K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KAVAKİZ

    (Kakuze. C.) Boş maşrapalar.
  • KAVALİB

    (Kalıb. C.) Kalıplar.
  • KAVAM

    Adâlet. * Güzel ve uzun boy.
  • KAVANİN

    (Kanun. C.) Kanunlar. Devlet idare kaideleri. Şeriatın her bir mes'elesi.
  • KAVANİN-İ ASKERİYE

    Askeri kanunlar.
  • KAVANİN-İ CEZAİYE

    Ceza kanunları.
  • KAVANİN-İ HADSİYE

    Hadse âit düstur ve kanunlar. (Bak: Desâtir)
  • KAVANİN-İ İLÂHİYE

    İlâhî kanunlar. Şeriat. (Bak: Şeriat)
  • KAVARİ'

    (Karia. C.) İnsan öleceği zaman, halet-i nezi'de okunan âyet-i kerime. * Şiddetli esen rüzgârlar. * Ansızın Allah tarafından gönderilen belâ ve musibetler.
  • KAVARİR

    (Karure. C.) Gözbebekleri. * Şişeler.KAVAS : Eskiden vezirlerin maiyetlerinde kullandıkları silâhlı adamlar.
  • KAVASIF

    (Kasıf. C.) Şiddetli esen rüzgârlar. Fırtınalar.
  • KAVASIM

    (Kasım. C.) Ezici, kırıcı ve ufaltıcı şeyler.
  • KAVAYİM

    Davarın ayakları. * Evin direkleri.
  • KAVB

    Kesmek. * Çukur kazmak.
  • KAVD

    Boy uzunluğu. * At sürüsü.
  • KAVDA

    (C.: Kud) Uzun boyunlu kadın.* Alt dişlerin uzun başlısı.
  • KA'VE

    Evin ortası.
  • KAVEME

    (Kavme) Namazda, rükudan kıyama kalkıp, bir kere "Sübhâne Rabbiyel Azim" diyecek kadar durmak.
  • KAVF

    Bir kimsenin peşinden gitmek. * Ense saçı.
  • KAVİ

    Sağlam, metin, zorlu, kuvvetli, güçlü. * Varlıklı, zengin, sâlih, emin, mutemed.
  • KÂVÎ

    (Key. den) f. Yakan, yakıcı. Dağlayan. Demirci.
  • KAVİM

    Doğru, dik, ayakta. * Dürüst. * İsabetli. * Boyu düzgün ve güzel.
  • KAVİM

    (Bak: Kavm)
  • KAVİSNAME

    f. Okçular ve okçuluk hakkında yazılan eser.
  • KÂVİŞ

    f. Eşme, kazma.
  • KÂVİŞGER

    f. Kazıcı, eşici, kazan.
  • KAVİYYEN

    Kuvvetle, kat'i olarak. Şüphesiz olarak.
  • KAVİYYEN ME'MUL

    Çok kuvvetle ümid edilen.
  • KÂVİYYET

    Yakıcılık, dağlayıcılık.
  • KAVİYY-ÜL BÜNYE

    Bünyesi sağlam olan. Sağlam vücutlu.
  • KAVİYY-ÜL İKTİDAR

    İktidarı kuvvetli.
  • KAVKAA

    Salyangoz, midye gibi hayvanların sert kabuğu.
  • KAVKAH

    Tavuk gıdaklaması, tavuk sesi.
  • KAVKAL

    Bağırtlak kuşunun erkeği. * Keklik. * Turaç kuşu.
  • KAVL

    Anlaşma. Sözleşme. * Konuşulan söz. Söz cümlesi. * İtikad, delâlet. * Tarif. * İlham.
  • KAVLEN

    Söyleyerek. Söz ile. Anlaşarak.
  • KAVLÎ

    Sözle alâkalı. Söz niteliğinde.
  • KAVL-İ LEYYİN

    Yumuşak söz. Sert olmayan söz. Enâniyetli olmayan söz.
  • KAVL-İ MÜCERRED

    Delilsiz söz.
  • KAVL-İ RÂCİH

    Daha makbul ve daha önde olan söz, kanaat, fikir.
  • KAVL-İ RESUL

    Hadis.
  • KAVL-İ ŞÂRİH

    Mânasını açıklayan söz. Şerheden söz. Tarif. Şerhedenin sözü.
  • KAVLİYYAT

    Kaviller, kuru lâflar, boş sözler.
  • KAVM

    (Kavim) Bir peygambere tâbi ve bağlı insan topluluğu. Aralarında dil, âdet, örf, kültür birliği olan cemâat, topluluk. Millet. Bir işe başlamak. * Pazar kurmak. * Müşteri ile anlaşmak.
  • KAVMÎ

    Kavme âit, kavimle alâkalı.
  • KAVM-İ MAHSUR

    Nüfusu yüz kişiden az olan köy halkı.
  • KAVMİYET

    Kavimcilik. Milliyetçilik. Bir kavmin hususiyetleri.
  • KAVMİYETÇİLİK

    İslâmiyetin âyet-i kerime ve hadis-i şerifle men'ettiği, soy sop üstünlüğü ileri sürerek, kendi kavminden olmayanlardan ayrılmak ve onları hakir görmek. (Bak: Asabiyet-i câhiliye)
  • KAVNES

    (C.: Kavânis) Atın iki kulağı arası. * Başa giyilen miğferin tepesi.
  • KAVRA

    Geniş yer.