f. Peşin, önce, önden. * Evvelki, eski. * Önden verilen.
PİŞİNÎ
(C.: Pişiniyan) f. Evvel zaman adamı.
PİŞKEŞ
f. Hediye, armağan, hibe.
PİŞ-MÜZD
f. Pey, pey akçesi. Satılık bir şeye talip olan kimsenin, sonradan caymayacağını temin makamında olmak üzere satıcıya peşin verdiği bir miktar para.
PİŞNEMAZ
f. İmam.
PİŞNİHAD
f. Usûl, kanun. * Temel, esas.
PİŞREV
f. Önden giden.
PİŞTAHTA
f. Çekmece. Küçük sandık. * Mal serilen yer, vitrin.
PİŞVA
(Pişuva) f. Reis, baş. Hâkim. * Mukteda, imâm.
PİŞVAYAN
(Pişvay. C.) Reisler, başkanlar. Hâkimler.
PİYADE
Narin yapılı bir çeşit kayık adıdır. Eskiden ekseriyetle İstanbul ve civarında kullanılan bu kayıklar, pek makbul gezinti vasıtası idi. * Ask: Orduda tüfekle teçhiz edilmiş olan ve muharip sınıfların asli unsuru bulunan efrada da bu ad verilir. Yaya askeri. * Yaya.
PİYALE
f. Kadeh. Şarap bardağı.
PİYAZ
f. Soğan. * Zeytinyağlı ve sirkeli fasulye haşlaması.
PLAN
Fr. Yapı, makine, bina...gibi yapılacak şeylerin ayrı ayrı parçalarını kâğıt üzerinde gösteren çizgilerin hepsi.
POLAT
(Pulat da denir) Çelik. * Mc: Sağlam, sert.
POLİTİKA
İtl. Memleket işlerini idare için tutulan ölçülü yol. Siyaset.
POST
f. Tüylü hayvan derisi. * Mc: Makam, mevki.
POSTA
İtl. Bir yere gelen veya bir yerden gönderilen mektup ve emânetlerin hepsi. * Bu emânetleri toplayan ve dağıtan idare ve onun yeri. * Belli zamanlarda sefer yapan ve çok zaman posta taşıyan vasıta. * Takım, kol. * Hizmet nöbetinde bulunan er. * Sefer.
POSTİN
f. Kürk.
POSTİNDUZ
f. Kürk diken.
POSTİNPUŞ
f. Kürk giyen.
POSTNİŞİN
Posta oturan. Daha evvelkinin yerine geçen.
POT
t. Irmakları geçmek için kullanılan sal. * Dikişin bir tarafında görülen kumaş kabarığı.
POT KIRMAK
Farkında olmıyarak karşısındakine dokunacak söz söylemek.
POTA
f. Toprak veya mâdenden yapılmış, kimyacı, eczâcı, mâdenci veya kuyumcu âletlerindendir. Altın, gümüş ve benzeri mâdenlerin eritilimesine mahsustur.
POZ
Fr. Fotoğraf alınırken kendine düzen vermek, tavır takınmak. Kımıldamadan durduğu halde kalmak.
Fr. Fls: Hakikatın yalnız tecrübe ve müşahede ile vakıalara istinaden tam olarak bilineceği iddiasında olan felsefe sistemi. (Bak: İsbatiyecilik)
PRANGA
İng. Eskiden ağır cezalı mahkûmların ayaklarına takılan kalın zincir. * Halkalarıyla beraber iki okka yüz dirhem ağırlığındaki demire verilen addır. * Umumi hapishanelerde, hapishanenin iç nizamını bozan ve taşkınlık gösteren mahkûmların ayaklarına da pranga vurulurdu.
PRENS BİSMARK
(1815 - 1898) Meşhur Alman siyasilerinden ve Alman birliği için çalışanlardan birisidir. İslamiyeti ve Hz. Peygamber'i (A.S.M.) medh ü sena ederek hayranlığını bildiren bir mütefekkirdir.
PRENSİP
Fr. Umde. İlk unsur. Temel kanaat, temel düşünce. Temel bilgi * Man: Her çeşit münakaşanın dışında olan.
PROGRAM
Fr. Yapılacak işler için önceden hazırlanmış tasarı. Plân.
PROJE
Fr. Tasarlanan ilk şekil. Tasarı. Mütehayyel.
PROJEKSİYON
Fr. Kuvvetli ışık âleti.
PROPAGANDA
Fr. Bir fikri veya malı herkese bildirmek veya kabulü için yapılan ilân. Çok kıymetli olduğu veya olmadığı hâlde bir şeyin kıymetini arttırmak maksadiyle yapılan konuşma veya ilânat.
PROTEİN
Lât. Tıb: Albüminli besleyici madde.
PROTESTANLIK
(Prutluk) Papayı Hristiyanların başı olarak tanımayıp ruhaniyetini kabul etmeyen bir Hristiyanlık mezhebi. (Bak: Nasraniye)
PROTON
yun. Atom çekirdeğinde pozitif yüklü zerrecik. (Bak: Delil-i inayet)
PRUTLUK
(Bak: Protestanlık)
PSİKOLOG
Fr. Ruhiyatçı, ruh ilmiyle uğraşan.
PSİKOLOJİ
Fr. Ruhiyat, ruhî hâdiseleri tetkik eden ilim kolu.
PSİKOZ
Fr. Tıb: Akıl hastalıklarının umumi adı.
PU
(Puy) f. Araştırma, arama. * Koşma.
PUÇ
f. Kaba, çirkin. * Boş ve faydasız şey. * İçi boş.
PUÇ-MAGZ
f. Boş kafalı.
PUHTE
(C.: Puhtegân) f. Pişmiş, pişkin. Olgun, kâmil insan.