İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İSTİBVAR

    Hırslanma, hiddetlenme, kızma, öfkelenme.
  • İSTİCAB

    Vâcib olmak. Hak etmek.
  • İSTİ'CAB

    (Aceb. den) Şaşma, taaccüb etme, hayrette kalma.
  • İSTİCABE

    (İsticâbet) Duânın Allah tarafından kabul olunması.
  • İSTİCADE

    İhsan ve bahşiş isteme.
  • İSTİCAL

    Sonraya bırakılmasını istemek.
  • İSTİ'CAL

    Acele olmasını istemek. Acele etmek.
  • İSTİCAR

    Kiralamak. Kiraya vermek.
  • İSTİCARE

    (Cevr. den) Yardım ve korunma isteme. * Sığınak isteme.
  • İSTİCAZE

    (Cevaz. dan) İzin ve cevâz isteme. * Sunulan bir manzume için câize, yani para isteme.
  • İSTİCBAR

    (Cebr. den) Zorlama, cebretme. Baskı yapma. Zoraki yaptırma.
  • İSTİCDAD

    Yenileme. Yeniden yapma.
  • İSTİCHAL

    (Cehl. den) Câhil sayma.
  • İSTİCLAB

    (Celb. den) Çekme, celbetme. Çekmeye vaya getirmeğe sebep olma. * Fls: Uyandırma.
  • İSTİCNAS

    (Cins. den) Cinsine benzetme.
  • İSTİCVAB

    Cevab istemek. Sorguya çekmek. * Mahkemede şahidlerin ifadelerini almak. Söyletmek.
  • İSTİCVABNAME

    f. Şahidlerin ve maznunun ifadelerinin yazılı olduğu kâğıt.
  • İSTİ'DA

    Medet, yardım istemek.
  • İSTİD'A

    Rica ile istemek. Davet etmek. * Bir işi için resmî bir daireye verilen ve istek bildiren kâğıt. Dilekçe.
  • İSTİDA'

    (Vedâ'. dan) Bakılmak üzere emaneten bir kimseye bir şey bırakmak. Bir malı emaneten bir yere bırakmak.
  • İSTİDA'

    El uzatma.
  • İSTİDAD

    Alışma, ünsiyet etme. * Doğrulma.
  • İSTİ'DAD

    Bir şeyin kabulüne ve kazanılmasına olan fıtrî meyil. * Kabiliyet. Akıllılık. Anlayışlılık. Allah Teâlâ Hazretlerinin (C.C.) insanlara ve sâir mahluklara tevdi buyurduğu kabiliyet kuvveleri.
  • İSTİ'DADAT

    (İsti'dad. C.) İstidadlar, kabiliyetler, yetenekler.
  • İSTİDAD-I YED

    Elin alışması.
  • İSTİ'DAD-ŞURE

    f. Verimsiz istidad. Çorak yerin kabiliyeti.
  • İSTİDAME

    (Devam. dan) Bir halin devamını isteme. Bir şeyin devamını arzu etme.
  • İSTİD'A-NAME

    f. Resmî bir makama dilekçe olarak yazılan pullu, damgalı yazı.
  • İSTİDANE

    (Deyn. den) Borç alma, alınma. Ödünç alma.
  • İSTİDARE

    (Devr. den) Dönme, dolaşma. * Daire biçimine girme, yuvarlak olma.
  • İSTİDARÎ

    Dönerek ve bir daire meydana getirecek olan.
  • İSTİDBAR

    (İdbar. dan) Yüz çevirmek. Arka dönmek. * Geri geri gitmek. * Bir kimsenin peşinden gitmek.
  • İSTİDHAK

