S Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • SİMAM

    (Semm. C.) Zehirler.
  • SİMAN

    (Semin. C.) Semizler, besililer, yağlılar.
  • SİMAR

    (Semere. C.) Meyveler, yemişler. * Mc: Faydalar.
  • SİMAT

    Damga, iz. Nişan, alâmet.
  • SİMAT

    (C.: Sümut) Sofra. Yemek masası. * Yemek. * Ziyâfet.
  • SİMATOĞRAF

    (Bak: Sinematoğraf)
  • SİMAVÎ

    Çehreye ait, yüz şekline dair. * Simavlı.
  • SİME

    (C.: Simât) Damga, alâmet, nişan.
  • SİMEN

    Semizlik, yağlılık, besililik. (Bak: Semen)
  • SİMENDUD

    (Sim-endud) f. Gümüş kaplı. Gümüş yaldızlı.
  • SİMER (SEMER)

    (C.: Esmâr) Kıssa, hikâye. * Akşamdan sonra olan.
  • SİMİN

    f. Gümüşten. * Gümüş gibi, gümüşe benzer.
  • SİMİN-TEN

    f. Gümüş tenli. Gümüş gibi beyaz ve parlak vücutlu.
  • SİMK

    Yüce olmak, yükselmek.
  • SİMM (SEMM-SÜMM)

    (C.: Simâm-Sümum) Küçük dar delik. * İğne deliği. * Ağu, zehir. *Kast. * Düzeltme, ıslah. * Set.
  • SİMMÎ

    (C.: Esmiyâ) Adaş, isimleri aynı olan kişilerin herbiri.
  • SİMN

    (Simâne) : Semizlik, yağlılık, besililik, şişmanlık.
  • SİMSAR

    (C.: Semâsire) Komisyoncu, tellâl, aracı.
  • SİMSİM

    Susam.
  • SİMT

    (C.: Sümut) Boncuk veya inci dizilmiş iplik.
  • SİM-TEN

    f. Gümüş tenli.
  • SİMURGA

    Kanatlı ve çok büyük hayvan olup eski devirlerde yaşadığı rivâyet edilir. (Bak: Anka)
  • SİMYA

    Nişan, işâret, alâmet.
  • SİMYA

    (Fr: Alşimi) Kim: Adi madenleri altın madenine çevirmek gayesini güden bir çalışma. Bu çalışma bir takım maddelerin bulunmasına sebep olduğu için kimya ilminin ilerlemesine hizmeti dokunmuştur.
  • SİMYAN

    (Simân) (Süryanice) Hak.
  • SÎN

    Çin. * Kirli olan ve kokan deve yünü.
  • SİNA

    İki kere iâde olunan nesne.
  • SİNA

    Musâ Peygamberin (A.S.) Allah (C.C.) kelâmına nâil olduğu, Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve bir dağ ismi. Cebel-i Musa veya Tur-u Sinâ da denir. * İbn-i Sinâ'nın ceddinin ismi. (Bak: İbn-i Sinâ)
  • SİNA'

    Deve ayağına bağladıkları ip.
  • SİNAD

    Muhkem, dayanıklı, kuvvetli dişi deve. * Yüce. * Yüce yer, yüksek yer.
  • SİNAN

    (C.: Esinne) Mızrak, süngü.
  • SİNAN-İ ÜMMİ

    (Vefatı: Hi: 1075) Halveti Tarikatı Yiğitbaşı kolu ileri gelenlerinden olup Kutb-ül Meâni adında Türkçe mensur bir eseri ile matbu ve müretteb bir divanı vardır. Muhammed Sinan-ı Ümmi, Konya vilâyeti dahilinde Elmalı'dan olup orada dâr-ı bekaya hicret etmiştir. (R. Aleyh) (Osmanlı Müellifleri sh: 187)
  • SİNAYE

    Yünden ve kıldan yapılan ip.
  • SİNDAN

    Örs.
  • SİNDİBAN

    Pelit ağacı.
  • SİNE

    f. Göğüs. Sadır. Kalb.
  • SİNE

    An. Bir lahzacık. * İki ağızlı balta.
  • SİNE

    Uyuklama, uykuya dalma başlangıcı. Uyku ile uyanıklık arası. (O anda insan, sesi duyduğu halde anlamaz.)
  • SİNE-BEND

    f. Göğüs bağı, sütyen.
  • SİNE-ÇÂK

    Göğsü, yüreği yaralı.
  • SİNE-GÂH

    f. Göğüs.
  • SİNEMATOĞRAF

    Fr. Hareket yazmak demek olup kısaltılmış şekliyle sinema demektir.
  • SİNEPÜRYAN

    (Sinebiryan) Kalbi yanmış, sinebiryan olmuş, çok hasret çekmiş.
  • SİNESAF

    f. Sarılıp kucaklaşmış.
  • SİNESUZ

    f. Yürek yakan.
  • SİNET

    Uyuklamak.
  • SİNH

    (C.: Esnâh-Sünuh) Diş çukuru, diş yuvası.
  • SİNH

    (C.: Esnâh) Her nesnenin aslı ve kökü.
  • SİNİ

    f. Büyük tepsi, sini.
  • SİNİMMAR

    Ay, kamer. * Gece uyumayan erkek. * Harami. * Tar: Rum milletinden bir üstâdın adıdır. Numan bin Münzir için Hira'da bir köşk yapmıştı. Bunun bir eşini daha kimseye yapmasın diye Numan bin Münzir o köşkün üstünden attırıp öldürdü. (Ahter-i Kebir'den)