S Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • SAHİD

    Uyanık.
  • SAHİF

    (Sahâfet. den) Zayıf akıllı. Az fikirli kimse. * Gevşek dokunmuş. Boş.
  • SAHİFE

    Sayfa, kitap sayfası. *Mc: Bir mâna ifade eden her hangi bir şeyin hâli.
  • SAHİFE-İ HÂLİYE

    Boş sahife.
  • SAHİH

    Fık: Rükünleri ve şartları tamam olan herhangi bir ibâdet ve muâmele. * Hâlis, kusursuz, şüphesiz. * Edb: Gerek söz bakımından ve gerek mânâca noksanları bulunmayan ifade. * Gr: Kelimenin kök harfleri (Huruf-u asliye) : 1- Hemzeden; 2- İki aynı harf yanyana geldiği zaman, yalnız biri yazılıp üzeri şeddelenmekten; 3- Harf-i illet "vay-ye" ve bunlardan dönen "elif"den sâlim bulunursa kelime sahih olur.
  • SAHİHAN

    Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'in birlikte adı.
  • SAHİHAN

    Doğru olarak, cidden, hakikaten, gerçekten.
  • SAHİH-İ MÜSLİM

    (Bak: Kütüb-ü sitte-i hadisiyye)
  • SAHİK

    Ezip döğen.
  • SAHİK

    Uzak. * Müretteb olan söz. * Hemen anlaşılmaz derece. * Çok karışık ve anlaşılmaz söz.
  • SAHİL

    At kişnemesi.
  • SAHİL

    Kişneyen. Kişneyici.
  • SAHİL

    Deniz, göl veya akarsu kenarı. Kıyı, yalı.
  • SAHİLHANE

    f. Yalı evi.
  • SAHİLNİŞİN

    f. Sâhilde oturan.
  • SAHİLRESİDE

    f. Sâhile varmış, kıyıya ulaşmış.
  • SAHİLSARAY

    Deniz kenarındaki kâşâne, büyük yalı.
  • SAHİME

    Zayıf dişi deve.
  • SAHİMET

    Kin, çekememezlik. * Hased.
  • SAHİN(E)

    (Sihan. dan) Sık. * Kalın, sıkı. * Katı, pek.
  • SAHİN(E)

    (Suhunet. den) Sıcak, kızgın, ısınmış.
  • SAHİR

    Büyücü, büyü yapan, sihir yapan.
  • SAHİR

    Maskaralık eden, maskara eden.
  • SAHİR

    (Seher. den) Uykusuz kalan. Uyuyamayan.
  • SAHİRÂNE

    f. Büyülercesine olan. Büyüleyici gibi.
  • SAHİRE

    İçine kızmış taş koyup kaynatılan ve üstüne yağ döküp içilen süt.
  • SAHİRE

    Büyücü kadın.
  • SAHİRE

    Yer yüzü, arz. * Kıyamet günü, Cenab-ı Hakk'ın haşir meydanı için tecrid edeceği Arz-ı Beyza. * Aslâ insan ve hayvan ayak basmadık yer yüzü. Çöl. * Cehennem.
  • SAHİR-PİŞE

    f. Sihirbazlığı meslek edinmiş olan.
  • SAHK

    Dövmek. * Ezmek. * Eski kaftan, eski elbise.
  • SAHK

    Döğüp yumuşatma. Döğme, döğülme. * Kırma, kırılma. * Sürtme.
  • SAHL

    Az az vermek.
  • SAHL

    Ses kısıklığı. Ses bozukluğu. * Boğazını boğup şiddetle çağırmak.
  • SAHLE

    (C.: Sühul-sihâl) Koyun kuzusuna ve keçi oğlağına derler. (Doğduğu vakitten dört aylık olana kadar.)
  • SAHMEM (SAHMİM)

    Hâlis (hayırda ve şerde kullanılır.) *Yaramaz huylu deve.
  • SAHN

    Evin ortasındaki açıklık, avlu, oyuk. * Boşluk. Boş yer. Orta, meydan, aralık. * Sahne. * Cami ve medreselerdeki umumun toplanmasına âit üstü kubbeli ve örtülü yer. * Büyük kâse. Sahan. * Zil.
  • SAHN

    Sıcaklık, harâret.
  • SAHN

    Kırma. Kesr.
  • SAHNAN

    Çifte zil.
  • SAHNE

    Cerahat, yara.
  • SAHNE

    Manzara. * Tiyatro oynandığı yer. Oyun yeri.
  • SAHN-İ DURENG

    Dünya.
  • SAHN-İ GÜLŞEN

    Gül bahçesinin ortası.
  • SAHN-İ LÂLE-ZÂR

    Lâle bahçesinin ortası.
  • SAHR

    Örtmek.
  • SAHR

    Masharaya almak.
  • SAHR

    (Sahar - Saharat - Suhur) Kaya. Büyük taş. * Maden kütlesi. * Hazret-i Süleyman (A.S)'in mühürünü çalan ifrit.
  • SAHRA

    (C.: Sahârâ-Sahravât) Kır, ova, çöl. * Yazı. * Kızıl dişi eşek. (Müz-Eshar)
  • SAHRA-NEVERD

    f. Çölde dolaşan. Göçebe.
  • SAHRA-NİŞİN

    f. Çölde oturan. Sahrada hayat geçiren.