    (Dıhk. den) Alaya alma, eğlenme.
  • İSTİDKAK

    İncelemek, dakik olmak.
  • İSTİDLAL

    Delil getirmek. Bir delile dayanarak netice çıkartmak. Delile nazar etmek. Muhakeme. Mülahaza ve anlama kudreti. Delil ile anlamak. Zihnin eserden müessire veya müessirden esere intikali.(Ateşin dumana olan delâleti gibi müessirden esere yapılan istidlâle "bürhan-ı limmî" denildiği gibi, dumanın ateşe olan delâleti gibi eserden müessire olan istidlale de "bürhan-ı innî" denir. Bürhan-ı innî, şüphelerden daha salimdir. İ.İ.)(Kur'anda delâil-i akliyeye ve fennin keşfiyatına muhalif bazı âyetler vardır dedikleri üçüncü şüphelerine cevap: Kur'an-ı Kerim'de takib edilen maksad-ı aslî; isbat-ı Sâni', nübüvvet, haşir, adalet ile ibadet esaslarına cumhur-u nâsı irşad ve îsal etmektir. Binaenaleyh, Kur'an-ı Kerim'in kâinattan yaptığı bahis tebeidir; kasdi değildir. Yani ligayrihidir, lizatihi değildir. Yani Kur'an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk'ın vücud, vahdet ve azametine istidlal suretiyle kâinattan bahsetmiştir. Yoksa, kâinatın bizzat keyfiyetini izah etmek için değildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim; coğrafya, kozmoğrafya gibi kasden kâinatın keyfiyetinden mânâ-yı ismiyle bahseden bir fen, bir kitab değildir. Ancak, kâinat sahifesinde yazılan san'at-ı İlâhiyyenin nakışları ve yaratılan kudretin mu'cizeleri ve kozmoğrafyacıları hayrette bırakan nizam ve intizamla, mânâ-yı harfiyle Sâni ve Nazzam-ı Hakikî'ye istidlal keyfiyetini öğretmek için nâzil olan bir kitabdır. Binaenaleyh san'at, kasd, nizam; kâinatın her zerresinde bulunur, matlub hâsıl olur; teşekkülü nasıl olursa olsun bizim matlubumuza taalluku yoktur. Febinaen alâ zâlik, madem ki Kur'anın kâinattan bahsi istidlal içindir ve delilin de müddeadan evvel ma'lum olması şarttır ve delilin muhatablarca vuzuhu müstahsendir; bazı âyetlerin onların hissiyatına ve edebî ma'lumatlarına imale etmesi ve benzetmesi, mukteza-yı belâgat ve irşad olmaz mı? Fakat bu âyetlerin, hissiyatlarına imale etmesi mes'elesi o hissiyata kasden delâlet etmek için değildir. Ancak, kinaye kabilinden o hissiyatı okşamak içindir. Maahaza, hakikata ehl-i tahkiki îsal için, karine ve emareler vaz'edilmiştir. Meselâ: Eğer Kur'an-ı Kerim, makam-ı istidlalde şöylece demiş olsa idi ki: "Ey insanlar! Güneşin zâhirî hareketiyle hakikî sükûnuna ve Arzın zâhirî sükûnuyla hakikî hareketine ve yıldızlar arasında câzibe-i umumiyenin garibelerine ve elektriğin acibelerine ve yetmiş unsur arasında hâsıl olan imtizacata ve bir avuç su içinde binler mikrobun bulunmasına dikkat ediniz ki, bu gibi hârika şeylerden Cenab-ı Hakk'ın herşeye kadir olduğunu anlayasınız." deseydi, delil müddeâdan binlerce derece daha hafî, daha müşkül olurdu. Halbuki delilin müddeâdan daha hafî olması, makam-ı istidlale uymaz. İ.İ.)
  • İSTİDLAL

    (Dalâl. den) İman ve İslâmiyet yolundan çıkarmağa, dalâlete düşürmeğe çalışmak.
  • İSTİDLALAT

