f. Fırıldak çark. * Geceleri ışığın etrafında dönen küçük kelebek. * Haberci, kılavuz.
PERVANEGÂN
(Pervane. C.) Gece kelebekleri.
PERVANEK
f. Karakulak adı verilen bir hayvan. * Ask: Öncü, pişdâr.
PERVAR
f. Besili, beslenmiş.
PERVAS
f. El ile dokunup temas etme, eli ile yoklama.
PERVAZ
f. Kanat açmak, uçmak. Uçan, uçucu. * Nur. * Karargâh. * Saçmak. * Hücre. * Saçak. * Ayna. Dolap. * İnce, uzun tahta. * Uçan, uçucu gibi mânâlara gelerek birleşik kelimeler yapılır.
PERVAZE
f. Kır gezisi için hazırlanan yemek. * Altun ve gümüş yaprakların kırıntısı.
PERVAZGÂH
f. Uçulacak yer. Tayyâre meydanı. Hava alanı.
PERVAZ-I BERDÂR
Yükselip uçan. Uçarak dolaşan.
PERVER
(Pervar) f. "Besleyen, yetiştiren, velinimet, koruyan" mânâsında birleşik kelimeler yapılır.
PERVERÂN
(Perver. C.) f. Yetiştirenler, besleyenler, koruyup terbiye eden kimseler.
PERVERDE
f. Terbiye görmüş, yetiştirilmiş, beslenmiş.
PERVERENDE
f. Besleyen, büyüten. Besleyici, büyütücü. * Terbiye edici, yetiştirici.
PERVERÎ
f. Büyütücülük, besleyicilik. Terbiye.
PERVERİŞ
f. Besleme, besleyiş. Beslenme. * Terbiye etme, yetiştirme, eğitme. Terbiye edilip yetiştirilme, eğitilme. * İlerleme, terakki.
PERVERİŞYÂB
f. Beslenen. * Terbiye edilen, terbiye gören, eğitilen, yetiştirilen.
PERVERİŞYÂFTE
f. Terbiye edilmiş, büyütülmüş, yetiştirilmiş, eğitilmiş.
PERVİN
f. Ülker denilen yedi yıldızın tamamı.
PERVİZ
f. Üstün, galib, muzaffer. * Elek. Süzgeç. * Güzellik. * Balık. * Cilve. * Tar: İran Hükümdarı Husrev'in lâkabı.
PERVİZEN
f. Elek, kalbur.
PERVİZ-İ FELEK
Güneş, şems.
PES
f. Arka, art, geri. * Öyle ise, imdi...
PES Ü PİŞ
Arka ve ön.
PESADET
f. Veresiye alışveriş.
PESAVEND
f. Kafiye.
PESEND
f. Beğenmek, kabul eylemek. Beğenici. Muvâfık.
PESENDÂNE
Beğenecek yolda, beğenmek suretiyle.
PESENDİDE
f. Beğenilmiş, seçilmiş, müntehab.
PES-İ DİVÂR
Duvarın arkası.
PES-İ PERDE
Perde arkası.
PESİN
f. Sonraki, gerideki, en son.
PESMANDE
f. Geri kalmış, geride bulunan, bâkiye. * Artmış, artık.