K Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • KUSAME

    Kassamlara verilen taksim ücreti.
  • KUSARA

    İsteğin ve arzunun son derecesi.
  • KUSARE

    Hususi hücre. * Gemilerde güvertelerin en üstündeki yarım güverte.
  • KUSAS

    Saçın önünde ve ardında nihayeti.
  • KUSASA

    Tırnak kırpıntısı. * Az miktar, az şey.
  • KUSB

    (C: Aksâb) Göden bağırsak denilen büyük bağırsak.
  • KUSBE

    (C: Kuseb) Göden bağırsak.
  • KUSE

    f. Köse.
  • KUSEC

    f. Köse.
  • KUSEYBE

    Bronşcuk.
  • KUSEYRA

    İyeği kemiklerinin altındaki kemik.
  • KUSFEND

    f. Koyun.
  • KÛS-İ GAZA

    Savaş davulu. Muharebe kös'ü.
  • KUSKUS (KUSKUSA)

    (C: Kusâs) Kaba, kısa boylu erkek.
  • KUSLUB

    Kuvvetli, dayanıklı, sağlam.
  • KUSRE

    Yakın, karib.
  • KUSS İBN-İ SAİDE

    İslâmiyetten önce Arabistan'da yaşamış İyâd Kabilesinin ileri gelenlerinden, mühim hakikatlı bir şâirdir. Cârud gibi hakperesttir. Henüz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm genç iken Suk-ı Ukaz panayırındaki hitabeti ile meşhurdur. Hitabesinde bir Hak Peygamber geleceğini ve onun en güzel bir din üzere olacağını müjdelemiştir. (K. En. Sh. 61)
  • KUSSA

    Alın saçı.
  • KUSSABE

    (C: Kısâb) Kamış boğumu. * Düdük.
  • KUSSAS

    Bir demir madeninin adı.
  • KUST

    Topalak dedikleri ot.
  • KUSTAR (KISTÂR)

    Kesedar. Sarraf. * Tüccar, tâcir. * Mizan, ölçü. * Bir şehre veya bir beldeye vâli olan kimse.
  • KUSTAS

    Büyük terazi.
  • KUSU

    Uzaklık, ırak olmaklık. * Son olmaklık.
  • KUS'UL

    Yaramaz, leim, lânet edilen kimse. * Kurt eniği.
  • KUSUR

    Noksanlık. Eksiklik. Noksan ve âcizlik. İhmal. Tedbirsizlik. * Cem' olmalar. * Pahalanmak. *Eksilmek. * Şiddetli olan şeyin yavaşlayıp sâkin olması. * Bereketlenmek. * İmtina', âciz olmak. * Bir hesabın üstü. Artan kısım. * (Kasr. C.) Kasırlar. Saraylar. Köşkler.(Şeytanın mühim bir desisesi : İnsana kusurunu itiraf ettirmemektir. Tâ ki, istiğfar ve istiâze yolunu kapasın. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki, nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksiratdan takdis etsin. Evet şeytanı dinliyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz te'vil ile te'vil ettirir. $ sırriyle, nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiaze etmez; şeytana maskara olur. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir Peygamber-i Alişan , $ dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir. Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiaze eder. İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar; itiraf etse, afva müstahak olur. L.)
  • KUSURE

    Acizlik, güçsüzlük.
  • KUSUR-İ CİNAN

    Cennet'teki köşkler.
  • KUSUT

    Haktan sapmakla cevr ve zulmetmek. * Birşeyi kısımlara ayırmak, tefrik etmek.
  • KUSVA

    Son derecede bulunan. * Son, nihayet. * Son sınır. Erişilecek olan en son nokta.
  • KUŞ'AM

    (C: Kaşâım) Yaşlı ihtiyar, koca kimse. * Belâ. * Arslan. * Sırtlan. * Örümcek. * Karınca yuvası.
  • KUŞAM (KUŞÂME)

    Sofrada artan yemekler.
  • KUŞ'AMAN

    Büyük erkek akbaba.
  • KUŞ'AR

    Hıyar.
  • KUŞA'RİRE

    Titreme. * Tavuk derisi gibi ürperip kabarmış deri.
  • KUŞE

    Köşe.
  • KUŞE-İ FERAG

    İnsanın, herşeyden feragat edip çekildiği köşe.
  • KUŞE-İ NİSYAN

    Unutma köşesi, nisyan köşesi.
  • KUŞİŞ

    f. Çalışma, çabalama, gayret sarfetme, uğraşma.
  • KUŞUR

    (Kışr. C.) Kabuklar, kışırlar.
  • KUŞUR-İ EŞCAR

    Ağaç kabukları.
  • KUŞUTA

    Burnun çökük ve yassı olması.
  • KUT

    Yaşatacak gıda, rızık. * Kuvvetlendirmek.
  • KUT'A

    Bir hurma cinsi.
  • KUTA'

    (C: Kutâ-Kutevât) Atın arkalaşacak yeri. * Bağırtlak kuşu.
  • KUTA' (KUTU')

    Düş yormak, rüya tâbir etme. * Su kesilmek.* Başka yere gitmek.
  • KUTAA

    Bir şeyin kesintisi ve kırıntısı.
  • KUTAFE

    Toplarken düşüp dökülen üzüm ve yemiş döküntüsü.
  • KÛTAH

    (Kuteh) Kısa, boysuz.
  • KÛTAH-ÂSTİN

    f. Aslında kötü olduğu hâlde iyi gibi görünen kimse.