Başa takılan tuğ. * Bazı kuşların tepelerinde bulunan tüyden süs.
SOSYAL
Fr. İçtimaî. Cemiyete ait.
SOSYALİST
Fr. Sosyalizm taraftarı olan.
SOSYALİZM
Fr. İktisadî teşebbüsleri ve teşekkülleri devlete vermek isteyen görüş. İştirakiyecilik. Güya, herkese müsavi mal verme esasını idare sisteminde yerleştirmeyi ve mal birliğini iddia eden ve insan fıtratına zıt olarak hürriyetleri daraltıcı ve din aleyhdarı bir sistem. Serserilere, zenginlerin mallarını mübah edip isyâna sevkeden ve ehl-i nâmusun ahlâkını yıkarak fuhşiyatı teşvik eden bir bâtıl anlayış. (Sosyalizm nazariyesinin nâşirleri komünistlerdir.) (Bak: İktisad, Kapitalizm, Komünizm)(Tabaka-i avâmın intibahiyle ve galebesiyle tezahür eden tam sosyalizm ve bolşevizm düsturları, bizim daha ziyade işimize yaradığı için, o sosyalizm düsturlarını kabul ettiğimiz halde, senin vaziyetin bize ağır geliyor. Prensiplerimize muhalif düşüyor. Onun için sana verdiğimiz sıkıntıdan şekvâya ve küsmeye hakkın yoktur?Elcevap: Hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvâfık hareket etmezse; hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer. Mâdem kanun-u fıtrata tatbik-i harekete mecburiyet var; elbette fıtrat-i beşeriyeyi değiştirmek ve nev-i beşerin hilkatındaki hikmet-i esasiyeyi kaldırmakla, mutlak müsavat kanunu tatbik edilebilir. Evet, ben, neseben ve hayatça avam tabakasındanım. Ve meşreben ve fikren, "müsâvât-ı hukuk" mesleğini kabul edenlerdenim. Ve şefkaten ve İslâmiyetten gelen sırr-ı adalet ile, burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskidenberi muhalefetle çalışanlardanım. Onun için bütün kuvvetimle adalet-i tâmme lehinde zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim.Fakat nev-i beşerin fıtratı ve sırr-ı hikmeti, müsâvât-ı mutlaka kanununa zıddır. Çünki Fâtır-ı Hakim, kemal-i kudret ve hikmetini göstermek için az bir şeyden çok mahsulât aldırır ve bir sahifede çok kitabları yazdırır ve birşey ile çok vazifeleri yaptırdığı gibi, beşer nev'i ile de binler nev'in vazifelerini gördürür.İşte o sırr-ı azimdendir ki: Cenab-ı Hak, insan nev'ini binler nevileri sünbül verecek ve hayvanatın sair binler nevileri kadar tabakat gösterecek bir fıtratta yaratmıştır. Sair hayvanat gibi kuvâlarına, lâtifelerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz makamatta gezecek istidat verdiğinden, bir nevi iken binler nevi hükmüne geçtiği içindir ki, Arzın halifesi ve kâinatın neticesi ve zihayatın sultanı hükmüne geçmiştir.İşte nev-i insanın tenevvüünün en mühim mâyesi ve zenbereği; müsabaka ile hakiki imanlı fazilettir. Fazileti kaldırmak, mahiyet-i beşeriyenin tebdiliyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle, ruhun mahvedilmesiyle olabilir. L.)
SOSYOLOĞ
Fr. İçtimaî bilgilerle uğraşan, toplu insan yaşayışı ve onların idare işlerinde bilgi sahibi olmaya çalışan. İçtimaiyatçı.
SÖMESTR
Fr. Okullarda bir ders yılının ayrıldığı iki dönemin herbiri.
SPİKER
ing. Konuşmacı. Radyo programlarını takdim eden, haber bültenlerini okuyan kişi.
SPİRİTUALİZM
Fr. Fls: Ruh gibi maddî olmayan varlıkları kabul eden görüş ve düşünüş. Ruhiyatçılık.
STAJ
Fr. Mesleki bilgisini artırmak maksadıyla başka birinin nezareti altında yapılan çalışma.
STAJYER
Fr. Staj yapan kimse.
STRATEJİ
yun. Askeri sevk ve idare ilmi, sevk-ul-ceyş.
STRATOSFER
Fr. Atmosferin ortalama 30 km. kalınlığındaki ikinci tabakası.
SU'
Kötülük. * İyi olmayan. Kötü, fena.
SU(Y)
f. Cihet, yön, taraf. Semt. Yan.
SUADA'
Sıkıntıdan dolayı uzun uzadıya solumak. * Ev ortası.
SUADÎ
Topalak otu.
SUAL
Öksürük.
SUAL
İsteme. İstek. * Soru. Sorulan şey. * Dilencilik.
SUALÂT
(Suâl. C.) Suâller, sorular. İstemeler, istekler.
SUB'
Yedide bir.
SUB'
(Bak: Sübu')
SUBA (SABÂ)
(C.: Esbâ) Gece ile gündüz eşit olduğunda gündoğusundan esen rüzgâr.
SUBABE
Kap içinde kalan su. * Bir nesnenin bakiyesi. Artık.
SU'BAN
(C.: Saâbin) Büyük yılan. Ejderha. * Koz: Semanın kuzey yarım küresinde bulunan Tinnîn Burcu'nun çevirdiği büyük kavisin ortasında ve küçük ayı dörtgeninin tam karşısında bulunan en parlak yıldız. (Alpha Draco)
SUBARE
Taş.
SUBAŞI
Şimdiki zabıta ve daha ziyade belediye memurlarının gördükleri işleri gören ve kasabaların idaresi başında bulunan memurun ünvanı idi.
SUBAT
(Bak: Sübât)
SUBBAH
(Sâbih. C.) Yüzenler, yüzücüler (suda).
SUBBÛHUN KUDDÛSÜN
Allah (C.C.) subbûhtur, kuddûstür. Zâtına ve sıfatına fena, noksan ve kusur yanaşamaz. Her zaman ve her dilde, her mahluk onu tesbih ve takdis eder. gibi mânâları ifade eder.
SUBE
At sürüsü. * Yirmi ile kırk arasında olan keçi sürüsü. * Kabın içinde kalan su. Artık su.
SU'BE
Yeşil başlı kertenkele.
SUBESU
f. Taraf taraf. Her tarafa. Her yanda.
SUBH
Sabah vakti. Sabah. Tan vakti. Şafak zamanı.
SUBHA
Sabah uykusu.
SUBHA
Nur ve azamet. * Sabahla öğle arası, kuşluk vakti. (Bak: Sübha)
SUBHDEM
f. Sabah vakti.
SUBHGÂH
f. Sabah vakti. Tan yeri.
SUBH-U KIYAMET
Kıyametten sonraki sabah. Kıyamet sabahı.
SUBJEKTİF
(Bak: Sübjektif)
SUBR
Her cismin tek kenarı ve yoğunluğu. * Ufak taşlı yer.
SUBRE
Birikinti, yığın.
SUBU'
Dinini terk edip başka dine girmek.
SU'BUB
(C.: Seâbib) Saf su akan yer.
SUBUHAT
(Subha. C.) Secdeler ve cemal-i İlâhî nurları ve celal ve azamet-i İlâhiye. (Bak: Azamet, Cemal)
SUD
(Sevda. C.) Rengi kara olan şeyler. * Sevdalar.
SUD
f. Kâr, faide, kazanç.
SUD'A
Deve ve koyun bölüğü.
SUDA'
Baş ağrısı. * Rahatsız etme, sıkıntı verme, sıkma.