Katı, sağlam, sert. * Bir ayağı beyaz olan dişi koyun. (Müz: Ercel)
RECLAN
(C.: Raclâ-Rıccâl) Yayan kimse.
RECM
Taşlamak, taşa tutmak, taş ile insan öldürmek. * Atılan taş. * Kabre taştan nişan dikmek. * Şeytan üzerine atılan nücum. * Tardetmek, kovmak, sövmek. Terketmek. * Zan ve kıyas etmek. (L.R.)
RECMETMEK
Taşlamak, taşlamak suretiyle öldürmek. * Mc: Aleyhte konuşmak.
RECRACE
Asker kalabalığı. * Ses çokluğu.
RECRECE
Sarsılma, titreme, sallanma.
RECS
(Recse) şiddetli gök gürültüsü. * şiddetli ses.
RECSAN
Gök gürlemesi sesi.
RECÜL
Yetişkin erkek. Bir işin ehli. Er kişi. Adam.
RECÜLE
Giyiniş ve hareketleriyle kendini erkeklere benzeten kadın.
RECÜLET
Erlik, erkeklik.
RECÜLİYET
Erkeklik, erkek olmak. * Cesâretlilik, erişkenlik.
RED'
Geri verme, reddetme.
REDA'
(Redaet) Süt emmek.
REDA'
Önleme, men'etme, yasaklama.
REDAET
Kötülük, fenalık, bayağılık.
REDAH
(C.: Rudüh) Dolu büyük çanak. * Etli ve şişman kadın.
REDANE
Tentelerin kenarlarında açılan ufak deliklerin yırtılmaması için o deliklere geçirilen mâdeni halka.
REDD
Geri döndürmek, kabul etmemek, çevirmek, def etmek. * Bir şeyin karşılığını icra etmek. * Sözü selâset ve talâkatla eda edemeyip harfleri geri çevirerek konuşmağa sebep olan dilin tutukluğuna denir. * Cerhetmek. * Kötü ve fena şey.
REDDET
Güzellikler arasında nazara çarpan çirkinlik. * Bir defa reddediş.
REDD-İ CEVAB
Suâlin cevabını vermek.
REDD-İ HÂKİM
Taraf tutan hâkimi kabul etmeyip reddetmek.
REDD-İ KELÂM
Söze itiraz etme, karşılık verme.
REDD-İ SELÂM
Selâm verenin selâmını almak.
REDDİYE
Bir mes'ele hakkında zıt karşılık. Cevap. Beğenilmeyen bir şeye cevap vermek.
REDE
Sıra. Bir duvardaki tuğla veya taş sırası.
REDEN
Hazz denilen kumaş. * Silâhların biribirine dokunmasından çıkan ses. * İplik eğirmek.
REDİ
(Rediye) Fenâ, kötü, bayağı.
RED'-İ CEYB
Mc: İçinden sıkıntıyı atma.
REDİF
Arkadan gelen, birisinin ardından giden. * Birbiri ardınca zuhur etmek. * Terhis olup ihtiyata geçen asker. * Edb: Beytin sonunda kafiyeden sonra tekrarlanan kelime.
REDİG
Yere vurulmuş. * Nâdan, ahmak.
REDİM
Eski, köhne kaftan.
REDM
(C.: Rüdum) Bir şeyin önüne sed yapma. * Bir şey dâimi olmak ve akmak. * Pencere, kapı ve delik gibi yerleri tıkama. Tamâmen kapama. * Zülkarneyn seddinin ismi.
REDM-İ AZİM
Zülkarneyn Seddi'nin ismi.
REDS
Taş atmak.
REDYAN
Davar yelmek.
REE
(Bak: Rie)
REEL
Fr. Gerçek, hakiki, sahici.
REF'
Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma. * Lağvetme, hükümsüz bırakma. * Gr: Arapça bir kelimenin sonunu merfu' (ötreli) okumak.
REFAGAT
Bolluk içinde geçinme.
REFAH(ET)
Bolluk, rahatlık.
REFAKAT
Arkadaşlık, beraberlik.
REFD
Atâ etmek, hediye vermek. * Yardım etmek. * Büyük kadeh.
RE'FE
Esirgemek, korumak. Acımak. Şefkat etmek.
REFENN
Kuyruğu uzun olan at.
REFES
(Rüfâs) Kinayesi icab eden şeyi açık söylemek. * Kinâye olarak. * Cimâ, nikâh. * Fuhşiyyât.