Eskiden kumandanlara, serdarlara mahsus resmi ünvan.
RE'FETMEÂB
f. Çok merhametli.
REFEZ
Bölük bölük olan cemaat. (C: Erfaz) Kap dibinde kalmış azıcık su.
REFF
Elbise koymak için duvara çıkıntı yapmak veya duvara tahta çakmak. Raf.
REFH
Yağlanmak.
REFHAN
(Refâh. dan) Varlık içinde yaşıyan.
REFİ'
Yüksek, bülend, âli, yüce.
REF'-İ CİDAL
Kavga ve çekişmeye son verme.
REF'-İ İMTİYAZ
İmtiyazın, sınıflamanın kalkması. Aynı hakka sahip herkese aynı muâmele yapılması.
REFİF
(Ateş) Parlamak.
REFİG
Bolluk ve rahat içinde geçinen adam.
REFİH
Rahatlık ve huzur içinde geçinen. Refah ve rahat ile yaşıyan.
REFİK(A)
Ortak, arkadaş, eş, yardımcı, yoldaş.(Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklid eder, refikasını, hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur. Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyânetine bakıp, " Ebedi arkadaşımı kaybetmiyeyim" diye takvaya girer. Veyl o erkeğe ki: Saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer. L.)
REFİK-İ A'LÂ
En iyi, en yüksek refik. Cenab-ı Hak (C.C.)
REFİK-İ RÂH
Yol arkadaşı.
REFİL
Kaftanını yukarı kaldırıp sallana sallana yürüyen. * Ahmak kimse. * Kuyruğu uzun at.
Kaftanını uzun diktirip yürürken eteklerini çekip sallamak.
REFORM
Fr. Düzeltme, tanzim. Asıl şeklini verme. Islah etme. Avrupa'da başlayan dinde reform hareketini, İslâm dinine tatbik etmenin yeri yoktur. Çünkü İslâm dini, bütün zaman ve mekânların insanlarına her cihetle cevap verecek câmiiyette olduğundan ve ilmi esaslara dayanmış olarak asliyetini muhafaza ettiğinden, İslâm dininde reform olamaz. Ancak dinde yeni izah ve isbat şekli vardır. (Bak: Müceddid, Ehl-i bid'a)
REFREF
Kuşu çok olan çimenlik, kır. * Mânevi bir binek. * Dalları salkım salkım olan ağaç. * Kenar saçağı. * Yeşil elbise. * İnce yumuşak kumaş. * Döşek. * Cennet.
REFREFE
Kuşun kanatlarını oynatıp açması.
REFS
Ayakla vurmak.
REFS
Edeb hârici söz söyleme. * Kadınlara lâf atma.
REFSE
Tokuşmak.
REFŞ
Küçük kazma. * Çapa. * Büyük kulaklık. * Kulağı büyük olma.
REFT
Bir şeyi ufalıyarak kırıntı hâline getirme. Bir şeyi ufalama.
REFT
f. Gitmek, yürümek. * "Gitti" mânasında fiildir.
REFTAR
f. Gidiş, salınarak yürüyüş.
REFTE
f. Gitmiş.
REFTE REFTE
f. Git gide, azar azar.
REFTEN
f. Gitmek.
REFUŞE
f. Lâtife, şaka. * Suç, günah.
REFV
Sabretmek. * Korkudan emin etmek. * Islah etmek, düzeltmek.
REFZ
Terketmek.
REG
f. Damar.
REGABE
Yumuşak arazi.
REGAD
Varlık, genişlik.
REGAİB
(Ragibe. C.) Çok istenilecek şeyler. Hediye, atiyye. Çok rağbet olunan şeyler. Bol bol ihsan etmek.
REGAİB GECESİ
Receb ayının ilk perşembe gününün akşamı (Cuma gecesi).
REGAMİ
Çekirge çokluğu.
REG-İ CÂN
Can damarı, şah damarı.
REH
f. Yol, kaide, tarz, usul. (Bak: Râh)
REHA
f. Kurtuluş, kurtulma. Halâs. * Urfa şehrinin eski ismi. (Bak: Rüha)
REHA'
Geçim bolluğu. * Genişlik, gevşeklik, pörsüklük, yumuşaklık.