L Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • LÂYECUZ

    Câiz değil, olamaz, müsaade verilmez.
  • LÂYEFHEM

    Anlayışsız, idrakten âciz.
  • LÂYEFNA

    Bitmez, tükenmez. Fenaya gitmez. Yok olmaz.
  • LÂYEMUT

    Ölmez. Mahvolmaz. Hayatı sona ermez.
  • LÂYENBAGÎ

    Lâyık olmaz. Yakışmaz. Uymaz.
  • LÂYENFEKK

    Bölünemez, ayrılamaz. Parçalanamaz.
  • LÂYENKATI'

    Aralıksız. Kesilmeksizin.
  • LÂYETECEZZA

    Bölünmez. Parçalanmaz. Ayrılmaz. Tecezzi kabul etmez.
  • LÂYETEGAYYER

    Değişmez, bozulmaz.
  • LÂYETENAHÎ

    Sonsuz. Nihayetsiz.
  • LÂYETENAHİYET

    Lâyetenahilik, sonsuzluk, nihayetsizlik.
  • LAYETEZELZEL

    Sarsılmaz. Tezelzül etmez.(Tahkikî iman sâhibleri, lâyetezelzel bir itikada sâhibdirler.)
  • LÂYEZAL

    Zeval bulmaz. Yok olmaz.
  • LÂYIH (LÂYİH)

    Parlak. Meydanda. Aşikâr. Hatıra gelen.
  • LÂYIHA

    Düşünülen veya tasavvur edilen bir şeyin yazılması. Tasarı.
  • LÂYIHA-İ KANUNİYE

    Huk: Henüz tasdik edilmemiş kanun tasarısı.
  • LÂYIK

    (Liyakat. den) Yakışır ve yaraşır. Uygun, münasib ve muvafık.
  • LÂYİM

    Azarlayan.
  • LÂYUAD

    Adedi belli olmayan. Sayısız. Pek çok.
  • LÂ-YUGLEB

    Yenilmez, mağlup olmaz.
  • LÂYUHSA

    Hesaba gelmez. Hesabsız. Pek çok.
  • LÂYUHTÎ

    Hatâsız, hatâ işlemez. Yanılmaz.
  • LÂYU'KAL

    Anlaşılmaz, akıl ermez. Akıl ile idrak olunmaz.
  • LÂYU'LA

    Üstüne çıkılmaz, çok yüksek. * Galip ve üstün gelinemez.
  • LÂYU'REF

    Bilinmez. Tarif edilmez.
  • LÂYUTAK

    Güç yetmez. Dayanılmaz. Takat yetmez. Çekilmez.
  • LÂYUZAL

    İzale edilmez, tükenmez, zeval bulmaz.
  • LÂYÜFHEM

    Anlaşılmaz. Fehmedilmez.
  • LÂYÜFNA

    Tüketilmez, yok edilmez.
  • LÂYÜLHÎHİ

    (İlhâ. dan) Ona gaflet vermez. Onu boş şeyler meşgul etmez. Boşuna iş yapmaz.
  • LÂYÜS'EL

    Mes'uliyetsiz. Mes'ul tutulamaz. Sorumsuz.
  • LAZ

    Doğu Karadeniz bölgesinde, bilhassa Rize dolaylarında yaşayan bir kavim. * Bu kavimden olan kimse.
  • LAZA

    Ateş. Alev. * Cehennem'in altıncı katı.
  • LÂZÂLE

    (Lâzâlet) Zeval bulmasın, zâil ve eksik olmasın. * Olsun!
  • LÂZÂLE ÂLİYEN

    Yüce ve âli olsun.
  • LÂZEVAL

    Zevalsiz. Sonu gelmez. Zeval bulmaz.
  • LÂZIK

    Yapışkan, yapışıcı. Yapışmış olan.
  • LÂZIM

    Lüzumlu, gerekli. * Bir şeyden aslâ ayrılmayan. Bir işte beraber bulunmasına ve vücuduna ihtiyaç olan şey. * Gr: Müteaddi olmayan.
  • LÂZIM FİİL (FİİL-İ LÂZIM)

    Fâilin zâtında kalan fiil. (Geldi, gitti, güldü gibi)
  • LÂZIM-AMED

    f. Lâzım gelir, lüzum eder. Lâzım geldi.
  • LÂZIM-ÂMED ÇÂR-ÇİZ

    Dört şey lâzım geldi.
  • LÂZIM-I BEYYİN

    Bu tabirin masdariyet şekli "Lüzum-u beyyin" olup ikisi aynı mânaya gelir. Herhangi bir şey hatıra gelince hiç bir delil ve emareye ihtiyaç olmadan o şeyle beraber düşünülmesi zaruri olan diğer bir şey. Meselâ: İnsan denildiği zaman, kabiliyet-i ilim ve san'at akla gelmesi gibi...
  • LÂZIM-I GAYR-I MÜFARIK

    Ayrılması mümkün olmayan, terki câiz olmayan, ziyade gerekli, çok lüzumlu.
  • LÂZIM-I MELZUM

    Biri birisinden aslâ ayrılmaz, birisi olunca diğerinin de olması şart olan.
  • LÂZIM-I ZATÎ

    Kendisine ait icab eden hal. Kendisine has vaziyet.
  • LAZÎ

    (Bak: Lazâ)
  • LAZİB

    Sâbit olan, yapışan.
  • LAZİSTAN

    Lazlar'ın oturduğu bölge olan Rize dolayları. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Rize sancağına verilen ad.
  • LAZLAZ

    Yol gösterici, kılavuz.
  • LAZLAZA

    Yılanın deprenmesi.