K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KELAB

    Tıb: Kudurma. Kuduz hastalığı.
  • KELACU

    f. Kadeh.
  • KE-L-ADEM

    Yok. Yokmuş gibi.
  • KELAET

    (Bak: Kilaet)
  • KELAH

    Kıtlık olan yıl, kıtlık yılı.
  • KELÂL

    Yorgunluk. Bitkinlik. Usanç. * Göz nuru zayıf olmak, yorgun olmak.
  • KELÂL-ÂVER

    f. Yorgunluk ve bıkkınlık veren. Sıkıcı, yorucu.
  • KELÂL-BAHŞ

    f. Sıkıcı, yorucu. Yorgunluk getiren.
  • KELÂLET

    Yorgunluk. Bitkinlik. Usançlık. * Bıçak ve kılıç gibi şeylerin kesmez olması. * Akrabalığı uzak olanlar. (Amcazâdeler topluluğu gibi). * Kör ve kesmez olan.
  • KELÂL-İ DİL

    Gönül yorgunluğu.
  • KELÂLİB

    (Küllâb. C.) Çengeller, kancalar, uçları eğri olan demirler.
  • KELÂM

    Söz. Bir mânayı ifâde eden, bir maksadı anlatan ifâde. * Allah'a mahsus bir sıfat. * Fık: Allah (C.C.) Kelâm sıfatını da hâizdir. Onun kelâmı harften ve savttan (sesden) münezzehtir, ezelidir, ebedidir. * Ist: Hikmet ve mantık esaslarıyla Allah'ın (C.C.) varlığı, birliği, İslâmiyetin doğruluğu ve hakkaniyetinden bahseden ilim. (Bak: İlm-i kelâm ve Kelâmullâh)
  • KELÂM-I AHSAR

    En kısa ve veciz söz.
  • KELÂM-I KADİM

    Kur'an-ı Kerim, Kadim kelâm.
  • KELÂM-I KİBÂR

    Büyük, akıllı, veli ve meşhur zâtların güzel, veciz ve çok kıymetdâr olan sözleri ve kelâmı.
  • KELÂM-I MAHREM

    Gizli kelâm. Mahrem söz.
  • KELÂM-I MENSUR

    Nesir söz.
  • KELÂM-I MUDARÎ

    Arab kabilelerinden Mudar Kabilesinin konuştuğu Arapça. Kur'an-ı Kerim bu lehçe üzerine nâzil olmuştur. En fasih Arapça'dır.
  • KELÂM-I NEFSÎ

    Cenab-ı Hakk'ın lâfz, harf ve ses olmayan zâtî kelâmı. İçten konuşma.
  • KELÂM-I RESUL

    Hadis. Peygamberimizin sözü.
  • KELÂM-I TÜND

    f. Sert söz.
  • KELÂMIN KUYUDAT VE KEYFİYATI

    Kelâmın küllünü meydana getiren harf, kelime gibi parçalarıyla, bunların sarf ve nahiv yönünden hususiyetleri. Meselâ: Müzekkerlik - müenneslik, mârifelik - nekrelik, mübtedâ - haber, sıfat - mevsuf gibi.
  • KELÂMÎ

    Söz ve kelâma ait. Sözle alâkalı.
  • KELÂMİYYUN

    Kelâmcılar. İlm-i kelâm âlimleri. (Bak: Mütekellimîn)
  • KELÂMULLAH

    Allah kelâmı, Kur'ân-ı Kerim. (Bak: Kur'ân)(Kur'ân başka kelâmlarla kabil-i kıyas olamaz. Çünkü, kelâmın tabakaları, ulviyet ve kuvvet ve hüsn-ü cemâl cihetinden dört menbaı var. Biri mütekellim, biri muhâtab, biri maksad, biri makamdır. Ediblerin yanlış olarak, yalnız makam gösterdikleri gibi değildir. Öyle ise, sözde "Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne için söylemiş? Ne makamda söylemiş?" ise bak. Yalnız söze bakıp durma.Madem kelâm kuvvetini, hüsnünü bu dört menba'dan alır. Kur'ânın menbaına dikkat edilse, Kur'ân'ın derece-i belagatı, ulviyet ve hüsnü anlaşılır. Evet, madem kelâm mütekellime bakıyor; eğer o kelâm emir ve nehiy ise; mütekellimin derecesine göre irâde ve kudreti de tazammun eder. O vakit söz mukavemetsûz olur, maddi elektrik gibi te'sir eder. Kelâmın ulviyet ve kuvveti o nisbette tezâyüd eder. S.)
  • KELAN

    f. İri, cüsseli, büyük. Heybetli.* Geniş, enli. * Baş.
  • KELÂNÎ

    (Kilâet. den) Sakladı ve beni muhafaza etti veya eder, (meâlinde).
  • KELANTER

    f. Çok iri. Daha büyük.
  • KELASENG

    f. Sapan.
  • KELAVE

    İpek veya iplik saracak çark.
  • KELB

    (C.: Ekâlib-Eklüb-Kilâb) Köpek, it. * Meşhur bir yıldız. * İki adım arasına koyarak dikilen kayış. * Yolcuların, yük üstünde azıklarını astıkları demir çengel. * Şiddet. * Hırs.
  • KELBETAN

    f. Kerpeten.
  • KELBÎ

    Köpeğe ait, köpekle alâkalı. Köpek cinsinden olan ve köpeğe müteallik.
  • KELB-İ AKUR

    Azgın, saldırgan köpek.
  • KELBİYYUN

    Kalenderane yaşamayı alışkanlık haline getiren meşhur Diyojenin de içinde bulunduğu bir fırka. Bunlara Kelbiye tâifesi veya Melâmiyyun da denir.
  • KELB-ÜL MÂ'

    f. Köpek balığı. * Kunduz.
  • KELCE

    Kile, mikyâl.
  • KELDE

    (C.: Külud) Bir parça kaba yer.
  • KELE

    f. Yanak.
  • KELE'

    Ayakta olan yarıklar. * Kir.
  • KELEB

    (C.: Kelâlib) İt sürüsü. * İncitip eza etmek.
  • KELEBÇE

    Yakalanan suçluların iki bileğine birden takılan demir halka. Demir bilezik.
  • KELEF

    Yüzdeki benek. * şiddetli sevgi.
  • KELENDİ

    Bir para. * Sağlam ve sert yer.
  • KELEPÇE

    (Bak: Kelebçe)
  • KELEPİR

    Çok ucuz ele geçen. Zahmetsiz, ücretsiz. * Üvey evlât. Evlâtlık.
  • KELFA

    Yüzünde çiğitli olan kadın. (Müz: Eklef)
  • KELH

    Söğüt ağacına benzer, uzunca, dik bir ot. (İçi kamış gibi boş ve gâyet hafif olur; ondan hasıl olan zamka "eşk" derler, kokusu cündübâdester kokusu gibi olur, tadı acıdır.)
  • KELH

    Katı yüzlülük.
  • KELİF

    Haris kimse.