f. Alçak, aşağı. Hafif, yavaş ses. * Sesi galiz, kalın ve korkunç olan.
PESTBAHT
f. Talihsiz. Bahtı fenâ olan.
PESTÎ
f. Alçaklık, âdilik, zillet.
PESTPAYE
(C.: Pestpayegân) Payesi, derecesi aşağı olan, âdi. Alçak. Bayağı. Pespaye.
PESTPERDE
f. Alçak ve hafif sesle.
PESTSADA
f. Hafif ses.
PEŞE
(Bak: Peşşe)
PEŞİMAN
f. Pişman. Nâdim.
PEŞİMANÎ
f. Pişmanlık, nedamet.
PEŞİN
f. Nakdî para. * Önceden, önce.
PEŞİNÂT
f. Peşin verilen paralar.
PEŞİZ
(Peşize) f. Akçe, mangır. Pul. * Balık pulu.
PEŞKEŞ
(Pişkeş) f. Başkasının malını birine bağışlamak. Verilmemesi lâzım olan şeyi başkasına vermek. Karşılıksız vermek.(Bir şeyde mehâsin ve şeref hâsıl oldukça, havassa peşkeş ederler; seyyiât olsa, avâma taksim ederler! M.)
PEŞLENG
f. Geri kalan, geri kalmış.
PEŞM
f. Yapağı, yün. * Keten helvası.
PEŞMİN
(Peşmine) f. Yünden yapılmış. Yapağıdan yapılma. * Sâde ve süssüz elbise.
PEŞREV
f. (Aslı: Pişrev) Önde giden. * Türk müziğinde bir saz eseri. * Güreşten önce pehlivanların ellerini birbirine veya dizlerine çarparak ve biraz sıçrayarak yaptıkları oyun. * Bir çeşit ok.
PEŞŞE
f. Sivrisinek.
PEŞŞEGİR
f. Sinek avlıyan. * Mc: İşsiz güçsüz, boş gezen kimse.
PETER
f. Düz maden levha.
PETGİR
f. Kıl elek.
PEY
f. İz, işaret, nişan. * Ard, arka, akab.
PEYAM
(Peygam) f. Haber.
PEYAM-ÂVER
(C.: Peyamâverân) f. Haber getiren.
PEYAM-BER
f. Haber getiren. Peygamber.
PEYAM-I HASRET
Hasret, özleyiş haberi.
PEY-A-PEY
f. Birbiri ardınca, birbirinin arkasından. * Azar azar, tedricen, peyderpey.
PEYDA
f. Mevcud, var olan, açık, âşikâr, meydanda olan.
PEY-DER-PEY
f. Birbiri ardınca. Yavaş yavaş, azar azar.
PEYEMRES
f. Haber getiren, haber ulaştıran, haberci.
PEY-ENDER-PEY
f. Ardısıra, arka arkaya, durmadan. Azar azar.
PEYGAM
(Bak: Peyam)
PEYGAMAVER
(Peygam-âver) f. Haber getiren, haberci.
PEYGAMBER
(Peyamber) f. Allah'tan haber getiren. Allah'ı, âhireti, zararlı ve faydalı şeyleri tanıtan. Nebi. (Bak: Mefhar-ı kâinat, Muhammed (A.S.M.), Nübüvvet, Resül)
PEYGAMBERÂN
(Peygamber. C.) Peygamberler.
PEYGAMBERÎ
f. Peygamberlik. * Peygamberle alâkalı.
PEYGAR
f. Savaş, harb, muharebe, cidal. Kavga.
PEYGARE
f. İftira.
PEYGULE
f. Köşe, bucak.
PEYGULEGÜZİN
Bir köşede oturan. Köşeye çekilmiş olan.
PEYGULE-İ NİSYAN
Unutulma köşesi.
PEYGUN
f. And, şart, ahd, peyman.
PEYK
f. Bir şeyin etrafında, ona tabi olarak dönen. Seyyare. * Haber ve mektup getirip götüren.