(C.: Şireb-Şerebât) Ağaç dibine su toplanması için yapılan havuz.
ŞEREC
(C.: Şüruc) Donyağı.
ŞEREF
Yükseklik, yücelik. Büyüklük. * İnsanlar arasında geçerli ve makbul olma. Büyük bir makam sâhibi olma. * Cenab-ı Hakka itâat ve ubudiyyeti ve yüksek hizmeti ile çok ihsanına mazhar olma. * İftihâr, övünme.
ŞEREF-BAHŞ
f. şereflendiren. şeref veren.
ŞEREFE
Minarenin ezan okunan yeri. Yüksek kale ve emsali yerlerdeki burç, çıkıntı.
ŞEREF-EFZA
f. Şeref artıran.
ŞEREF-PEZİR
f. Şeref ve itibar bulan.
ŞEREF-RESAN
Şeref ulaştıran, şeref eriştiren.
ŞEREF-RİZ
f. Şeref veren.
ŞEREF-VARİD
f. Şerefle gelen.
ŞEREF-YAB
f. şeref bulan, şeref kazanan.
ŞEREF-ZAHİR
f. Şerefle çıkan.
ŞEREH
Tamahkârlık, açgözlülük, şiddetli hırs.
ŞEREKE
(c.: Şerek-Eşrâk) Ağ, tuzak. * Ulu yol, büyük yol. * Yol ortası. (Bu mânaya. C.: Şürek)
ŞEREKRAK (ŞERAKRUK)
Yeşil kanatlı, siyah burunlu, güvercin büyüklüğünde kırmızı bir kuş.
ŞEREM-SAR
f. (Şerm-sâr) Utanan, utanmış, sıkılgan.
ŞERENG
f. Zehir.
ŞERER
(Şerare ve Şerere. C.) Kıvılcımlar.
ŞERERE
(C.: Şirer-Şirâr) Ateş kıvılcımı.
ŞERERFEŞAN
f. Kıvılcım saçan.
ŞERERNÂK
f. Kıvılcım saçan.
ŞERES
Elin yarılması. * Kaba ve galiz olmak.
ŞERET
(C.: Eşrât) Alâmet. İşaret, belirti.
ŞERETİYY
(C.: Şurut-Şuratâ) Çeri başı. * Pazar başı.
ŞERH
Her nesnenin evveli. * Her sene yeni doğan deve yavruları. * Yiğitlik. * Yarmak.
ŞERH
Açma, genişletme. * Açıklama. Anlaşılanı anlatma. Bir yazı veya konuşmayı kolay anlaşılması için izah etme, tafsil etme. * Bir şeyi dilim dilim kesme. * Bollaştırma. * Bir müşkil ve mübhem makaleyi açıklama, keşif ve izhar etme. * Açıklanmış yazı, risale.
ŞERHA
Dilim. Kesilip dilimlenmiş şey. parça.
ŞERHAN
(Şerhen) İzah etmek, açıklamak suretiyle. Şerhederek.