S Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • SAİK

    Kırağı, çiğ.
  • SAİK

    Dürten, sevkeden, sürükleyen, götüren. * Sebep.
  • SAİK

    (Bak: Saak)
  • SAİKA

    Yıldırım. Ölüm, mevt. * Nüzul ateşi. * Semadan gelen şiddetli ses. * Mühlik ve azab. * Bulutları sevke vazifeli melek.
  • SAİKA

    Sürükleyen, sevkeden, götüren hal, sebep.
  • SAİKA-VARİ

    f. Yıldırım gibi. Şiddetli korkutarak.
  • SAİKA-ZEDE

    f. Yıldırım çarpmış.
  • SAİL

    (Savlet. den) Saldıran. Kibirli olup başkasına tecavüz eden.
  • SAİL(E)

    (Sual. den) Dilenci. * Fakir. * Soran. * İsteyen. * Akan, seyelan eden.
  • SAİLİYET

    Akıcılık. * Dilencilik.
  • SAİM

    (Savm. dan) Oruçlu, oruç tutan.
  • SAİME

    Çayıra başı boş olarak salıverilen hayvan.
  • SAİMÎN

    (Sâim. C.) Oruç tutan kimseler.
  • SAİR

    Seyreden, harekette olan. * Bir şeyden geri kalan. * Maadâ. Geçen, dolaşan. * Yolcu. Seyyar. * Başkası, diğeri.
  • SAİT

    (Savt. dan) Sesli. Ses çıkartan.
  • SAİYAN

    (Sâi. C.) Haberciler, haber götürenler. * Çalışanlar.
  • SAK

    Bir şeyin aslı. * Topuktan baldıra doğru bacağın incik yeri. * Mc: Şiddet.
  • SAK'

    Horozun ötmesi. Bir kimseye vurmak. * Udul etmek, geri dönmek, vazgeçmek.
  • SAK'

    Kuşun, kanadını çırparak öttürüp uçması.
  • SA'K(A)

    Ansızın düşmek. * Çağırmak. * Helâk olmak.
  • SAKA

    Ordunun gerisi, ordunun gerisinde bulunan asker takımı. * Üzengi kayışı.
  • SA'KA

    Bayılma. Baygınlık.
  • SAK'A

    Güneş. * Başın ortası. * Beyaz renkli tavşancıl kuşu.
  • SAK'AB

    Uzun, tavil.
  • SA'KA-İ ŞEDİDE

    Şiddetli baygınlık.
  • SAKALAN

    (Sakaleyn) İnsanlar ve cinler.
  • SAKAM

    (Sekam) İllet, hastalık, dert. * Hata ve yanlış. * Zillet.
  • SAKAMET

    Bozukluk, ziyan, noksan, zarar, eksiklik. * Keyifsizlik. * Dert.
  • SAKAR

    (C.: Sükur-Sakâr-Sıkâre-Sukure-Eskur) Çakır kuşu. * Çok ekşimiş süt ve pekmez. * Bir şeyi kırmak.
  • SAKAR

    Cehennem'in bir ismi. (Bak: Cehennem)
  • SAKARE

    Kâfir. * Koğucu, dedikoducu, nemmam. * Müstehak olmayana lânet eden. * Pekmezci.
  • SAKAT

    Bir tarafı bozuk, eksik veya asla bir işe yaramaz olan. * Yanlışlık (yazıda veya sözde).
  • SAKATÎ

    Yanlışları çok olan muharrir veya şâir.
  • SAKAYN

    İkizkenar.
  • SAKB

    (C.: Sukub) İnce, uzun. * Ev ortasında olan direk. * İçi boş olmayan kuru cisme vurmak. * Yakınlık.
  • SAKB

    (C.: Sukub) Delinme, delme. * Bir taraftan diğer tarafa kadar açık olan delik. * Sütü çok olan deve. * Çok kırmızı, koyu kırmızı.
  • SAKBE

    Çadır direği. * Oklava.
  • SAKEK

    At kusurlarından bir kusur.
  • SAKF

    Dam, çatı, tavan. Asuman, gökyüzü.
  • SAKF

    Hızla almak. Sür'atle ahzetmek.
  • SAKF-I MERFU'

    Yükseltilmiş dam, tavan.
  • SAKF-I MUALLÂ

    Yüksek gökyüzü.
  • SAKIA

    (C.: Savâkı) Yıldırım.
  • SAKIB

    Parlak. * Bir yandan bir yana delip geçen.
  • SAKIT

    Düşen, düşük. Kıymetsiz, sukut eden. Ölü olarak düşmüş çocuk.
  • SAKIYE

    (C.: Sevâki) Su arkı, su dolabı.
  • SAKIYY

    (C.: Eskiye, Sakiyye) İri taneli yağmurlu bulut. * Hurma ağacı.
  • SAKİ

    (Saky. dan) Sulayan, içecek su veren, sucu. * Kadeh sunan. İçki sunan.SAKİ' : Kırağı, şebnem, çiğ.
  • SAKİB

    (Sâkibe) Dökülen.
  • SAKİF

    Nüfuz eden, sözünü dinletip geçiren.