f. Köfte yiyen. * Geveze, çenesi düşük. * Şarlatan. Kendini beğenmiş. * Çapkın.
KUFUF
Kişinin korkudan tüyü ürperip kalkmak.
KUFUL
(Kufl. C.) Kilitler. * Seferden veya yolculuktan dönme.
KÛH
f. Dağ.
KUHAB
At ve deve öksürüğü.
KUHAMUN
f. Tepesi düz olan dağ.
KUHAN
f. Kambur. * Eyer, at eyeri. * Sığır veya deve hörgücü.
KUHARİYE
Yaşlı kadın. * Yaşlı hayvan.
KUHAZ
Koyunlara ârız olan bir hastalık.
KUHBEDEN
f. Dağ gibi iri vücutlu kimse. İri yarı kişi.
KUHCİĞER
f. Dağ yürekli, kahraman, bahâdır, yiğit.
KUHE
f. Dağ. * Hücum, saldırma. * Dağ tepesi gibi kubbeli ve sivri olan şey. * Deve hörgücü. * At eyeri.
KUHH
Halis, saf, katıksız.
KUHÎ
f. Dağa mensub. * Dağla alâkalı. * Dağlı.
KUHİSTAN
f. Dağlık bölge, dağlık yer.
KUHKEN
f. Dağ kazan, dağ deviren.
KUHKUB
f. Dağ vurucu. Dağı yerinden oynatan. * Kuvvetli at veya katır. * Kale veya sur döven top.
KUHL
Göz ilâcı. * Göze çekilen sürme.
KUHLÎ
Sürme gibi siyah olan.
KUHME
Düşünmeden bir işe girişme. * Şiddet. * Kıtlık senesi. * Zor iş.
KUHNÜMUN
f. Heybetli, azametli. Dağ gibi görünen.
KUHPARE
f. Kuvvetli at. * Dağ parçası.
KUHPAYE
f. Dağlık arazi.
KUHPÜŞT
f. Kanbur.
KUHSAR
f. Dağ tepesi. * Dağlık yer.
KÛH-U KAF
Efsânelerde geçen Kafdağı.
KÛH-U TUR
Tur dağı, Sina dağı.
KUHUT
Kıtlıktan sıkıntı ve eziyet çekme.
KUKNAS
Hindistan'da olan bir cins beyaz kuş.
KU'KU'
Alaca renkli, uzun gagalı bir büyük kuş.
KUL
De, söyle, bildir (meâlinde emirdir)("Kul" kelimesi Kur'anın çok yerlerinde mezkûr veya mukadderdir. "Kul" emri risalet ve nübüvvete işarettir. İ.İ.)Türkçede "Kul", emir dinleyen hizmetkâr, Allah'ın mahlûku, Allah'a itaat ve ibadet eden veya köle mânasındadır.
KULA'
Ağız ağrısı.
KUL'A(T)
(C: Kulu') Ödünç mal. Yurt edinmeye müsait olmayan yer.
KULAA
Suyu emip yarılmış ve yerden koparılmış balçık. * Büyük taş.