınmaz. Devletin siyasetinin selâmeti için cüz'i zulümler nazara alınmaz" diye bir tek câni yüzünden bir köyü mahvetmekle bin mâsumun hakkını nazara almaz. Bir tek câninin yüzünden bin adamın kılınçdan geçmesini caiz görür. Bir adamın yaralanması ile binler mâsumu sıkıntıya verdirir. Ve ikiyüz adamı kurşuna dizilmesini o bahane ile nazara almaz. Birinci Harb-i Umumî'de üç bin adamın câniyane siyaset hatalariyle otuz milyon biçâre nev'-i beşer aynı harpde mahvedildiği gibi, binler misaller var. İşte bu vahşiyâne irticaın bu dehşetli zulümlerine karşı gelen Kur'an şakirdlerinin Kur'anın yüzer kanun-u esasîsinden $ âyetinin ders verdiği kanun-u esasisi ile adâlet-i hakikiyeyi ve ittihadı ve uhuvveti te'min etmeğe çalışan ehl-i iman fedakârlarına "mürteci" namını verip onları müttehem etmek, mel'un Yezid'in zulmünü, adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misillü en vahşi ve zâlimane bir engizisyon kanununu, beşerin en yüksek terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur'an'ın mezkûr kanun-u esasisine tercih etmek hükmündedir. Emirdağ L.) (Bak: Medeniyet, Mürteci')
İRTİCA
Ummak, ümidetmek, rica etmek.
İRTİCAC
Çalkanmak. Heyecana gelme. * Sarsıntı. Muztaribane hareket etmek.
İRTİCAC-I DERYÂ
Denizin kabarması, dalgalanması.
İRTİCAF
(Recfe. den) Sarsma, sarsıntı, çalkalama. Tahrik.
İRTİCAÎ
(İrticaiye) İrtica ile alâkalı.
İRTİCAL(EN)
Hazır cevaplılık. Düşünmeden ve birdenbire açıkça güzel söz veya şiir söylemek.
İRTİCALİYYAT
Düşünmeden, içinden doğarak söylenen sözler.
İRTİCAM
Birşey üstüste katlanma.
İRTİCAN
Adamın işi gücü bozulma.
İRTİCAS
Gök gürleme. * Top bürünme.
İRTİCAZ
Kısaltma, ihtisâr.
İRTİDA
(Ridâ. dan) Örtünme, bürünme.
İRTİDA'
Süt emmek.
İRTİDA'
Dinin yasak ettiği şeyleri yapmama, geri durma.
İRTİDAD
Din değiştirmekle mürted olmak. İslâmiyetten çıkarak dinsiz olmak. * Geri dönmek. (Bak: Mürted)
İRTİDAF
(Redif. den) Ardından gitme, ardına düşme, peşinden koşma.
İRTİFA'
Yükseklik. * Yukarı kalkmak. Kaldırmak. Terakki.
İRTİFA ALMAK
Öğle vakti, güneşin yüksekliğini ölçerek zamanı belirlemek. * Yükselmek.
İRTİFAD
Kazanma, kesbetme, kazanıp kâr etme.
İRTİFAEN
Yükseklikçe, yükseklik bakımından.
İRTİFAK
Bir yere dayanma. * (Kap) dolma. * İhtiyaç duyma. * Arkadaşlık etme. * Tıb: İki kemiğin hareketsiz kalmak üzere mafsallanması.