(C.: Ekyâs) Cepte taşınır küçük para kesesi. * Rahimde döl yatağı. * Bedendeki bâzı sıvıların toplandığı kese biçimindeki oyuklar.
KİSA
Halı, seccâde. Yünden yapılan elbise.
KİSAL
Bir yerde oturup kalan ve gideceği yere geç giden.
KİSB
(Bak: Kesb)
KİSB Ü KÂR
Kazanç, iş güç.
KİSBÎ
Kazanılmış, kesbedilmiş. Kesb ile alâkalı.
KİSE
(Kis-Kese) f. Küçük-büyük torba kab. * Para kesesi. Kumaştan çanta biçiminde torba kab. * Yoğurt kesesi. * Para. Para hesabı. Öz para. * Kestirme yol.
KİSEBÜR
f.Yankesici, hırsız.
KİSEDAR
f. Parayı toplıyan, para hesabını tutan kimse. Vekilharç.
KİSEF
(Kisf. C.) Kıt'alar, parçalar, kısımlar.
KİSFE
(C.: Kisef) Kısım, cüz, parça, bölüm.
KİSKİS
Taşın ve toprağın ufağı.
KİSR
Üstünde eti çok olmayan kemik. * Çadır eteği.
KİSRA
Husrevden muarreb veya galat olan bu isim Sa'sâniler sülâlesinden olan Eski İran padişahlarına ve bilhassa Nevşirvan'den sonrakilere verilmiş olup, Rum imparatorlarına Kayser, Çin hükümdarlarına Fağfur ve Hakan denildiği gibi, bunlara da Kisra denilirdi.
KİSRE
(C: Kiser) Ekmek parçası. * Parçalanmış olan şeyin bir parçası.
KİST
f. Kimdir? (mânâsına soru edâtı)
KİSVE
Elbise. Kılık. Hususi kıyafet. Küsve. Kisbet.
KİSVE-İ İLMİYE
İlim adamlarına, hocalara âit elbise.
KİSVET
Elbise. * Özel kıyâfet. * Yağlı güreş yapan pehlivanların giydikleri, meşinden ve dar paçalı olan pantolon. Kisbet.
KİŞ
f. Din, mezheb. * Keten kumaş. * Ok kuburu, sadak. * şimşir.
KİŞAF (KÜŞÂF)
Bir kaç yıl üstüne yük vurulmayan deve yavrusu. * Dişi deve hâmile iken erkek devenin ona cimâ etmesi.
KİŞAH
Davarın böğrüne yapılan işaret.
KİŞMİŞ
f. Çekirdeksiz çok küçük tâneli üzüm.
KİŞNİŞ
Güzel kokulu bir tohum olan karakimyon.
KİŞRE
Yüzüne gülmek.
KİŞT
f. Ekin. * Tarla.
KİŞTKÂR
f. Çiftçi, ekinci.
KİŞTZAR
f. Ekinlik, ekin tarlası, tarla.
KİŞVER
f. Memleket, ülke. * İklim.
KİŞVERGİR
f. Ülke tutan. Pâdişah, hükümdar.
KİŞVERGÜŞA
f. Ülke açan, cihangir.
KİŞVERHÜDA
f. Hükümdar, pâdişah.
KİŞVERKÜŞA
Memleket fetheden.
KİTAB
Kitab. * Levh-i mahfuz. * Kur'ân.
KİTABE
Kabartılarak veya oyularak sert levhalar üzerine yazılan yazı. Levha olarak yazılan manzum olmayan nesir halinde levha yazma ilmi. * Mezartaşı yazısı.
KİTABE-İ SENG-İ MEZAR
Mezar taşı yazısı.
KİTABET
Yazmak. Kâtiblik. Usulüne göre bir şeyi yazmak.
KİTABET-İ FITRİYE
Fıtri olan yazılmış şeyler. * Kâinat sahifelerinin kitab gibi oluşu.
KİTAB-HANE
f. Kitabevi, kütüphane. Kitap okunan veya satılan yer.
KİTAB-I MÜBİN
(Bak: İmam-ı Mübin)
KİTABÎ
Kitaba dair ve müteallik. Kitaba tabi olan. Kitaba uygun. Kur'an, İncil, Tevrat kitablarından birine inanan. Semavî kitaplardan birine inanan.
KİTAF
İp.
KİTBE
Kitabe yazmak. Zam ve cem'etmek. Artırmak ve biriktirmek.
KÎTE
Bir gün veya bir gece yenecek yemek.
KİTFEYN
İki omuz küreği.
KİTİ
(Giti) f. Dünya. Yer. Cihan. Âlem.
KİTLE
Kütle. Yığın. Küme. * Mâden, taş gibi şeylerden toplu şey.