Haram mal, her nevi haram. * Yok eylemek. Gidermek. Bir şeyin kökünü kazımak (mânasına saht'dan alınmıştır. Haramın bereketi olmadığından hânumânlar yıktığı için suht denilmiştir.)
SUHT
Kızgınlık, gadab. (Rızânın zıddı)
SUHTE
f. Yanmış, tutuşmuş. Yanık. * (C.: Suhtegân) Softa. Medrese talebesi.
SUHUB
(Sehâb. C.) Bulutlar.
SUHUF
(Sahife. C.) Sahifeler. * Bâzı Peygamberlere gelen sahife halindeki kitap.
SUHULET
Kolaylık. (Bak: Sühulet)(...Senin küçük bahçeni halk ettiği gibi, cenneti dahi senin için halk edebilir ve halk etmiş ve sana va'd etmiş. Ve va'dettiği için, elbette seni onun içine alacak. Mâdem bilmüşahede görüyoruz; her senede, yeryüzünde, hayvanat ve nebatatın üçyüz binden ziyade enva'larını ve milletlerini, kemal-i intizam ve mizan ile, kemal-i sür'at ve sühuletle haşr edip, neşreder. Elbette böyle bir Kadir-i Zülcelâl, va'dini yerine getirmeye muktedirdir... M.)
SUHUN
(Sahne. C.) Sahneler.
SUHUR
(Sahr. C.) Kayalar, büyük taşlar.
SU-İ AHLÂK
Ahlâk kötülüğü. Allah'ın, peygamberin râzı olmayacağı işleri yapanın ahlâkı.
SU-İ HAL
Fena hareket tarzı. Kötü hal.
SU-İ HAREKET
Kötü hareket, kötü iş.
SU-İ HAZM
Sindirim bozukluğu.
SU-İ HULK
Kötü ahlâk. Dine, ahlâka yakışmayan fena ahlâklılık.
SU-İ İHTİYAR
Kötü arzu, fena istek.
SU-İ İSTİMÂL
Kötüye kullanma. Eldeki nimeti veya fırsatı boşuna yahut kendi menfaatine kullanma.
SU-İ KASD
Bir kimsenin aleyhinde tertib alma. * Adam öldürmeğe tertib alma. * Kötü kasd.
SU-İ MİZÂC
Sıhhat bozukluğu, huy fenalığı.
SU-İ NİYET
Kötü ve bozuk niyet.
SU-İ TEDBİR
Yanlış tedbir. Kötü yol. Tam düşünüşle, akıllıca hareket etmeyiş.
SU-İ TEFEHHÜM
Kötü anlayış. Yanlış anlama.
SU-İ TELÂKKİ
Lâzım olduğu şekilde anlamama. Kötü anlayış. Kötü telâkki etme.
SU-İ ZAN
Kötü zanna sahib olma, başkasının hareketini kötü zannetme.(Dördüncü hastalık su-i zandır. Evet insan, hüsn-ü zanna me'murdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan su-i ahlâkı, su-i zan saikasıyla başkalara teşmil etmesin. Ve başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden takbih etmesin. Binaenaleyh eslâf-ı izâmın hikmetini bilmediğimiz bazı hâllerini beğenmemek su-i zandır. Su-i zan ise, maddi mânevi içtimâiyâtı zedeler. M.N.)
SUK
Çarşı, pazar. Alım satım yeri.
SUK'
Taraf, yön. * Nahiye.
SUKA
Çarşı adamı, esnaf.
SUK'A
Başın ortasındaki beyazlık.
SUKA'
Horoz sesi, horoz ötüşü.
SUKAB
(Sukbe. C.) Delikler.
SUKATA
Kırıntı, döküntü, artık.
SUKATAÇİN
f. Kırıntı, döküntü toplayan. Artık toplayan.
SUKATAHÂR
f. Kırıntı, artık yiyen.
SUKAYBE
Küçük delik, delikçik.
SUKB
(C.: Sükub) Delmek. * Yırtmak.
SUKBE
(C.: Sukub - Sukab - Sukabât) Delik.
SUKÎ
Çarşı ve pazarla alâkalı. * Çarşılı, pazarlı.
SUKL(E)
Böğür. * Taraf, yön.
SUKM (SEKAM)
(C.: Eskâm) Zahmet, meşakkat. Hastalık, maraz.
SUKUB
(Sakb ve Sukb. C.) Delmeler veya delinmeler. * Bir tarafdan diğer tarafa kadar açık olan delikler.
SUKUB
(Sukbe. C.) Delikler.
SUKUF
(Sakf. C.) Tavanlar, ev örtüleri. * Uzun ve sarkık şeyler. * Semavat.
SUKUF-U BÜYUT
Evlerin damları.
SUKUK
şeriat mahkemesince verilen ilâmlar ve onda geçen tabirler.
SUKUT
Düşme. Yukardan aşağıya birden iniverme. * Değerini kaybetme. Bozulma. * Devrilme. * Mahvolma. * Ahlâk bakımından alçalma. * Büyük bir vazifeden ayrılma. * Sarkma. * Çocuğun eksik veya ölü olarak doğması.
SUKUT-I HAKK
Hakkın sukutu. Hakkın kaybolması.
SUKUT-I MUSAMMEM
Düşmesi kararlaştırılmış. İktidardan düşürmek için hakkında karar alınmış.