P Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • PENCPAY

    f. Beş ayaklı. Yengeç.
  • PENCRUZE

    f. Beş günlük. * Süreksiz, pek az.
  • PENCSALE

    f. Beş yaşında.
  • PENCŞENBİH

    f. Beşinci gün. Perşembe.
  • PENCÜM

    f. Beşinci.
  • PENCÜMİN

    f. Beşinci.
  • PENÇE

    f. El ayası ile beş parmağın tamamı. * Hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları. * Eskiden Şark hükümdarlarının imza yerine ellerini kırmızı boyaya sürüp, kâğıdın üstüne basmalarıyla olan şekil, tuğra. * Mc: Kuvvet. Savlet, satvet.
  • PENÇE-İ KAHR

    Kahir pençesi. Mahveden el.
  • PENÇEZEN

    f. Pençe vuran, düşman.
  • PEND

    f. Nasihat, vaaz, öğüt.
  • PENDİMİ GUŞ ETTİ

    Nasihatımı dinledi.
  • PENDKÂR

    (C.: Pendkârân) f. Nasihat eden, nâsih. Öğüt veren.
  • PENDNÂME

    f. Öğüt kitabı.
  • PENDUZ

    f. Çuvaldız.
  • PENİR

    f. Peynir.
  • PER

    f. Kanat.
  • PERAKENDE

    f. Dağınık. Dağıtma. * Azar azar yayılan veya satılan.
  • PERAKENDEGÛ

    f. Saçma sapan konuşan. Saçmalayan.
  • PERANDAH

    f. Sepilenmiş deri sahtiyan.
  • PER-AVER

    f. Kanat açan, kanat açıcı. Keskin uçan.
  • PERÇEM

    f. Kâkül. * Tepede bırakılan saç. * Mızrak ve bayrak gibi şeylerin başlarına konulan püskülümsü şeyler.
  • PERD

    f. Kıvrım, büklüm, kat.
  • PERDA

    f. Yarın.
  • PERDAHT

    f. Cilâ. Parlaklık, parlama. * Düzleme, temizleme.
  • PERDAHTE

    f. Cilâlanmış, parlatılmış. * Temizlenmiş, düzenlenmiş, tertib edilmiş.
  • PERDAR

    f. (Bak: Berdâr)
  • PERDAZ

    f. Tertib eden, düzenleyen, düzeltici.
  • PERDE

    f. Kapı, pencere gibi yerlere asılan veya iki yeri birbirinden ayıran, görünmeğe mâni olan şey. * Mc: Irz, namus, iffet.* Bir müzik parçasını meydana getiren seslerden herbirinin kalınlık veya incelik derecesi. * Bir sahne eserinin büyük bölümlerinden her biri. * Ekran, sinema perdesi. * Tıb: Aksu. * Mc: Gaflet. Basiretsizlik. (Bak: Esbabperest.)
  • PERDE YIRTILMAK

    Hayasızlık etmek, utanmazlık.
  • PERDEBERDAR

    f. Perde kaldırıcı. Perde açıcı.
  • PERDEBER-ENDAZ

    f. Perdeyi kaldırıp atan. * Utanmayı bırakan, sıkılmayan, utanmayan, hayâsız.
  • PERDEBİRUN

    f. Utanmaz, açıksaçık konuşan.
  • PERDEBİRUNÂNE

    f. Sıkılmadan, utanmazcasına. Perdeyi kaldırırcasına. Edebsizce.
  • PERDEDÂR

    f. Perdeci, kapıcı, odacı. Bir şeyin görünmesine ve bilinmesine mâni ve perde olan.
  • PERDEDÂR-I FELEK

    Ay, kamer.
  • PERDEDER

    f. Perde yırtan. Utanmaz, hayâsız.
  • PERDEGÎ

    (C.: Perdegiyân) f. İyi örtünmüş ve namuslu kadın.
  • PERDE-İ CÜMUD

    Donmuş, katı perde. * Mc: Alem, tabiat. * Akıl ve hissiyatı kendisi ile meşgul edip, dini ve ulvi hakikatlardan ayıran, gaflet veren perde.
  • PERDE-İ NİLGÜN

    Gökyüzü, sema.
  • PERDE-İ TÜRABİYE

    Toprak perdesi, yer yüzü.
  • PERDEKÂR

    f. Perdeli. Perde ile örtülü yer.
  • PERDEKEŞ

    f. Perde çekici, örtücü. Engel, mâni.
  • PERDENİŞİN

    f. Perde arkasında oturan. * Mc: Namuslu, temiz.
  • PERDEPUŞ

    f. Örten, örtücü.
  • PERDESERÂ

    f. Şarkı söyleyen, şarkıcı. * Saz çalan, çalgıcı. * Küçük çadır.
  • PERDESERÂY

    f. Küçük çadır. * Şarkı söyleyen, şarkıcı, hânende. Çalgıcı, saz çalan.
  • PERDEŞİNÂS

    f. Şarkı söyleyen, şarkıcı.
  • PERE

    f. Uç, kenar.
  • PERE-İ BİNÎ

    Burun ucu.
  • PERE-İ KÛH

    Dağ eteği.