T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TAHINE

    (C.: Tavâhın) Azı dişlerinden birisi.
  • TAHİ

    Çekilmiş. Uzatılmış. * Kesret, çokluk.
  • TAHİN

    Darı unu. * Öğütülmüş tahıl. * Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam.
  • TAHİNE

    (C.: Tavâhin) Öğütücü diş, azı dişi.
  • TAHİR

    Yüksek nefes.
  • TAHİR(E)

    Temiz. Pâk. Abdesti bozacak veya guslü icab ettirecek şeylerden birisiyle özürlü olmayan. * Zâhir ve bâtında bütün ayıp ve kirlerden temiz, pâk olduğu için Hz. Peygamberimize de (A.S.) bu isim verilmiştir. * Müzikte: Makam ismi.
  • TAHİRAT

    Pâk ve temiz olanlar.
  • TAHİYYAT

    Selâmlar. Duâlar. Manevî hayat hediyeleri. Tezahürat-ı hayatiye. * Mâlikiyet, beka ve mülk. (Bak: Et-tahiyyatü)
  • TAHİYYE

    Selâmlar, dualar. Hayır duâları. * Mülk, beka ve devamlılık. * Namazın iki ve dört rek'atı sonunda okunan Ettahiyyat duası. * Selâm verme ve hayır dua etme. * Mülk ve mâlikiyet.
  • TAHİYYET-ÜL MESCİD

    Bir mescide veya bir camiye girildiğinde, sevab niyetiyle, oturmadan evvel kılınan namaz.
  • TAHKİK

    Doğru olup olmadığını araştırmak veya doğruluğunu, yanlışlığını meydana çıkarmak. İncelemek. İçyüzünü araştırmak. * Bir şeyi eksiksiz ve ziyâdesiz yapmakta mübâlağa etmektir. Bir şeyin hakikatına ermek, künhüne vâkıf olmak, nihayetine erişmek demektir. Kur'an kıraat ıstılahında ise: Her harfin hakkını vermek, özel sıfatlarına riayet etmek, sesi tam mahrecinden çıkarmak, medleri gerektiği kadar uzatmak, hareke, ızhar ve gunneleri okuyuş hassasiyetinin en son imkânını kullanarak okumaktır.
  • TAHKİKAN

    İnceleyerek. Araştırma suretiyle. Hakikatını öğrenerek.
  • TAHKİKAT

    Araştırmalar. Hakikati ve doğruyu inceleyip öğrenmek için yapılan taharriyat.
  • TAHKİKAT-I İBTİDAİYYE

    Huk: İlk tahkikat. İlk soruşturma.
  • TAHKİKÎ (TAHKİKİYE)

    Araştırma ile alâkalı. Tahkikata ait.
  • TAHKİKÎ İMAN

    (Bak: İman-ı tahkikî)
  • TAHKİM

    Hakem tayin etmek. Hâkim nasbeylemek. * Kuvvetlendirme. Sağlamlaştırmak, kavileştirmek. * Birisini fesattan men'eylemek. * Mahkemede hasmın dâvalarının açıkça belli olması için hâkimi değiştirmek.
  • TAHKİMÂT

    Ask: Bir yeri düşmanın hücumuna karşı sağlamlaştırmak.
  • TAHKİR

    Hareket etmek. Hor görmek. Küçük görmek. Aşağı ve alçak addetmek.
  • TAHKİR-ÂMİZ

    f. Hakaretle karışık söz. * Tahkir edici.
  • TAHKİRÂT

    (Tahkir. C.) Tahkirler. Hor ve küçük görmeler. Hakaret etmeler.
  • TAHKİYE

    Anlatmak. Hikâye etmek.
  • TAHL

    Durmakla değişen su.
  • TAHL

    Dalak ağrısından incinmek. * Bozulmak, değişmek.
  • TAHLEE

    Bulut.
  • TAHLİ'

    (Hal'. dan) Söküp çıkarmak. Koparmak. * Tahttan indirmek.
  • TAHLİD

    (Huld. dan) Devamlı olarak oturtma veya oturtulma.
  • TAHLİF

    (Half. dan) Yemin ettirmek. Yemin vermek.
  • TAHLİF

    (Halef. den) Birini kendi yerine bırakmak.
  • TAHLİK

    Yaratmak. * Eskitmek.
  • TAHLİK

    (C.: Tahlikat) Tıraş etme.
  • TAHLİL

    Müşkül meseleyi halletmek. * Bir şeyi kolaylıkla tutmak. * Eritmek. * Bir şeyi helâl kılmak. * Yemine kefaret etmek. * Man: Terkibin zıddıdır. Bir kıyas neticesinin mantık şekillerinin hangisinden olduğunu bilmek için delilin tahlili, araştırılması. * Fiz: Mürekkep bir cismi tetkik etmek için esas unsurlara ayırma, çözümleme. * Kim: Analiz. * Tıb: İlâçla şişliği gidermek.
  • TAHLİL

    (Hall. den) Sirkeleştirme. Ekşitme. * Dişlerini hilâllamak. Gerçek yere yemin etmek. * Açmak.
  • TAHLİLAT

    (Tahlil. C.) Tahliller, analizler.
  • TAHLİL-İ HURDEBİNÎ

    Mikroskopla tahlil.
  • TAHLİM

    (Hilm. den) Kızgınlığını ve öfkesini giderme. Sâkinleştirme, yumuşatma, teskin etme.
  • TAHLİS

    Kurtarmak. Halâs etmek. * Bir şeyin özünü, hülâsasını almak.
  • TAHLİSEN

    Hülâsa ederek. Özünü söyleyerek.
  • TAHLİS-İ GİRİBAN

    Yakayı kurtarma, kurtarılma.
  • TAHLİSİYYE

    Can kurtaran.
  • TAHLİT

    (Halt. dan) Karıştırma. Karıştırılma. Bozma. Saflığını giderme. Fâsid etme.
  • TAHLİYE

    (Halâ veya halvet. den) Boşaltmak. Boş bırakmak. Serbest bırakmak. * Tathir etmek. Temizlemek.
  • TAHLİYE

    (Haly. den) Süslemek. Donatmak. Donatılmak. * Tatlılandırmak. * Kim: Bir madde içine hassasını veya kokusunu değiştirmek için şeker, baharat ve benzeri gibi şeyleri katmak.
  • TAHLİYE-İ SEBİL

    Bir suçluyu bırakma, salıverme.
  • TAHLİZ

    Bir kimsenin kulağına küpe ve koluna bilezik takmak.
  • TAHMA

    Bir ot cinsi.
  • TAHME

    İnsan cemaatı, topluluk. * Büyük sel.
  • TAHMEL(E)

    (C.: Tahamil) Ahlâkı kötü kimse.
  • TAHMER

    Sıçramak. * Doldurmak.
  • TAHMİC

    Şiddetle bakmak. * Gözünü açıp yummak.