Ş Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ŞERAREFİGEN

    f. Kıvılcım saçan.
  • ŞERARET

    Şerlilik, kötülük, fenalık. * Kıvılcım.
  • ŞERASET

    Huysuzluk, geçimsizlik. Titizlik.
  • ŞERAŞİR

    Nefis. * Beden, vücut, ceset. * Ağırlık.
  • ŞERAT

    (C.: Eşrât) Alâmet, iz, işâret, nişân. * Bir şeyin en bayağı ve âdisi.
  • ŞERAYİ'

    Şeriatlar. Cenâb-ı Hakkın hükümleri, emirleri, kanunları.
  • ŞERAYİN

    (Şeryân ve Şiryân. C.) Nabız damarları, atar damarlar.
  • ŞERAYİN-İ SÜBATİYYE

    Boynun iki tarafında olup kalbden gelen ve kafaya çıkan iki kalın atar damar. (O.L.)
  • ŞERAZE

    Katı kurumak.
  • ŞERAZİM

    (Şirzime. C.) Küçük ve az olan topluluklar. Küçük cemaatler.
  • ŞERBE

    Bir içim su.
  • ŞERBİN

    Katran ağacı.
  • ŞERC

    Kıç, dübür. * Cem'etmek, toplamak. Birbiri üstüne yığmak. * Fırka. * Nev, cins.
  • ŞERCA'

    Uzun tavil. * Taht. * Cenaze.
  • ŞERCE

    Dağdan aşağı sahraya inen akıcı su.
  • ŞERCEB

    Uzun, tavil.
  • ŞERCELE

    Yemiş kabı.
  • ŞERCEM

    (C.: şerâcim) şalgam.
  • ŞERDA

    Benzemek. Misil.
  • ŞERE

    Yemeğe karşı çok hırslı.
  • ŞEREBE

    (C.: Şireb-Şerebât) Ağaç dibine su toplanması için yapılan havuz.
  • ŞEREC

    (C.: Şüruc) Donyağı.
  • ŞEREF

    Yükseklik, yücelik. Büyüklük. * İnsanlar arasında geçerli ve makbul olma. Büyük bir makam sâhibi olma. * Cenab-ı Hakka itâat ve ubudiyyeti ve yüksek hizmeti ile çok ihsanına mazhar olma. * İftihâr, övünme.
  • ŞEREF-BAHŞ

    f. şereflendiren. şeref veren.
  • ŞEREFE

    Minarenin ezan okunan yeri. Yüksek kale ve emsali yerlerdeki burç, çıkıntı.
  • ŞEREF-EFZA

    f. Şeref artıran.
  • ŞEREF-PEZİR

    f. Şeref ve itibar bulan.
  • ŞEREF-RESAN

    Şeref ulaştıran, şeref eriştiren.
  • ŞEREF-RİZ

    f. Şeref veren.
  • ŞEREF-VARİD

    f. Şerefle gelen.
  • ŞEREF-YAB

    f. şeref bulan, şeref kazanan.
  • ŞEREF-ZAHİR

    f. Şerefle çıkan.
  • ŞEREH

    Tamahkârlık, açgözlülük, şiddetli hırs.
  • ŞEREKE

    (c.: Şerek-Eşrâk) Ağ, tuzak. * Ulu yol, büyük yol. * Yol ortası. (Bu mânaya. C.: Şürek)
  • ŞEREKRAK (ŞERAKRUK)

    Yeşil kanatlı, siyah burunlu, güvercin büyüklüğünde kırmızı bir kuş.
  • ŞEREM-SAR

    f. (Şerm-sâr) Utanan, utanmış, sıkılgan.
  • ŞERENG

    f. Zehir.
  • ŞERER

    (Şerare ve Şerere. C.) Kıvılcımlar.
  • ŞERERE

    (C.: Şirer-Şirâr) Ateş kıvılcımı.
  • ŞERERFEŞAN

    f. Kıvılcım saçan.
  • ŞERERNÂK

    f. Kıvılcım saçan.
  • ŞERES

    Elin yarılması. * Kaba ve galiz olmak.
  • ŞERET

    (C.: Eşrât) Alâmet. İşaret, belirti.
  • ŞERETİYY

    (C.: Şurut-Şuratâ) Çeri başı. * Pazar başı.
  • ŞERH

    Her nesnenin evveli. * Her sene yeni doğan deve yavruları. * Yiğitlik. * Yarmak.
  • ŞERH

    Açma, genişletme. * Açıklama. Anlaşılanı anlatma. Bir yazı veya konuşmayı kolay anlaşılması için izah etme, tafsil etme. * Bir şeyi dilim dilim kesme. * Bollaştırma. * Bir müşkil ve mübhem makaleyi açıklama, keşif ve izhar etme. * Açıklanmış yazı, risale.
  • ŞERHA

    Dilim. Kesilip dilimlenmiş şey. parça.
  • ŞERHAN

    (Şerhen) İzah etmek, açıklamak suretiyle. Şerhederek.
  • ŞERHAN

    Çok tamahkâr, ziyade hırs sâhibi, açgözlü, haris.
  • ŞER'Î

    Şeriata uygun, İslâmiyetçe makbul olan. İlâhî kanuna dair. Meşru'.