S Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • SELUC

    Rahat olmak. Mutmain olmak.
  • SELUF

    Suya gelen develerin dâima önlerinde gelen deve.
  • SELUK

    Yemen vilâyetinde bir köydür ve "kilâb-ı selukiyye" denilen büyük köpekleriyle meşhurdur.
  • SELUKİYYE

    Kaptan kamarası.
  • SELUL

    Ölü olarak doğmuş çocuk.
  • SELV

    Kanaat vermek.
  • SELVA

    Bal, asel. * Bıldırcının büyüğü.
  • SELVET

    Kalb rahatı. Gönül rahatı.
  • SEM'

    İşitmek. Kulak ile dinlemek. * Kurdun sırtlandan olan eniği.
  • SEMA

    Gök yüzü. Asuman. Gök. * Her şeyin sakfı. * Gölgelik. * Bulut ve emsali örtü.(Resul-i Ekrem'den (A.S.M.) şöyle rivayet olunmuştur. Sema'ya uruç buyurdukları zaman kale burçları gibi bir mevkide bir takım melâike görmüştü. Bunlar birbirlerinin yüzüne doğru, mütekabilen yürüyüp gidiyorlardı. Bunlar nereye gidiyorlar diye Resul-i Ekrem (A.S.M.) Cebrâil'e (A.S.) sordu. Cebrâil: Bilmiyorum. Ancak yaratıldığımdan beri ben bunları görürüm ve evvel gördüğümün bir tânesini bir daha görmem dedi. Onlardan birine, ikisi birden: "Sen ne zaman halk olundun" diye sordular. O da: "Bilmiyorum. Ancak Cenab-ı Hak her dörtyüz bin senede bir yıldız halk eder. Ben yaratıldığımdan beri de dörtyüz bin yıldız halk etti" diye cevap verdi. Melâikenin kesretini ve kudret-i ezeliyenin vüs'at-ı tecelliyatını anlamalı... E.T.)
  • SEMA'

    Yağlı yemek yedirmek. * Baş yarmak. * Ekmeği terid etmek. * Sakalı boyamak.
  • SEMA'

    İşitmek, kulakla dinlemek. * Mevlevilerin zikir esnasındaki dönüşleri.
  • SEMAAN

    (Semaen) İşiterek, dinleyerek, dinlemek suretiyle.
  • SEMAAT

    Dinlemek, kulak vermek.
  • SEMACET

    Kötü görünüş, çirkinlik. * Söz çirkinliği. * Kabahat.
  • SEMACET-İ İBTİDA

    Sözün başlangıcındaki çirkinlik.
  • SEMAD

    Davar tersi. * Gül.
  • SEMADİR

    Sarhoşluk vaktinde veya uyku geldiğinde göze ârız olan zayıflık.
  • SEMAEN

    İşiterek, duyarak.
  • SEMAHAT

    Cömertlik. İyilik severlik. El açıklığı.
  • SEMAHİC

    Deniz içinde bir alanın adı.
  • SEMAÎ

    İşitmekle öğrenilen. İşitmeğe dair ve müteallik. * Gr: Bir kaideye bağlı olmayan, işitilmekle öğrenilen.
  • SEMAÎ MÜENNES

    Bir kaideye bağlı olarak müennes işareti olmayıp kelimenin aslında müenneslik var gibi kabul edilen ve işitilmekle öğrenilen müennes kelime. (Bak: Müennes-i semaî)
  • SEMAKİL

    Somak ve tadım denilen ekşi taneler.
  • SEMALE

    (C.: Simâl) Kap veya havuz dibinde olan artık. * Tereyağı. *Araptan bir kabile.
  • SEMA'MA'

    Küçük başlı. * Yular.
  • SEMAME

    (C.: Semâm) Bir nevi kuş. * Sür'atle yürüyen dişi deve.
  • SEMAN

    Sekiz.
  • SEM'AN

    Dinliyerek. * İşiterek, duyarak.
  • SEMAN-AŞER

    Onsekiz.
  • SEMANE

    f. Tavan. * Bıldırcın.
  • SEMANET

    Semizlik, yağlılık, besililik.
  • SEMANÎN

    Seksen. 80
  • SEMANİYE

    Sekiz. 8
  • SEMANÛN

    Seksen. 80
  • SEMAPARE

    f. Gök parçası.
  • SEMAR

    Duru süt.
  • SEMAR

    Meyva, yemiş.
  • SEMARUG

    Başı yumru yumurta gibi olan mantar.
  • SEMASİRE

    (Simsar. C.) Simsarlar, komisyoncular, tellâllar.
  • SEMAVAT

    (Sema. C.) Gökler, semalar.
  • SEMAVE

    Örtü. * Şam yolunda bir bâdiyenin adı.
  • SEMAVÎ

    Gökle alâkalı, semaya dair ve müteallik. * İnsan eseri olmayan, vahiyle gelmiş bulunan.
  • SEMAVİYYÂT

    Semavî olan şeyler.
  • SEMBOL

    Fr. Kararlaştırılmış bir mânası olan işaret. Bir mânanın şekil veya madde halinde gösterilmiş sureti.
  • SEMCER

    Çok su katılmış olan süt.
  • SEMDAR

    f. Zehirli.
  • SEMED

    Devamı gelmeyen sarnıç suyu.
  • SEMEHDER

    Geniş, bol, vâsi.
  • SEMEK

    Balık.