Toplantı yapılan yerlerde, toplantı haricinde çeşitli grupların yaptığı gizli çalışma.
KULKALAN
Bir nevi ot.
KULKUL
Şen, çevik, atik. * Bir şeyin deprenmesiyle çıkan ses. * Büyük, derin deniz. * Hızlı giden at.
KULKULANİ
Üveyik kuşuna benzer bir kuş.
KULLAB
(C.: Kalalib) Çengel, kanca. Ucu eğri nesne.
KULLAM
Çöğene benzer bir otun adı.
KULLE
(C.: Kulel) Doruk, dağ tepesi, zirve. * Kule. * Bazı harp gemilerinin güvertelerinde bulunan ve makine ile hareket eden ağır top.
KULMUH
Bir ot.
KULUB
(Kalb. C.) Kalbler, gönüller.
KULUCE
Ekin ekmek için yeri ıslah etmek.
KULUNÇ
Tıb: Şiddetli bağırsak ağrısı. Omuzlarda ve vücutta bir ağrı.
KULZÜM
Deniz, bahr. * Kızıldeniz.
KUM (KUMİ)
(Kavm. den) Kalk (mânasına emir).
KUMAME
(C: Kumâm) Cemaat, topluluk. * Süprüntü.
KUMANYA
ing. Bir gemi içinde bulunan kimselerin beslenmeleri için gemiye doldurulan erzak. Gemi zahiresi. * Eskiden piyade kayığının arka kısmındaki dolapçık. * Gemi kileri. Geminin erzak koymağa mahsus yeri.
KUMAR
Para vs. karşılığında oynanılan oyun. Meşru bir ihtiyacın karşılanması için bir çalışma sonucu olmadan piyango ve şans oyunları gibi haram yollarla kazanç elde etmektir. Dinimizde böyle oyunların her türlüsü haramdır. Bir müslüman kendi menfaatini isteyip zararını istemediği gibi; diğer bir müslümanın da çıkarını gözetip kötülüğünü isteyemez. Halbuki kumara katılan herkes, karşı tarafın zarariyle kendi çıkarlarını düşünmektedir.Eğer böyle bir menfaat ve zarar oyunda konulmamışsa ve dince yasaklanan maksadlar da yoksa, yine de her insan için en kıymetli mal olan zamanını boş yere harcamak olur ki bu da zarardır.Maksatsız, fikirsiz ve dünyaya ne için geldiğini bilmeyen basit bir insan böyle yollara düşer ve gittikçe perişan olur. Halbuki insan, sonsuz ve yüksek gâye sahibi, yüksek şahsiyetli ve nizamlı bir hayat yaşamalıdır. (Bak: Meysir)
KUMARBAZ
Kumar oynayan. Kumarcı.
KUMAR-HANE
f. Devamlı olarak kumar oynanan yer.
KUME
Bir yere toplanmış olan şeyler. * Yüksek, yüce yer.