    (İstidlal. C.) İstidlaller. Muhakemeler.
  • İSTİDLALEN

    İstidlal suretiyle, delil ile.
  • İSTİDRAC

    Derece derece yükselmeyi isteyiş. * Ist: Hakkı ve hakiki değeri olmadığı halde ve kabiliyetsizliğine rağmen bir kimsenin kesret-i nimete mazhar olması ve bu sebeple küfür ve isyana devam etmesi ile azab ve gazab-ı İlâhiyeye yaklaşması.(Neuzü billah, bu öyle bir işdir ki: Hikmet-i İlâhiye ile bazı kâfirlerin muradı zuhur eder, istediği hârika bir surette olur. Ve bunların küfürleri, Allah'a isyanları da böylece ziyadeleşir.)(... Keramet ile müşerref olan bir şahıs, bilerek harika bir emre mazhar olursa, o halde eğer nefs-i emmaresi baki ise, kendine güvenmek ve nefsine ve keşfine itimat etmek ve gurura düşmek cihetinde istidrac olabilir. M.)(Keramet ile istidrac manen birbirine mübayindir. Zira keramet, mu'cize gibi Allah'ın fiilidir. Ve o keramet sâhibi de kerametin Allah'tan olduğunu bilir ve Allah'ın kendisine hâmi ve rakib olduğunu da bilir. Tevekkül ü yakîni de fazlalaşır. Lâkin, bazan Allah'ın izniyle kerametilerine şuuru olur, bazan olmaz. Evlâ ve eslemi de bu kısımdır.İstidrac ise, gaflet içinde iken eşya-yı gaybiyenin inkişafından ve garip fiilleri izhar etmekten ibarettir. Fakat, bu istidrac sahibi, nefsine istinad ve iktidarına isnad etmekle enaniyeti, gururu öyle fazlalaşır ki okumaya başlar. Lâkin o inkişaf, tasfiye-i nefs ve tenevvür-ü kalb neticesi olduğu takdirde, ehl-i istidrac ile ehl-i keramet arasında tabaka-i ulada fark yoktur. Tam mânasiyle fenaya mazhar olanlar ise, onlara da Allahın izniyle eşya-yı gaybiye inkişaf eder. Ve onlar da, o eşyayı Fenâfillâh olan havaslariyle görürler. Bunun istidracdan farkı pek zâhirdir. Zira, zâhire çıkan bâtınlarının nuraniyeti, mürâilerin zulümatiyle iltibas olmaz. M.N.)
  • İSTİDRACÎ

    İstidraca ait, istidrac cinsinden.
  • İSTİDRAK

    Nâil olmak, ulaşmak, varmak. * Anlamak. * Gr: Bir kelimeyi, evvelki sözden neş'et eden bir tevehhümü kaldırmak için kullanmak.
  • İSTİF

    İtl. Muntazam yığın. Sıralanmış eşya. Yığma. Nizam. Sıra. Dizi.
  • İSTİFA

    Alacağını borçludan tamam olarak almak. * Kabz-ı ruh etmek.
  • İSTİ'FA

    Affını, azlini, bağışlanmasını istemek. * Kendisinin memuriyetten affını taleb etmek.
  • İSTİFADE

    Faydalanmak. Faydalanmağa çalışmak. * Anlayıp öğrenmek. * Tahsil etmek.
  • İSTİ'FAF

    Kötü şeylerden çekilmek. * İffetlilik iddia etmek.
  • İSTİFAKA

    Hastalıktan kurtulup iyileşme. * Sarhoşluktan ayılma.
  • İSTİFALE

    Tecvidde: Bir harfin, okunduğu zaman aşağı çene tarafına düşüp üst damağa yükselmesi. Bu hâlde ağızdan çıkan harfler: "Müsta'liye" harflerinin zıddıdır. Bu harfler: "Elif, Be, Te, Se, Cim, Ha, Dal, Zel, Rı, Ze, Sin, Şın, Ayın, Fe, Kaf, Kef, Lâm, Mim, Nun, Vav, He, Yâ" dır.
  • İSTİFANAME

    f. Bir yerden ayrılıp çekilmeyi bildiren yazı.
  • İSTİFA-YI KISAS

    Kısas hakkının bilfiil yerine getirilmesi. Câni hakkında kısas cezasının tatbik edilmiş olması.