Temiz. Pâk. Abdesti bozacak veya guslü icab ettirecek şeylerden birisiyle özürlü olmayan. * Zâhir ve bâtında bütün ayıp ve kirlerden temiz, pâk olduğu için Hz. Peygamberimize de (A.S.) bu isim verilmiştir. * Müzikte: Makam ismi.
TAHİRAT
Pâk ve temiz olanlar.
TAHİYYAT
Selâmlar. Duâlar. Manevî hayat hediyeleri. Tezahürat-ı hayatiye. * Mâlikiyet, beka ve mülk. (Bak: Et-tahiyyatü)
TAHİYYE
Selâmlar, dualar. Hayır duâları. * Mülk, beka ve devamlılık. * Namazın iki ve dört rek'atı sonunda okunan Ettahiyyat duası. * Selâm verme ve hayır dua etme. * Mülk ve mâlikiyet.
TAHİYYET-ÜL MESCİD
Bir mescide veya bir camiye girildiğinde, sevab niyetiyle, oturmadan evvel kılınan namaz.
TAHKİK
Doğru olup olmadığını araştırmak veya doğruluğunu, yanlışlığını meydana çıkarmak. İncelemek. İçyüzünü araştırmak. * Bir şeyi eksiksiz ve ziyâdesiz yapmakta mübâlağa etmektir. Bir şeyin hakikatına ermek, künhüne vâkıf olmak, nihayetine erişmek demektir. Kur'an kıraat ıstılahında ise: Her harfin hakkını vermek, özel sıfatlarına riayet etmek, sesi tam mahrecinden çıkarmak, medleri gerektiği kadar uzatmak, hareke, ızhar ve gunneleri okuyuş hassasiyetinin en son imkânını kullanarak okumaktır.
TAHKİKAN
İnceleyerek. Araştırma suretiyle. Hakikatını öğrenerek.
TAHKİKAT
Araştırmalar. Hakikati ve doğruyu inceleyip öğrenmek için yapılan taharriyat.
TAHKİKAT-I İBTİDAİYYE
Huk: İlk tahkikat. İlk soruşturma.
TAHKİKÎ (TAHKİKİYE)
Araştırma ile alâkalı. Tahkikata ait.
TAHKİKÎ İMAN
(Bak: İman-ı tahkikî)
TAHKİM
Hakem tayin etmek. Hâkim nasbeylemek. * Kuvvetlendirme. Sağlamlaştırmak, kavileştirmek. * Birisini fesattan men'eylemek. * Mahkemede hasmın dâvalarının açıkça belli olması için hâkimi değiştirmek.
TAHKİMÂT
Ask: Bir yeri düşmanın hücumuna karşı sağlamlaştırmak.
TAHKİR
Hareket etmek. Hor görmek. Küçük görmek. Aşağı ve alçak addetmek.
TAHKİR-ÂMİZ
f. Hakaretle karışık söz. * Tahkir edici.
TAHKİRÂT
(Tahkir. C.) Tahkirler. Hor ve küçük görmeler. Hakaret etmeler.
(Huld. dan) Devamlı olarak oturtma veya oturtulma.
TAHLİF
(Half. dan) Yemin ettirmek. Yemin vermek.
TAHLİF
(Halef. den) Birini kendi yerine bırakmak.
TAHLİK
Yaratmak. * Eskitmek.
TAHLİK
(C.: Tahlikat) Tıraş etme.
TAHLİL
Müşkül meseleyi halletmek. * Bir şeyi kolaylıkla tutmak. * Eritmek. * Bir şeyi helâl kılmak. * Yemine kefaret etmek. * Man: Terkibin zıddıdır. Bir kıyas neticesinin mantık şekillerinin hangisinden olduğunu bilmek için delilin tahlili, araştırılması. * Fiz: Mürekkep bir cismi tetkik etmek için esas unsurlara ayırma, çözümleme. * Kim: Analiz. * Tıb: İlâçla şişliği gidermek.
TAHLİL
(Hall. den) Sirkeleştirme. Ekşitme. * Dişlerini hilâllamak. Gerçek yere yemin etmek. * Açmak.
TAHLİLAT
(Tahlil. C.) Tahliller, analizler.
TAHLİL-İ HURDEBİNÎ
Mikroskopla tahlil.
TAHLİM
(Hilm. den) Kızgınlığını ve öfkesini giderme. Sâkinleştirme, yumuşatma, teskin etme.
TAHLİS
Kurtarmak. Halâs etmek. * Bir şeyin özünü, hülâsasını almak.
(Halâ veya halvet. den) Boşaltmak. Boş bırakmak. Serbest bırakmak. * Tathir etmek. Temizlemek.
TAHLİYE
(Haly. den) Süslemek. Donatmak. Donatılmak. * Tatlılandırmak. * Kim: Bir madde içine hassasını veya kokusunu değiştirmek için şeker, baharat ve benzeri gibi şeyleri katmak.
TAHLİYE-İ SEBİL
Bir suçluyu bırakma, salıverme.
TAHLİZ
Bir kimsenin kulağına küpe ve koluna bilezik takmak.