K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KATL

    Öldürmek.
  • KATL

    (C.: Mekâtıl) Kesmek.
  • KATLÂ

    (Katîl. C.) Öldürülmüş kimseler.
  • KATLGÂH

    f. Öldürme yeri. Cinayet mahalli.
  • KATL-İ ÂM

    Bir yerde çoklarının öldürülmesi. Herkesi kılıçtan geçirme. Toptan imha.
  • KATL-İ AMD

    Huk: Kasden ve bile bile öldürme.
  • KATL-İ NEFS

    İntihar. Kendi kendini öldürme.
  • KATL-İ NÜFUS

    Adam öldürme.
  • KATM

    Kesmek. Isırmak. * Tatmak, zevk. * Devenin kükremesi.
  • KATMER

    t. Bir şeyin kat kat olması. * Çok yapraklı oluşu. (Gülün, çiçeğin, böreğin, elbisenin kat kat olduğu gibi.)
  • KATNE

    Kırkbayır. * Boş.
  • KATOLİK

    Fr: Hıristiyanlardan bazılarınca Hz. İsa'nın (A.S.) vekili telâkki ettikleri papanın reisliği altında Hıristiyanlıkta bir mezheb ve bu mezhabe bağlı olanlar.(Ehl-i bid'a, dinsizliklerine ve ilhadlarına şöyle bir bahane buluyorlar. Diyorlar ki: "Alem-i insaniyetin müteselsil hadisâtına sebep olan Fransız ihtilâl-i kebirinde, papazlara ve rüesa-yı ruhaniyeye ve onların mezheb-i hassı olan Katolik mezhebine hücum edildi ve tahrib edildi. Sonra çoklar tarafından tasvib edildi. Frenkler dahi, ondan sonra daha ziyade terakki ettiler?.."Elcevap: Bu kıyasın dahi, evvelki kıyaslar gibi farkı zâhirdir. Çünkü: Fransızlarda, havas ve hükümet adamları elinde çok zaman din-i hıristiyani, bahusus Katolik mezhebi bir vasıta-i tahakküm ve istibdat olmuştu. Havas, o vasıta ile nüfuzlarını avam üzerinde idame ediyorlardı. Ve "serseri" tabir ettikleri avam tabakasında intibaha gelen hamiyet-perverlerini ve havas zalimlerin istibdadına karşı hücum eden hürriyet-perverlerin mütefekkir kısımlarını ezmeye vasıta olduğundan ve dörtyüz seneye yakın Frengistanda ihtilâller ile istirahat-ı beşeriyeyi bozmağa ve hayat-ı içtimaiyeyi zir ü zeber etmeğe bir sebep telâkki edildiğinden; o mezhebe, dinsizlik namına değil, belki Hristiyanlığın diğer bir mezhebi namına hücum edildi. Ve tabaka-i avamda ve feylesoflarda bir küsmek, bir adavet hasıl olmuştu ki; mâlum hâdise-i tarihiye vukua gelmiştir. Halbuki: Din-i Muhammedi (A.S.M.) ve Şeriat-ı İslâmiyeye karşı; hiçbir mazlumun, hiçbir mütefekkirin hakkı yoktur ki, ondan şekva etsin. Çünkü onları küstürmüyor, onları himaye ediyor. Tarih-i İslâm meydandadır. İslâmlar içinde bir iki vukuattan başka dahili muharebe-i diniye olmamış. Katolik mezhebi ise, dörtyüz sene ihtilâlât-ı dâhiliyeye sebep olmuş. M.)
  • KATR

    Darlık.
  • KATR

    Damlamak. Damlatmak. Damlayan şey. * Develeri katarlamak. * Birisini şiddet ve hiddetle yere çalmak. * Yağmur.
  • KATRAN

    (Katıran) Siyah, sert kokulu, süretle yanan, hararetli, keskin ve suda erimeyen bir madde.
  • KATRE

    Damla. Su damlası. * Bir damla olan şey.
  • KATRECU

    f. Bir damla arıyan.
  • KATRED (KATÂRİD)

    Koyunu ve kuzusu çok olan kişi.
  • KATREFEŞAN

    f. Damla saçan.
  • KATRE-İ BÂRÂN

    Yağmur damlası.
  • KATRE-İ GEVHER

    Cevher damlası. İnci tanesi. * Pek kıymetli şey.
  • KATT

    Kuru yonca. * Koğuculuk etmek, yalan söylemek, dedikodu yapmak. * Zeytin yağını fesliğen ile kokutmak.
  • KATT

    Katı bir cismi yontma, enine kesme. * Saçın kıvırcık olması. * Narhın, fiatın fazla olması.
  • KATTA'

    Çok kat'eden, adah çok kesen.
  • KATTAL

    (Katl. den) Çok öldüren, çok katleden.
  • KATTAN

    Pamuk satan.
  • KATTAT

    Hokkalar yapan, çıkrıkçı.
  • KATUB

    (Bak: Katb)
  • KATUBE

    Arkasında semeri olan deve.
  • KATUF

    Tenbel. * Yavaş yürüyüşlü davar, yavaş olan hayvan.
  • KATV

    Sürur ve neşeyle ağır ağır yürümek. * Adımını biribirine yakın atmak.
  • KATV

    Hizmet.
  • KAUD

    Yavaş giden at.
  • KAUD

    Binilmeğe kabil deve (en az iki yaşında olur.)
  • KAUR

    Çok derin. * Çöllerde, rüzgârların esmeleri sebebiyle yığılan kum tepeleri. Kumullar.
  • KAUS

    Yaşlı, koca, ihtiyar.
  • KAV'

    (C.: Akvâ) Erkek dişiye aşmak. * Üstüne hurma ve buğday döktükleri düz yer.
  • KA'VA'

    İncikleri ince olan kadın.
  • KAVA'

    Kimse olmalan ıssız yer. * İki tarafına yağmur yağıp ona yağmayan yer.
  • KAVABİL

    (Kabile. C.) Ebeler. * (Kabiliyet. C.) Kabiliyetler veya kabiliyetliler.
  • KAVAD

    Katili maktul yerine kısas etmek.
  • KAVAD

    Kaltaban. Arsız, gayretsiz.
  • KAVADİH

    (Kadiha. C.) Çekiştirenler, zemmediciler, kötüleyiciler. * Çekiştirilecek ve zemmedilecek şeyler.
  • KAVADİM

    (Kadime. C.) Kuyruklar. * Kuşların kanatlarının ön tüyleri.
  • KAVAF

    Kundura ve terlik gibi ayakkabıları hazır olarak satan.
  • KAVAFÎ

    (Kafiye. C.) Kafiyeler.
  • KAVAFİL

    (Kafile. C.) Kafileler. Birlikte yolculuk eden topluluklar. * Sıra sıra ve takım takım gönderilen şeyler.
  • KAVAİD

    (Kaide. C.) Kaideler. Hareket porgaramları. Dil öğreten bir kitaptaki kaideler. Arab lisanındaki kaidelerin dercedildiği gramer kitabı.
  • KAVAİD-İ ESASİYE

    Esası teşkil eden temel kaideler.
  • KAVAİM

    (Kaime. C.) Kaimeler.