Kur'an-ı Kerim'in 31. Suresi olup Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur.
LOMBAR
ing. Harp gemisinin topun ağzı önündeki deliği.
LUAA
Yumuşak yaş ot.
LU'B
Oyun. Eğlence. (Bak: Sefâhet)
LU'BBAZÂN
f. Oyuncular.
LU'BE
Oyuncu.
LU'BET
Oynayan veya oynatılan şey. Oyuncak. * Herkesi hayrette bırakıp şaşırtacak şey.
LU'BETBÂZ
f. Hayâl oyunu veya kukla oynatan. Oyuncu.
LU'BETGÂH
f. Oyun yeri. Sefih kimselerin eğlence yeri.
LU'BÎ
Oyun ile ilgili olan.
LU'BİYYÂT
Oyunlar, eğlenceler.
LUÇ
f. Şaşı.
LUGAT
(A, uzun okunur) (Lügat. C.) Lügatlar, kelimeler. * Lügat kitapları.
LUGAT
Kelime. Söz. * Her milletin dili. * Lügat kitabı, sözlük.
LUGATNÜVİS
f. Lügat yazan.
LUGATŞİNAS
f. İyi lügat bilen.
LUGAVÎ
Lügata mensup. Lügata, kelimeye âit. Lügattan anlayan. Mecazî olmayıp hakiki bir mânaya delâlet eden kelimeye âit olan.
LUGAVİYYUN
Lügatçılar, kelimelerden anlayan âlimler.
LUHUD
(Bak: Lühud)
LUK
f. Kısa tüylü yük devesi.
LUKA
Meşhur olmuş dört İncil kitabından birisidir. Hz. İsa Aleyhisselâm'dan sonra mühim Hristiyan doktorlarından birisi olan Luka adındaki zatın yazdığı İncil'dir. Bu Zâtın (Mi: 70) yılında vefât ettiği yazılıdır.
LUKME
Yutmak. * Bir yudum taam, lokma.
LUKME-ŞÜMAR
f. Herkesin lokmasını sayan. * Mc: Pinti, hasis, cimri.
LUKTA
Yerden toplanan şey.
LUL
(Luli) f. Utanmaz, hayasız ve namussuz kadın. * Nâzik ve zarif. * Şarkı söyleyip oynayan fahişe kadın.
LULE
f. Çeşme, musluk gibi şeylere takılan küçük boru. * Lüle. Halka gibi dürülmüş şey.
LU'LU'
Serap. * Bir mevzi ismi. * Kurt.
LU'MUZ
Çok yiyen kişi, obur.
LURÎ
f. Cüzzâm veya miskinlik denilen hastalık. * Fare avlıyan bir kuş.
LUSS
(C.: Lüsus-Elsâs) Hırsız, sârık.
LUT
f. Tatlı yemekler. Lezzetli yiyecekler. * Çıplak.
LUT (A.S.)
Hz. İbrahim'in kardeşi Harran oğlu Lut (A.S.) onunla beraber Bâbil diyarında Şam yakasına geçmişti. Sodom nahiyesine peygamber oldu. Bu nâhiyenin ahalisi ehl-i küfr ve fücur idi. Yolsuz giderlerdi ve hiçbir kavmin yapmadığı fuhşiyatı yapalardı. Hz. Lut, onları doğru yola dâvet etti, dinlemediler ve çok nasihat etti, kabul etmediler. Cenab-ı Hak da onların başına taş yağdırdı ve zelzele ile köylerinin altını üstüne getirdi. Cümlesi helâk oldu. Yalnız Lut (A.S.) ehl-i beytiyle geceleyin içlerinden çıkıp kurtuldu. (Kısas-ı Enbiya'dan)
LU'TA
Koyunun boynunda olan karalık. * Siyah hat.
LUT'E
Tutmaç aşı.
LUTF
(Bak: Lütuf)
LÜAB
(Liâb) Salya. Tükrük. Hazmolmamış, ağızdan geri gelen gıda.
LÜAB-ÂLUD
Salya, tükrük karışık.
LÜAB-I ANKEBUT
Örümcek ağı.
LÜAB-I SÜRUR
Sevinç tükrüğü.
LÜABÎ
Tükrük ve salya ile alâkalı. * Salya gibi yapışkan.
LÜANE
Halka çok lânet eden kişi.
LÜBAB
Her nesnenin iyisi, güzidesi, seçkini.
LÜBADE
Yağmur için giydikleri kepenk.
LÜBAHIYE
Mükemmel hilkatli kadın.
LÜBAN
Kendir.
LÜBANE
(C.: Lübânât) Hâcet, ihtiyaç. * Önemli ve ehemmiyetli iş.