P Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • PERİZE

    f. Ateşte pişirilen ekmek. * Kırmızı altun.
  • PERMER

    f. Ümid etme, umma, bekleme. İntizar.
  • PERMUN

    f. Süs, bezek.
  • PERNİH

    f. İnce düz taş.
  • PERNİYAN

    f. Nakışlı atlas. İpekten dokunmuş, bir cins işlemeli kumaş.
  • PERNUN

    f. İnce ve zarif dokunmuş ipek kumaş.
  • PERRAN

    f. Uçan, uçucu.
  • PERSONEL

    Fr. Şahsa dâir. Şahsî. * Bir işte çalışanların hepsi.
  • PERTAB

    f. Atılma, sıçrama. * Hız almak için geriden koşarak atılma. * Uzağa düşen ok veya başka bir şey.
  • PERTEV

    (Pertav) f. Ziya, ışık. * Atılma, sıçrama, hız.
  • PERTEV-ENDÂZ

    Işıklandıran, ziyâ veren, nurlandıran.
  • PERTEV-FEŞAN

    Işık saçan, ziya saçan.
  • PERTEV-İ MİHR

    Güneş ışığı. Güneşin parlaklığı.
  • PERTEV-SUZ

    Yakan ışık. Güneşe karşı tutulduğu zaman, ışıkları bir noktaya toplayan ve bu suretle ışığın değdiği yeri yakan mercek.
  • PERUŞ

    f. Küçük çıban, sivilce.
  • PERVA

    f. Korku, çekinmek. * Alâka, ilgi, bağ. * Takat. * Durup dinlenmek. * Bilmek. * Vesvese. * Kayd. * Iztırab. * Terk, feragat. * Hayran, şaşmış. * Meyl, teveccüh, iltifat, kayırmak. * Gussalanmak. (L.R.)
  • PERVANE

    f. Fırıldak çark. * Geceleri ışığın etrafında dönen küçük kelebek. * Haberci, kılavuz.
  • PERVANEGÂN

    (Pervane. C.) Gece kelebekleri.
  • PERVANEK

    f. Karakulak adı verilen bir hayvan. * Ask: Öncü, pişdâr.
  • PERVAR

    f. Besili, beslenmiş.
  • PERVAS

    f. El ile dokunup temas etme, eli ile yoklama.
  • PERVAZ

    f. Kanat açmak, uçmak. Uçan, uçucu. * Nur. * Karargâh. * Saçmak. * Hücre. * Saçak. * Ayna. Dolap. * İnce, uzun tahta. * Uçan, uçucu gibi mânâlara gelerek birleşik kelimeler yapılır.
  • PERVAZE

    f. Kır gezisi için hazırlanan yemek. * Altun ve gümüş yaprakların kırıntısı.
  • PERVAZGÂH

    f. Uçulacak yer. Tayyâre meydanı. Hava alanı.
  • PERVAZ-I BERDÂR

    Yükselip uçan. Uçarak dolaşan.
  • PERVER

    (Pervar) f. "Besleyen, yetiştiren, velinimet, koruyan" mânâsında birleşik kelimeler yapılır.
  • PERVERÂN

    (Perver. C.) f. Yetiştirenler, besleyenler, koruyup terbiye eden kimseler.
  • PERVERDE

    f. Terbiye görmüş, yetiştirilmiş, beslenmiş.
  • PERVERENDE

    f. Besleyen, büyüten. Besleyici, büyütücü. * Terbiye edici, yetiştirici.
  • PERVERÎ

    f. Büyütücülük, besleyicilik. Terbiye.
  • PERVERİŞ

    f. Besleme, besleyiş. Beslenme. * Terbiye etme, yetiştirme, eğitme. Terbiye edilip yetiştirilme, eğitilme. * İlerleme, terakki.
  • PERVERİŞYÂB

    f. Beslenen. * Terbiye edilen, terbiye gören, eğitilen, yetiştirilen.
  • PERVERİŞYÂFTE

    f. Terbiye edilmiş, büyütülmüş, yetiştirilmiş, eğitilmiş.
  • PERVİN

    f. Ülker denilen yedi yıldızın tamamı.
  • PERVİZ

    f. Üstün, galib, muzaffer. * Elek. Süzgeç. * Güzellik. * Balık. * Cilve. * Tar: İran Hükümdarı Husrev'in lâkabı.
  • PERVİZEN

    f. Elek, kalbur.
  • PERVİZ-İ FELEK

    Güneş, şems.
  • PES

    f. Arka, art, geri. * Öyle ise, imdi...
  • PES Ü PİŞ

    Arka ve ön.
  • PESADET

    f. Veresiye alışveriş.
  • PESAVEND

    f. Kafiye.
  • PESEND

    f. Beğenmek, kabul eylemek. Beğenici. Muvâfık.
  • PESENDÂNE

    Beğenecek yolda, beğenmek suretiyle.
  • PESENDİDE

    f. Beğenilmiş, seçilmiş, müntehab.
  • PES-İ DİVÂR

    Duvarın arkası.
  • PES-İ PERDE

    Perde arkası.
  • PESİN

    f. Sonraki, gerideki, en son.
  • PESMANDE

    f. Geri kalmış, geride bulunan, bâkiye. * Artmış, artık.
  • PESMANDE-HOR

    f. Artık yiyen.
  • PESPERDE

    f. Perde arkası, gizli iş.