Bir şeyi iyice idrak eylemek. * Şuurlu. Kendini bilen. * Tanımak.
MEŞ'URAT
(Meş'ur. C.) şuur hâlinde geçmiş şeyler.
MEŞUŞ
Mendil.
MEŞÜVV
Müshil.
MEŞVERET
Danışma. Konuşup anlaşma. Fikir edinmek için konuşup görüşme. Görüşme meclisi. (Bak: istişâre)
MEŞY
Yürüme.
MEŞYEN
Yayan olarak, yürüyerek.
MEŞY-İ ASKERÎ
Asker yürüyüşü. Askerî yürüyüş.
MEŞYUHA
Yavşan otunun yetiştiği yer.
MEŞYUM
Bedeninde beni olan, benli adam.
MET'
Vurmak. * Çekmek.
MET'
Uzun ve yüce olmak.
META
Ne vakit? Ne zaman? mânasında olup, mutlak ve mübhem vakit edatıdır. Bazan "Min" harfi-i cerri yerinde ve suâl için de kullanılır.
META'
Fayda. Menfaat. * Kıymetli eşya. Tüccar malı.
METAB
Tevbe etmek. * Rücu etmek, geri dönmek, caymak, vazgeçmek.
MET'ABE
(C.: Metâib) Meşakkat, zahmet. Yorgunluk.
METABİ'
(Matbaa. C.) Matbaalar, basımevleri.
METABİH
(Matbah. C.) Mutfaklar.
METAF
Tavaf edecek yer.
METAFİZİK
(Bak: Mâba'det tabia)
METAİB
Yorgunluklar. Meşakkatler. Eziyet verecek şeyler.
METAİB
Seçilmiş ve güzel şeyler.
METAİB-İ SEFER
Muhârebe veya yol yorgunlukları.
METAL
Lât: Mâden. * Matbaacılıkta harfleri teşkil için eritilen kurşun, karışık madde.
METALİ'
Matla'lar. Tulu' edecek yerler veya zamanlar. Güneş veya benzerinin doğduğu yerler. * Ast: Herhangi bir yıldızın i'tidal-i rebii (Arz'ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart'ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzerindeki ara kesitleri arasında kalan kavis. * Edb: Kaside veya gazelin ilk beyitleri.
METALİB
İstekler. Arzular. Taleb edilen şeyler.
METALİB-İ İSTİKBAL
İstikbale aid istekler. Gelecek için olan arzu ve talebler.
METANET
Sağlamlık. Kavilik. Sözünden ve kararından dönmemeklik. İnsanın, fikrinde sabır, azminde kavi ve akidesinde rüsuh sahibi olması. (Mukabili zaaf'dır) (Hak, iman ve İslâmiyet uğrunda metanet göstermek, çok kıymetli bir seciyyedir.)
METANET-İ KALBİYE
Kalb sağlamlığı.
METARIK
(Mıtrak ve Mıtraka. C.) Mızraklar. Tokmaklar. Çekiçler. Değnekler, sopalar.
META-UL GURUR
Gurur metaı. İnsanı aldatıp Allah yolundan alan dünya zevki veya menfaatı, insanlara riyakârlık için kullanılan dünya malı.
METAVİ'
(Mıtvâ. C.) İtâat edenler. Mutiler.
METBENE
Samanlık.
METBU'
Kendine uyulan. Tâbi olunan. Halkın, kendine tâbi olduğu zat. * Hükümdar.
METBUİYYET
Kendine uyulmaklık. Başkasının kendisine tâbi olması. Birisine tâbi oluş.
METBU-U MÜFAHHAM
Hükümdar. Padişah.
ME'TEM
(C: Meâtim) Kadınlar cemiyeti.
METERS
f. Harpte, korunmak gayesiyle yapılan toprak tümsek, siper. * Kapının açılmaması için arkasına konulan ağaç.
METH
Kuyudan su çekmek ve sulamak.
METH
Yerinden koparmak ve çıkarmak. * Cima. Tohum bırakmak için çekirgenin kuyruğunu yere sokması. * Vurmak ve uzaklaştırmak.