Şaşırıp kalmak. Divane olmak. Hevâ ve hevesi hoş görmek.
İSTİHVAZ
Zafer kazanma, muzaffer ve muvaffak olma, galib gelme.
İSTİHYA
Utanma, haya etme. * Diriltme, yaşatma.
İSTİHZA
Alay etmek, birisi ile eğlenmek. * Birisini gülünç duruma düşürmek, maskara etmek.
İSTİHZA'
(İstihdâ') Alçak gönüllülük göstermek, kendisini aşağı tutmak.
İSTİHZAR
Huzura gelme, hazır etme, huzura dâvet etme. * Hazırlama, bir şeyi hatıra getirme. * Konferans verecek olan hatiplerin okumak ve araştırmak suretiyle evvelce hazırlanması.
İSTİHZARAT
(İstihzâr. C.) Hazırlıklar.
İSTİKA'
(Saky. den) Su isteme. İçmek için su alma. * Kendini zorlıyarak ve sun'i olarak kusma.
İSTİKA'
Olacak veya vuku bulacak diye endişelenme.
İSTİ'KAB
Birisinin kusurlarını, ayıplarını arraştırmak.
İSTİKAD
Yakma, ateşi tutuşturma.
İSTİKADE
Adam öldürmüş olan katilin kısasını isteme.
İSTİ'KAF
Bir yere kapanma. Bir yerde kendini hapsetme.
İSTİKAK
Bitkilerin sık ve çok olmalarından dolayı birbirine dolaşık olmaları.
İSTİKAMET
Hatt-ı hareketi doğru olmak. Doğruluk, nâmuslu hareket. Her işte itidal üzere bulunmak. Adâletten, doğruluktan ayrılmayıp, diyânet ve akıl içinde yürümek. * Allah'a kulluk etmek. * Bir şeyin bir tarafa doğru olarak uzanması. * Yön, cihet.
Hızlı hızlı yürüme. * Yükleri sırtına yükleyip götürme.
İSTİKAZ
Uykudan uyanmak.
İSTİKBAH
(Kabih. den) Çirkin görme, ayıplama, kabih sayma.
İSTİKBAL
Ati, gelecek zaman. * Karşılayış, gelen bir kimseyi karşılamak.
İSTİKBAL-BÎN
f. Geleceği bilen ve gören.
İSTİKBALEN
Karşılayarak, karşılamak üzere. * Gelecek zamanda, ilerde.
İSTİKBALÎ
Gelecek zamanla alâkalı. İstikbale mensub.
İSTİKBAL-İ KIBLE
Kıbleye, Kâbe istikametine yönelmek.
İSTİKBALİYYE
Edb: Yeni gelen bir kimsenin karşılanması sebebiyle yazılan manzume.
İSTİKBAR
(Kibr. den) Önemseme, ehemmiyet verme. * Kibir, gurur, enaniyet. Kendini büyük görme, mağrurluk.
İSTİKDAM
Önde bulunma, öne geçme. * Çok ayaklı olma. Ayaklarının adedi fazla olma.
İSTİKDAR
Cenab-ı Allah'dan (C.C.) hayırlı şeylerin olmasını isteme.
İSTİKFA
Bir kimsenin başına veya ensesine sopa ile vurma.
İSTİKFA
Yetinme, kâfi bulma, yeter sayma. Mevcud olan ile iktifâ etme.
İSTİKFAF
(Kifâf. dan) Kanaat etme, az şeyi yeter bulup râzı olma. * Yetişme. * Dilenci gibi el uzatma.
İSTİKFAL
Çekmecede, kasada veya kilitli bir yerde bulundurma.
İSTİKFAL
(Kefâlet. den) Kefil olma, kefilliği kabul etme.
İSTİKLA
Te'hir etme. Sonraya bırakma. * Alıkoyma, mâni olma, engel olma. * Veresiye alma, borç olarak alma.
İSTİKLÂL
(Kıllet. den) Kendi başına olmak, kimseye bağlı olmayış, müstakil oluş. * Az bulma, kâfi görmeme. * Rey sahibi olup keyfi iş görme ve başkasının emrine ve fikrine tâbi olmaktan uzak kalma.
İSTİKLÂLCU
f. İstiklâl arayan. Müstakil olmak, hür olmak için çalışan.
İSTİKLÂLİYET
İstiklâl üzere bulunma. Hür ve müstakil olma. Başlı başına buyruk olma.
İSTİKMAL
Bir şeyin olgunluğa, kemale erdirilmesi. İkmal etmek. Eksiksiz ve tam oluş, tam ve kâmil olmak.
İSTİKNAH
(Künh. den) Bir şeyin hakikatını ve künhünü araştırma.
İSTİKNAN
Gizlenme, saklanma.
İSTİKRA'
Gezmek, dolaşmak, etraflı bilgi edinmek. Ayrı ayrı hâdiselerdeki müşterek vasıflara dikkat ederek umumi bir netice çıkarmak. Umumi araştırmak. Fertten umuma âit hüküm sâhibi olmak.(Akıl ve hikmet ve istikra ve tecrübenin şehadetleri ile sabit olan hilkat-i mevcudattaki adem-i abesiyet ve adem-i israf, saadet-i ebediyeye işaret eder. S.)
İSTİKRA'
Kiralamak, kiraya vermek.
İSTİKRAB
Yaklaştırma, yakınlaştırma. * Akraba olma.
İSTİKRAH
Bir şeyi kötü ve kerih görmek. Beğenmemek, nefret etmek. Bir şeyi cebir ve ikrah ile işlemek.
İSTİKRAÎ
Man: İstikraya ait ve müteallik. İstikra' yolu ile.