Sual sorup anlamak. Anlamak için sormak. * Edb: Cevap istemek için değil, daha çok dikkati çekmek, hisleri kuvvetlerdirmek maksadıyla soru şeklinde söylemek san'atıdır. Şefkat, sevgi, hayret, kin ve nefret gibi duyguların te'siri altında vuku bulur. Meselâ:(Nerde Ertuğrul'u koynunda büyütmüş obalar?Hani Osman gibi Orhan gibi gürbüz babalar?Hani bir şanlı Süleyman Paşa, bir kanlı Selim?Ah bir Yıldırım olsun göremezsin ne elim!Hani cündileri şahin gibi ceylan kovalarKöpürür, dalgalanır, yemyeşil, engin ovalar?Hani tarihi soruldukça, mefahir söyler,Kahramanlar yetişen toprağı zengin köyler?Hani orman gibi âfâkı deşen mızraklar?Hani atlar gibi sahrayı deşen kısraklar?Mehmed Akif Ersoy)
İSTİFHAM EDATLARI
Gr: Arabçada: E, men, keyfe, ma.
İSTİFHAMAT
(İstifham. C.) İstifhamlar, sualler, sormalar.
İSTİFHAM-I ANİNNEFY
Nefyi olmayan sual sormak. Meselâ: Cenab-ı Hakk'ın ruhlara: Ben Rabbiniz değil miyim? diye sorması gibi. Buna istifham-ı takrirî de denir. (Bak: Bezm)
İSTİFHAM-I İNKÂRÎ
Gr: Menfî cihetle sual sormak. (İnkâr ettiğini bildirir şekilde "Olmaz" diyen birisine karşı, "Olur mu? diye sormak gibi.)
İSTİFHAMÎ
İstifhama ait, sormağa dair.
İSTİFKAD
(Fakd. den) Kaybolmuş olan bir şeyi araştırıp soruşturma.
İSTİFLAH
Felah bulma, kurtulma. Maksada ulaşma.
İSTİFNA
Fenaya gitmek. Yokluğa karışmak.
İSTİFNAN
Cins cins ayırma. Mâhirane bölme.
İSTİFRA'
Başlama.
İSTİFRAD
Ayırma, tek tek yapma. * Yalnız tek başına.
İSTİFRAG
(Ferag. dan) Kusma. Kay. * Mümkün olanı sarfetmek.
İSTİFRAK
Farkettirmek, ayırdetmeği istemek.
İSTİFRAR
Firar etme, gizlice kaçma, savuşma.
İSTİFRAŞ
Yataklık yapma. Odalık alma. Yatağa alıp beraber yatma. * Haremi ile beraber yatma.
İSTİFRAZ
Ayırıp tefrik etme.
İSTİFSAD
(Fesâd. dan) Bir şeyin bozulmasını arzulama, fesâdını isteme.
İSTİFSAR
İfade isteme. Sorma. Sorup anlama.
İSTİFSAR-I HÂTIR
Hal hatır sorma.
İSTİFTA
Fetva istemek. Şeriata ait bir mes'ele hakkında salâhiyetli zatlardan hakikati öğrenmek. (Bak: Fetva)
İSTİFTAH
Siftah etmek. Başlamak. Açmak.
İSTİFZAL
Artırma, çoğaltma, ziyadeleştirme.
İSTİGASE
Medet isteyiş. Yardım istemek.
İSTİGBAR
(Gubar. dan) Tozlaşma.
İSTİGLAB
Kemâle erme, olgunlaşma, gelişme.
İSTİGLAK
Sözde durma. Kesin olarak pazarlık etme.
İSTİGLAL
(Galle. den) Kirası veya mahsulü borca mukabil verilmek üzere bir mülkün rehine verilmesi.
İSTİGLAZ
Bir şeyi galiz saymak, galiz bilmek. * Satın almaktan vazgeçmek.
İSTİGMAM
Sarmak, sarılmak.
İSTİGNA
Cenab-ı Hak'tan başka kimsenin minneti altına girmemek. * Gönül tokluğu. Elindekini kâfi bulmak. Zenginlik istememek. Muhtaç olmayıp zengin olmak. * Nazlanmak. * Azamet ve tekebbür etmek.
İSTİGNAM
Ganimet araştırmak, ganimet isteklisi olmak.
İSTİGRAB
Şaşırmak, garib bulmak, taaccüb etmek, tahayyür.
İSTİGRAK
Gark olmak, dalmak. * Dalgınlık. * Ist: Seraba kapılmak. Manevî bir hal ile hayret ve taaccübden bayılmak derecesine gelmek. * Tas: Dalgınlıkla, zihni bütün bütün meşgul olmak. Aşk-ı İlâhî ile dünyayı unutup kendinden geçmek. * Gr: "El" harf-i ta'rifinin, isimleri umumi hale koyması. * Edb: Fazla mübalâğa. (Bak: Lâm-ı istiğrak)
İSTİGRAKKÂR
f. Kendinden geçen, dalgın, müstağrak. Dalgın halde olan.
İSTİGŞA'
Bürünme, örtünme.
İSTİGŞAŞ
Nasihat edip öğüt veren ve doğru söyleyen kimseyi düşman sanmak.
(Gufran. dan) Afv dilemek. Cenab-ı Hak'tan kusurlarının affedilmesini, günahlarının bağışlanmasını dilemek. Tevbe etmek. Yalvarmak. " Estağfirullâh" demek.(Cehennem azabını intaç eden büyük bir günahı işleyen bir adam, Cehennem'in tehdidatını işittikçe istiğfar ile ona karşı siper almazsa bütün ruhiyle Cehennem'in ademini arzu ettiğinden küçük bir emare ve bir şüphe Cehennem'in inkârına cesaret veriyor. L.)(Şeytanın mühim bir desisesi: İnsana kusurunu itiraf ettirmemektir. Tâ ki, istiğfar ve istiaze yolunu kapasın. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki, nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksiratdan takdis etsin. Evet şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz te'vil ile te'vil ettirir. $ sırriyle: Nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiaze etmez; şeytana maskara olur. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir Peygamber-i Alişan, $ dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir. Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiaze eder. İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar; itiraf etse, afva müstahak olur. L.)
İSTİĞLALEN
Gayrimenkulü rehine koymak suretiyle.
İSTİHA'
Tıraş etme veya ettirme.
İSTİHAB
(Hibe. den) Hibe ve hediye olarak isteme. Bağış olarak arzulama.
İSTİHAL
Müstehak olmak, bir şeye ehil olmak. * Kolaylık elde etmek.
İSTİHALAT
(İstihale. C.) Değişmeler, başkalaşmalar.
İSTİHALE
Bir şeyin terkib ve asıl şeklinin başka hâle değişmesi. Başkalaşmak. * Mümkün olmayış, imkânsızlık.