R Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • RAKRAK

    Şuleli ve ziyâlı, parlak, nurlu.
  • RAKRAKA

    Nâzik ve derisi yumuşak olan kadın.
  • RAKRAKA

    Su dökmek. * Su gelip gitmek. * Parlamak. * Suyun akması.
  • RAKRAKAN

    Serap.
  • RAKS

    Sıçrayarak oynamak, dansetmek.
  • RAKSÂN

    Rakseden, dans eden, oynayan.
  • RAKS-I MÜKERRER

    Tekrar tekrar yapılan raks. Döne döne oynama.
  • RAKSKÜNÂN

    f. Raksederek, raksede ede, oynıyarak, oynıya oynıya.
  • RAKŞ

    Nakşetme, süsleme.
  • RAKŞA'

    (C.: Rukaşâ) Alaca yılan. * Süslü kadın.
  • RAKUD

    (C.: Revâkıd) Derinliği fazla olan küp.
  • RAKY

    Yükselmek, terakki etmek.
  • RAL

    (C.: Rilâl-Ri'lân-Er'ül- Reele) Deve kuşunun yavrusu.
  • RA'L

    Koyunun kulağından kesilen parça.
  • RA'LA'

    (C.: Rual) Akılsız kadın. * Kulağının ucu kesilip ilişik duran dişi koyun.
  • RA'LE

    (C.: Riâl-Erâl-Erâil) At sürüsü. * Hurma ağacının uzunu.
  • RAM

    f. İtaat eden, boyun eğen, itaatli, münkad.
  • RAMAD

    Kül, ateş külü.
  • RAMAK

    Nefes alacak kadar kalan hava, az bir hayat eseri. * Çok az şey.
  • RAMAS

    Göz çapağı.
  • RAMAZ

    Güneşin sıcaklığı şiddetle ve yakarak gelmek, şiddetli olmak, yakmak. * Kesinleştirmek.
  • RAMAZAN

    Mübarek ayların en mühimmi ve mübarek üç ayların sonuncusu. Kur'an-ı Kerim'in nâzil olmağa başladığı oruç ayı. Arabî ve Kamerî olan takvime göre 9. ay. Oruç tutanın günahlarını yaktığı, mahveylediği için bu isim verildiği rivayet edilir.(Ramazan-ı Şerif'te mü'minler, derecatına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevi sürurlara mazhar oluyorlar. Kalb ve ruh, akıl, sır gibi letâifin o mübârek ayda oruç vasıtasiyle çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vardır. Midenin ağlamasına rağmen onlar masumâne gülüyorlar. M.)(İşte Ramazan-ı Şerif, âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevi hasılat için gâyet münbit bir zemindir. Ve neşv ü nema-i a'mâl için, bahardaki mah-i nisandır. Saltanat-ı Rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsi bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan yemek, içmek gibi nefsin gafletle hayvani hâcatına ve mâlâyani ve hevâperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevi hâcâtını muvakkaten bırakmakla uhrevi bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir. Evet, Ramazan-ı Şerif; bu fani dünyada, fani ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bakiyeyi tazammun eder, kazandırır.Evet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise nass-ı Kur'ân ile bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i katıadır. M.)
  • RAMAZANİYE

    Ramazana ait. Ramazan hakkında. * Ramazan ayına dair medhiye veya kaside.
  • RAMETMEK

    Boyun eğdirmek, itaate getirmek.
  • RAMİ

    (Remy. den) Ok, mermi v.b. şeyler atan atıcı.
  • RAMİ

    f. Çok itaatkâr olan.
  • RAMİH

    Süngü batıran, mızrak saplayan.
  • RAMİK

    Miskle karıştırılan siyah bir madde.
  • RAMİLE

    Yelmek. * Şam vilâyetine bağlı bir yerin adı.
  • RAMİS

    Toprağı her yöne sürüp savuran rüzgâr.
  • RAMİŞE

    İyilik, gökçelik, hasene.
  • RAMİŞGER

    f. Çalgıcı. Saz çalan.
  • RAMK

    Nazar etmek, bakmak.
  • RAMPA

    Fr. İki geminin birbirine veya bir geminin iskeleye yanaşıp bitişmesi. * Şose veya demiryolundaki yokuş. * Trenin eşya almağa mahsus yanaştığı set.
  • RAMPACI

    Eski deniz muharebelerinde yakından dövüşerek zabtedilmek istenilen bir düşman gemisine hücumla borda bordaya gelindiği sırada düşman gemisindeki askerlerin vuku bulacak hücumunu menetmek için güverteye yayılan silâhendazlar.
  • RAMT

    Ayıplama.
  • RAMUZ

    Deniz.
  • RAN

    f. Bacağın uyluk kısmı. Uyluk. * Kelimenin sonuna getirilerek. " Süren, sürücü" mânasını ifade eden birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Hükümrân $ : Hüküm süren.
  • RAN

    (Reyn. den fiil) Kalb katılaşması, lekelenmek. Kalbin kasavetlenmesi. * Pas, kir. (Bak: Reyn)
  • RA'N

    (C.: Ruun-Riân) Ahmaklık. * Sarp dağ. * Önüne sivrilmiş dağ burnu.
  • RA'NA

    İyi, güzel, hoş, lâtif. Pür ve revnak olan.
  • RANEC

    Hindistan cevizi.
  • RANİN

    f. Pantolon. şalvar. Don.
  • RAPOR

    Fr. Bir tedkik neticesini bildiren yazı.
  • RAPÖRTAJ

    (Bak: Röportaj)
  • RA'RA'

    (C. Raâri') Kötü, alçak kimse. * Yaramaz gönüllü. * Çok uzun boylu adam. * Güzel itidalde olan kimse.
  • RA'RAA

    Suyun şiddetle akması. * Depretmek. (Çocuk) büyümek. * Bitirmek.
  • RA'S

    Yorulduğunda yab yab yürümek. * Birşeyi silmek.
  • RA'S

    Boyanmış renkli yün. * Süt vermek. * Süt içmek.
  • RAS'

    Yapışmak.