R Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • RİYAZİYAT-I ÂLİYE

    Yüksek matematik.
  • RİYAZİYE

    Hesap ilmi. Matematik bilgisi. Hesapla alâkalı. * Bir yazı çeşidi.
  • RİYAZİYYUN

    (Riyazî. C.) Matematik âlimleri.
  • Rİ'YE

    (C.: Riin) Sihir.
  • RİYEB

    (Ribet. C.) Şüpheye düşmeler.
  • RİZ

    f. Döken, saçan, akıtan.
  • RİZAM

    Kabile, kavim, topluluk.
  • RİZAM

    Serkeş adam veya at.
  • RİZAN

    f. Akan, dökülen.
  • RİZE

    f. Döküntü, kırıntı. Ufak parça.
  • RİZE RİZE

    f. Parça parça, ufak ufak.
  • RİZEÇİN

    f. Kırıntı ve döküntü toplayan.
  • RİZEHÂR

    f. Kırıntı ve döküntü yiyen.
  • RİZEHOR

    f. Kırıntı, döküntü yiyen.
  • RİZİŞ

    f. Akış, dökülüş.
  • RİZME

    Esvap koyulan bohça.
  • RİZNE

    Su toplanacak yer.
  • RİZZ

    Gizli ses.
  • ROBOT

    Fr. Elektrikle veya mekanik yollarla hareket ettirilerek çeşitli işler yaptırılabilen otomatik cihaz.
  • ROL

    Fr. Oyun. Sahnede gösterilen oyun hareketlerinden her bir oyuncuya düşen kısım.
  • ROMAN

    Hayalî veya hakiki, kitap halinde yazılmış büyük hikâye. * Eski Roma devletinin diline de Roman denirdi.(Edebsizlenmiş edeb, "müsekkin hem münevvim" hakiki fayda vermez. Tek bir ilâcı bulmuş o da romanları imiş.Kitab gibi bir hayy-ı meyyit, sinema gibi bir müteharrik emvat! Meyyit hayat veremez...Hem tiyatro gibi tenasuhvari, mâzi denilen geniş kabrin hortlakları gibi şu üç nevi romanları ile hiç de utanmaz. Beşerin ağzına yalancı bir dil koymuş. Hem insanın yüzüne fâsık bir göz takmış. Dünyaya bir alüfte fistanını giydirmiş. Hüsn-i mücerred tanımaz... Lemaat)
  • ROMAN-VÂRİ

    f. Roman gibi hayalî olabilen. Hakikatla alâkası olmayan veya az olan.
  • ROMÖRK

    Fr. Denizde veya karada başka bir vasıta tarafından çekilen motorsuz taşıt.
  • ROTA

    Vapur ve gemilerde istikamet yolu. Geminin seyir yolu.
  • ROVELVER

    Fr. (Aslı: Revolver-Lüverver) Tabanca. Küçük silâh. Toplu tabanca. Altı patlar denilen, altı mermi alan tabanca.
  • RÖNTGEN

    Röntgen adında bir Alman âliminin 1896' da keşfettiği ışıklar. Bunlar gözle görülmediği halde fotoğraf camına tesir eder, vücuddan, tahta, kâğıt gibi maddelerden bu ışık geçebilir. Bazı hastalıkların teşhis ve tedavisinde de kullanılır. * Vücuddaki iç uzuvların filmini çekmek.
  • RÖPORTAJ

    Fr. Bir gazete muharririnin gördüklerini anlatan yazısı.
  • RU

    f. Olan, biten manalarında birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Hod-ru: Kendiliğinden.
  • RU'

    Kalb, fuad. Kalbde korku ârız olacak yer. * Zihin ve akıl.
  • RU (RUY)

    f. Yüz, cihet. Sebep. Çehre.
  • RUAF

    Burun kanaması.
  • RUAM

    Burun suyu, sümük. * Sakağı (mankafa) hastalığı.
  • RUAMA

    Çekirge çokluğu.
  • RUAT

    (Râî. C.) Çobanlar.
  • RUB

    f. Süpürge. * Süpürme.
  • RU'B

    Korku, havf. Korkudan dolayı iş ve hareketten kesilmek. Korkutmak. * Kesmek. * Sihir, büyü, efsun.
  • RU'B

    Sütün yoğurt olması.
  • RUB'

    Dörtte bir. Bir şeyin dört kısmından bir kısmı.
  • RUBA

    (Bak: Rüba)
  • RUBAH

    (Rubeh) f. Tilki. * Mc: Kurnaz, hilekâr.
  • RUBAÎ

    (Bak: Rübaî)
  • RUBAÎ-İ MEZİD

    Kendisine harf ilâve edilmiş olan aslı dört harfli mastar.
  • RUBB

    Meyva suyu.
  • RUBBAN

    Kaptan.
  • RUBBE

    Gr: Harf-i cerdir, nekre ile beraber olur. Çokluk veya azlığa işaret eder. "Öylesi var ki" mânâsındadır.
  • RUBBEMA

    (Rubbe-mâ) Bâzan, bâzı kere.
  • RUBEHANE

    f. Kurnazca, tilkicesine.
  • RUBEHÎ

    f. Kurnazlık. Tilkilik.
  • RUBERAH

    f. Gitmeğe hazır, yüzü yola doğru.
  • RUBERU

    f. Yüzyüze.