f. Yaşlı, ihtiyar. * Reis. * Bir tarikatın kurucusu. * Herhangi bir meslek ve san'atın başlatıcısı, te'sis edicisi.(Kur'an-ı Hakim; enbiyaları, insanın cemaatlerine terakkiyat-ı mâneviye cihetinde birer pişdar ve imam gönderdiği gibi; yine insanların terakkiyat-ı maddiye suretinde dahi o enbiyanın herbirisinin eline bâzı hârikalar verip yine o insanlara birer ustabaşı ve üstad etmiştir. Onlara mutlak olarak ittibaa emrediyor. İşte enbiyaların mânevi kemâlatını bahsetmekle insanları onlardan istifadeye teşvik ettiği gibi, mu'cizatlarından bahis dahi; onların nazirelerine yetişmeye ve taklitlerini yapmaya bir teşviki işmam ediyor. Hattâ denilebilir ki: Mânevi kemalât gibi maddî kemâlâtı ve hârikaları dahi en evvel mu'cize eli nev'-i beşere hediye etmiştir. İşte Hazret-i Nuh'un (Aleyhisselâm) bir mu'cizesi olan sefine ve Hazret-i Yusuf'un (Aleyhisselâm) bir mucizesi olan saatı; en evvel beşere hediye eden, dest-i mu'cizedir. Bu hakikata lâtif bir işârettir ki: San'atkârların ekseri, herbir san'atta birer peygamberi pir ittihaz ediyor. Meselâ gemiciler Hazret-i Nuh'u (Aleyhisselâm), saatçılar Hazret-i Yusuf'u (Aleyhisselâm), terziler Hazret-i İdris'i (Aleyhisselâm) ... S.)
PİR Ü BERNA
İhtiyar ve genç.
PİRA
f. Süsleyici, düzenleyici, donatıcı.
PİRAHEN
(Pirehen) f. Gömlek. Kamis.
PİRAHEN-İ İSMET
Namus perdesi.
PİRAMEN
f. Çevre, etraf, yan.
PİRAMUN
f. Yan, etraf, çevre.
PİRAN
(Pir. C.) f. İhtiyarlar, yaşlılar.
PİRASTE
f. Tertibedilmiş, düzenlenmiş donatılmış, süslü.Pirastegî $ . f. Düzen, intizam.
PİRAYE
f. Zinet. Süs.
PİRAYEBAHŞ
f. Süsleyici, süs veren.
PİRAYENDE
f. Süsleyici, donatıcı.
PİRAYİŞ
f. Düzen, nizâm, intizam, tertib. * Süs, zinet.
PİREHEN
f. Gömlek.
PİREZEN
f. Kocakarı, acuze.
PİRÎ
İhtiyarlık. Kocamışlık.
PİR-İ FANÎ
Pek yaşlı, zayıf adam. Dünyayı terketmiş ihtiyar.
PİR-İ MOĞAN
(Pir-i muğan) Meyhaneci. * Mc: Mürşid.
PİRİSTU
(Piristuk) f. Kırlangıç kuşu.
PİRİSTUBEÇE
f. Kırlangıç kuşu yavrusu.
PİRSAL
f. Kocamış, ihtiyar, yaşlı.
PİRUZ
f. Uğurlu, hayırlı.
PİRUZÎ
f. Uğurluluk, hayırlılık.
PİRZEN
f. Kocakarı, acuze. Yaşlı kadın.
PİSE
f. Saksağan. * Alaca renk.
PİSTAN
f. Meme.
PİSTE
f. Fıstık.
PİSTER
f. Yatak, döşek.
PİŞ
f. Huzur, ön, ileri taraf.
PİŞADEST
f. Peşin para ile alış veriş. * İşçiye, çalıştıktan sonra verilen para.
PİŞAHENG
(Piş-âheng) Önde giden, öne düşen.
PİŞAN
f. En ön, en ileri.
PİŞANÎ
f. Alın, cebin.
PİŞANÎDÂR
f. Yüzsüzlük yaparak işini beceren.
PİŞBİN
f. İlerisini gören. Basiretli, ihtiyatlı.
PİŞDAR
f. Öncü. Harpte ileriden düşmana gönderilen askerler. * Önde giden. Önayak olan. * San'at, meslek. * Kumandan. * Mc: Yüzsüz. Yüzsüzlükle iş beceren.
PİŞE
f. İş, kâr. Meşguliyet. * Alışkanlık, huy, âdet. * Meslek, san'at. * "Huy edinmiş, alışmış" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Hasenât-pişe $ : İyi şeyleri âdet edinmiş olan.
PİŞEGÂH
f. İş yeri. Fabrika.
PİŞEGÂN
(Pişe. C.) f. Meslekler, san'atlar. İşler. * Huylar, âdetler, tabiatlar.
PİŞEGER
f. San'atkâr işçi.
PİŞEKÂR
f. Sanatkâr, oyuncu.
PİŞEVER
f. Sanat ehli, işçi.
PİŞ-GEH
f. Ön, huzur.
PİŞ-GİR
f. Havlu, peşkir.
PİŞHANE
f. Balkon. * Bir yere gidileceği zaman önceden gönderilen çadır ve yol eşyası.
PİŞHAYME
f. Pâdişah veya vezirlerin divan çadırı.
PİŞÎ
f. İlerleme, üstünlük, tefevvuk. * Önünü gören, ileri görüşlü.